Sanayi Bakanlığı’nın son toplantısında gündeme getirilen birçok konudan, ilgimi çeken bir tanesi, Türkiye’nin dünyada tomruk fiyatı bakımından 1. sırada olduğu konusu idi.
2021 yılından bugüne sektörde yaşanan Sunta-MDF krizi sebebiyle, yurtiçi ihtiyaç karşılandıktan sonra üretilen levhaların %25’inin ihraç edildiği, bunu sağlamak için de kademeli olarak bazen enflasyon oranlarının da üstünde, odun hammaddesinde fiyat artışı yaşandığı, bu durumun, ahşap levha sektörünü olumsuz etkilediği, 2024 yılında yaklaşık %50 fiili kapasite ile çalışıldığı vurgulanmıştı.
Avrupa’daki üreticilere göre maliyetlerin %20-25 fazla olmasından dolayı rekabet gücünün kaybedildiği ifade edilmiş, tomruk fiyatlarının ne kadar yükseleceği öngörülemediğinden levha ihracatında ithalatçı ülkelere ürün ile ilgili fiyat verilemediği dile getirilmişti.
Bu konudaki çözüm önerilerim arasında ise, Özel ormancılığa geçilmesi için mevzuat düzenlemelerinin yapılması gerektiği ve hurda ahşabın geri dönüştürülerek ekonomiye kazandırılması gerektiği konuları olmuştu.
Ahşap ve mobilya sektörü, katma değeri yüksek bir sektördür, ithalatı ihracatına göre çok çok aşağıdadır ve ülkeye döviz girdisi sağlamaktadır. Bu sektörün desteklenmesi ve daha da fazla marka yaratılmasının sağlanması gerekirken, tek hammadde kaynağı olan devlet ormanlarının yanlış değerlendirmeler sonucu, bu sektörün hammadde fiyatlarının, yurt dışı ile olan rekabeti önleyici fiyatlara çıkartılması büyük handikaptır.
Sürdürülebilirliğin fazlaca konuşulduğu günümüzde, fiyat istikrarı (sürdürülebilir fiyat) ve sürdürülebilir hammadde konularının da doğru planlanması gerekmektedir.
Devlet ormanlarının üzerinde fazla baskı oluşturulmasın diye tomruk fiyatlarını artırıyor isek, özel sektör çözümü yurtdışından bulur ve bu da elimizdeki dövizin yurtdışına kaçması demek olur. O halde diğer çözümlerden olan, Özel Ormancılığın bir an önce hayata geçirileceği çalışmaların tamamlanması gerekmektedir.
Ticaret boşluk kabul etmez…