Hayalet kent haline gelen Hatay’ın, tekrar ayağa kalkması için tüm yetkililer artık seferber olmalı ve tüm deprem bölgesinde ahşap konut öncelikli planlamalar yapılmalı.
Bu yazımda Hatay, deprem ve insan davranışlarımızdan bahsetmek istiyorum biraz size. Deprem oldu olalı bölgeyi ziyaret etmek istiyordum. Ahşap konut sektörü konusunda bir dizi görüşmeler yapmak üzere, sabah 6,00 gibi Hatay merkezde olduk. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte büyük bir şok yaşadık.
Televizyonlarda bizlere gösterilenden çok daha farklı bir tablo vardı karşımızda. Şehrin merkezinde büyük boşluklar, içinde eğri büğrü demir çıkıntıları, bir miktar da uzaktan, sağlam olduğunu zannettiğimiz birkaç yüksek bina ama, yaklaşınca onların da tamamen terk edilmiş ve ağır hasarlı oldukları görünüyor.
Hatay’ın merkezinde sağlam tek bir bina yok sevgili okurlar. Drone ile çekilen görüntülerde ayakta durduğu zannedilen binaların da kesinlikle yıkılması ve şehrin yeniden imar edilmesi gerekli. Bunun da öyle sanıldığı gibi 1 yılda falan olması da mümkün değil.
Sabah ilk şoku atlatınca çay, çorba içecek bir yer bulur muyuz düşüncesiyle bakınmaya çalıştık ama, tüm dükkanlar boşaltılmış, hiçbir mağaza, cafe, dükkan kalmamış. İnsan ne yer ne içer buralarda diye düşünmeden edemedik. Sonradan öğrendiklerimiz tekrar tekrar hayretler içinde kalmamızı sağladı. Depremden sonra kafileler halinde kamyonetlerle hırsızlar ve yağmacılar sevk olmuş bölgeye. Hatırlarsanız sosyal medyada bol bol yakalanıp dayak atılan hırsız görüntüleri dolaşıyordu ama, gerçekte bunların belki yüz katı olduğunu söylüyor bölge halkı. Sanayi tesislerine kamyonu yaklaştırıp malzemeyi dolduran mı ararsınız, enkaz altından çıkanlardan bir şeyler kaparmıyız diye bekleyen, AFAD giysili hırsızlar mı ararsınız, millet evine girmeye korkarken kamyoneti dayayıp su sayaçlarına kadar sökenler mi arasınız, korkunç bir tablo çizdi yöre halkı. En top noktası ise, jandarmayı kapıda nöbet bekleten hırsız hikayesi idi. Fabrika deposuna yaklaşan kamyonet, jandarmanın ikazıyla, anahtarı evde kaldı acilen boşaltmamız lazım diyor ve jandarma eşliğinde depoyu boşaltıyor. Çok vicdansız olmuşuz, çok. Depremde canlar enkaz altında inlerken, soygun peşinde olan, sırf onun için kilometrelerce uzaktan ekip olarak bölgeye gelen, bir güruh da içimizde yaşıyor. Bunları da planlamada unutmadan plan yapmalıyız. Ancak 1 hafta etrafta görevli göremeyen halk bu konuda tepkili. Buna yetkililerin ilk anda, “Hatay’da fazla sorun yok” açıklamalarının etkili olduğunu söylüyorlar. İlgilerin bir anda diğer bölgelere kaymasına sebep olmuş bu açıklamalar. Demek ki yetkililerin kriz anında ağızlarından çıkan sözlerin önemi büyük. Bunu algılayacak devletlülerimizin artması dileğimiz.
Deprem bölgesinde gördüğüm en büyük olaylardan biri de konteynerların fazla sayıda ve boş olduğu idi. Uzaktan zannettiğimizin aksine, yardımsever halkımız gerekli sevkiyatları yapıyor ama, bölgenin ihtiyacını bilmeden, gerekli gereksiz malzeme sevki, gönderilenlerin çöp olmasını sağlamış bir dönem. “Niçin konteynerlar boş?” diye sorduğumda, “Şehrin 2/3’ü öldü, diğerleri de terk etti” diyorlar. Plansızlık halen sürüyor, çok iyi durumda konteyner kentler mevcutken, derme çatma konteyner ve çadır kentler de mevcut.
Deprem zamanı isimsiz diye paylaşılan mezarlık görüntüleri vardı, yavaş yavaş gelen DNA sonuçları ile isimli başlıklarının takılmaya başlandığı görülüyor. Sanırım bundan sonra ölü sayısında yükselme olacaktır. Çünkü sayının olduğu gibi verilmemesi ve küçük tutulması depremin büyüklüğünü göz ardı etmemizi ve alınacak önlemleri geçiştirmemizi sağlayacaktır.
Hiç mi içimizi açacak görüntüler yoktu derseniz. MOBSAN, Antakya Mobilyacılar İhtisas Sanayi Sitesi, tamamı çelik konstrüksiyon olmak üzere özel bir ihtisas bölgesi oluşturmuş. Fabrikaların tamamı çelik konstrüksiyondan yapılmış ve depremde sanayi tıkır tıkır çalışmaya devam edebilmiş ve ayrıca burada da bir olumsuzluk yaşanmasına izin verilmemiş. Depremde gönderilen yardımlar da bu fabrikalarda toplanarak dağıtımı sağlanmış. Belki bizim sanayicimize de bir nebze olsun fikir verir.
Ahşap konut sistemi ile ilgili görüşmelerimiz mi, ona da bir başka yazıda yer verelim.