Zemin sıvılaşması, genellikle ülkemizde yaşanan son depremlere kadar çokça gündeme gelmeyen bir konu olmuştur. Bunun en büyük nedenlerinden biri de 99 Marmara Depremi’ne kadar zemin mekaniğinin ülkemizde çok ciddiye alınmaması ve buna bağlı problemlerin göz ardı edilmiş olmasıdır. Halbuki zemin sıvılaşması deprem gibi doğal afetler sırasında büyük can ve mal kaybına neden olabilen ciddi bir sorundur, deprem gibi dinamik yüklemeler altında, gevşek daneli zeminlerde (kumlu, siltli gibi) görülen bir olaydır. Sıvılaşma, yeraltı su seviyesi altındaki tabakaların geçici olarak mukavemetlerini kaybederek, katı yerine viskoz sıvı gibi davranması özelliğidir.
Genellikle kumlu-siltli zeminlerde görülen zemin sıvılaşmasında zemindeki tanecikler arasındaki boşluk oranı yüksek olduğundan taneciklerin birbirinden ayrılması daha kolaydır, yine yeraltı suyu seviyesinin yüksek olması suyun zemin boşluklarına kolaylıkla dolmasına ve zeminin adeta bir sıvı gibi davranmasına yol acar. Böylelikle şiddetli bir deprem esnasında temeller adeta bir sıvı üzerindeymişcesine davranmaya başlarlar.
Özellikle içinde yaşadığımız bölge Marmara Bölgesi zemin sıvılaşmasının en yaygın görüldüğü bölgelerdendir, yine Ege Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgeleri de zemin sıvılaşması yönünden oldukça riskli bölgelerimizdendir.
Zemin sıvılaşması; binalarda zemin oturması, temel kayması, kolon ve kirişlerde çatlaklar gibi hasarlara, yollarda, köprülerde ve diğer alt yapı tesislerinde hasarlara yol açabilmektedir.
Sıvılaşmanın öngörülebilmesi ve akabinde önlenebilmesi için zemin etütlerinin oldukça dikkatli yapılması, sıvılaşma riskinin tespit edilmesi gerekmektedir. Sıvılaşma riskinin yüksek olduğu yerlerde bina tasarımları sıvılaşma riski göz önüne alınarak yapılmalı, ama en önemlisi zemin iyileştirme unsurları ve temel dayanımı muhakkak sağlanmalıdır.
Son yaşadığımız 6 Şubat Depremi de bize zemin sıvılaşmasının binalarda nasıl büyük hasarlara yol açtığını tekrar göstermiştir. Dışarıdan bir hasarı olmayan binaların sıvılaşma ile nasıl yan yattıkları bulundukları temelden farklı bir yere kaydığı birebir yaşanarak görülmüştür. Bir afet durumunda kullanımı daha büyük önem arz eden havaalanı, yollar ve köprülerin yapımında muhakkak sıvılaşma riskleri göz önüne alınmalı, gerekli mühendislik çalışmaları yapılmalıdır.