Küreselleşen ve gelişen dünyada, birey ve toplumların kendilerini pek çok açıdan ifade etmedeki yegâne aracı olan kent, birtakım ilgili kavramlarla anlamlı hale gelir. Kenti bir birikim süreci olarak ele almak da bu bağlamda kent kimliği ve kent kültürü kavramlarını doğru anlamaktan ve aralarındaki ilişkiyi anlamlandırmaktan geçmektedir. (Güler&Şahnagil, 2016,s.91).
Kentlerin de insanlarda olduğu gibi kendilerine ait kimlikleri vardır. Sahip oldukları bu kimlikler sayesinde kentler, diğer kentlerden ayırt edilir ve farklılıklarını açığa çıkarır. Sahip oldukları kimlikleri sayesinde kentler sosyal ilişkilerinin devamlılığını sağlarlar. Her kentin sahip olduğu kurumsal kimlik kendine özgü olup, başka bir kent tarafından kopyalanması mümkün değildir.
Her kentin kendine özgü bir karakteri, kimliği ve profili vardır. Kentlerin, hızlı ve yavaş yaşam şekli, yerleşim alanları, iş merkezleri, sanayisi, doğal ve kültürel zenginlikleriyle kendine özgü bir yapısı vardır. Kent, onu bütünleyen bütün öğelerle bir canlı yapı halini alır. Bu yapı o kentin sakinleri, kendine özgü binaları, sokakları, caddeleri, meydanları, müziği, sesi, dokusu ve kokusu gibi etkenlerle bir canlı halini alır. Kimliğin oluşmasına etkili olan bu etkenler bir bütün halinde hareket ederek kentin görsel kimliğini oluşturur (Karabulut, 2013: 45). Turizm pazarlamasında kentlerin önemi gittikçe artmakta, bazı kentler ülkelerine gelen turist sayısının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bu bileşenler içerisinde turizm önemli bir tanımlayıcıdır.
Meydana geldikleri zamandan itibaren bulundukları dönemin siyasi, kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan bir değişim içinde olan kentler, günümüzde en önemli yerleşim alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Pek çok farklı kent tasavvuru olmasına karşın genel bir ifade ile kent; yönetim yapısı, sınırları içinde yaşayan bireylerin iş bölümü ve sektörel dağılımı, nüfus yoğunluğu, toplumsal ve kültürel ilişkiler gibi birçok yönden kırsal alandan farklılaşan mekân olarak tanımlanmaktadır (Başaran, 2008,s.17).
Kent artık tek bir kültürle tanımlanamıyor hatta özdeşleştirilmiyor, kentler çeşitli kültürler ve kültürel biçimlerinin bir arada yaşayıp birbirleriyle ilişkilerinde sürekli yeni alt kültür ve kimliklerin ortaya çıktığı yerlerdir, kültür artık deneyimle sabitlenmiş ve oy birliği ile onaylanmış bir dizi evrensel değer veya gelenek olarak kabul edilemez. Kentler farklılık ve çeşitlilikle nitelendirilmektedir.
Şehirlerin tasarımını aslında yaşama biçimi tasarımı olarak yeniden ele almak zorundayız. Bu da kent kimliğinin direk yaşama sirayetidir.
Kentin, içinde yaşayan insanlarla birlikte nefes alan, anıları olan, hafızası, tarihi olan bir varlık olduğu gerçekçi kent kimliğinin önemli unsurudur.
Deneyimlerimiz, tarihimiz, anılarımız, yok edilmeden yeni davranışların sosyolojik açıdan...
Bursa Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi, Osmanlı döneminin ticaret ve sosyal yaşamını yansıtan önemli bir kültürel miras alanıdır. Bu bölge, tarih boyunca Bursa'nın ticaret merkezi olarak şehrin sosyo-ekonomik yapısında derin izler bırakmıştır. Hanlar, bedestenler ve arastalar gibi yapılar, şehrin özgün kimliğini ve tarihi dokusunu koruyarak, kent sakinlerine ve ziyaretçilere geçmişle güçlü bir bağ kurma imkânı sunmaktadır.
Hanlar Bölgesi, Bursa’nın kültürel mirasını sadece fiziksel anlamda değil, aynı zamanda toplumsal hafızada da yaşatarak, kentin kimliğini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bu mirasın korunması, restorasyonu ve sürdürülebilir bir şekilde gelecek nesillere aktarılması, Bursa’nın kentsel kimliğinin güçlendirilmesine ve kültürel turizm potansiyelinin artırılmasına katkıda bulunmaktadır.
Asırlardır ticari merkez olarak kullanılmış bu bölge tarihsel değişimlerine rağmen bu fonksiyonunu sürdürmektedir.
Sonuç olarak, tarihi çarşı ve Bursa Hanlar Bölgesi, kentin tarihi ve kültürel kimliğinin temel taşlarından biridir. Bu alanın korunması ve sürdürülebilir bir şekilde kent yaşamına entegre edilmesi, Bursa’nın hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kültürel bir marka şehir olarak tanınmasına olanak tanımaktadır.