Kentler birçok şeyin bir araya gelmesidir. Anıların, çocukluğun, gençliğin, birçok işaretlerden oluşur mekanlarla birlikte. Kentler takas yerleridir, tıpkı bütün ekonomi tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi ama bu değiş tokuşlar yalnızca ticari takaslar değildir.
Kent geçmişini dile vurmaz; çizik, çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, merdiven tırabzanlarına yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır içinde.
Kentin göstergeleri vardır, bu göstergeler altında kent gerçekte nasıldır, ne içerir ya da ne saklar.
Eğer bir binada hiçbir tabela hiçbir figür yoksa binanın biçimi ve kentin düzeni içindeki yeri işlevini göstermeye yeterlidir.
Kentin tüm parçalarıyla kendisini anlatmada kullandığı adları belleğine yazmaktır.
Kentler anılarda imge bırakır, her bir sokağında olmasa da, sokaklarında, evlerinde birçok noktasıyla akılda kalma özellikleri vardır.
Uyunamayan gecelerde kentin yollarında yürüdüğünü hayal edenler, berberin çizgili perdesini, bir çeşmenin, kulenin, karpuzcu dükkanının, Türk hamamının ve nice kestirme yolun birbirini izleyişindeki düzeni hatırlar.
Kentleri hatırlamak ve daha iyi anımsamak için de aynı kalmak ve hareketsiz kalmak zorunda olduğundan güzel alanların yok olmaları üzüntü vericidir. (Görünmez Kentler, İtalo Calvino)
Karadan gelene başka, denizden gelene başka görünür kent, gökdelen tepeleri, uydu antenleri, kurum kusan bacaları, lodostan uçan çatıları, yeşilin tonuyla gösterişli ova ve minareleri.
Kentler her şeyiyle soluk alıp verirken yaşayanlar da kentlerle şekillenir, ne kadar güzel kentler o kadar güzel yaşam şekilleri ve o kadar güzel anılar.