Dünya genelinde giderek artan nüfus yoğunluğu ile, kaynak tüketimi ve çevre kirliliğinin gezegenimizin ekolojisini olumsuz yönde etkilediği hepimizin malumu. Doğal kaynakların önemli düzeyde azalması, uygarlığı ve doğada yaşayan diğer canlıların geleceğini tehlikeye sokmaktadır. Sanayi devrimlerinden bu yana, dünyamız çok büyük teknolojik gelişmelere tanık olmuştur. Bu gelişmelerin sonucunda da doğal kaynakların kullanımında artışlar meydana gelmiştir. Yapı sektörünün yol açtığı çevresel zararlar; doğrudan veya dolaylı olarak insanların, ekosistemlerin ve doğal kaynakların üzerinde etkiler oluşturmaktadır. Kirlilik, kaynak tüketimi, ozon tabakasının delinmesi, zehirli atıkların meydana gelmesi, küresel ısınma ve ormanların yok olması bunlara örnek sayılmaktadır.
Dünyamızı yaşanabilir bir hale getirmek ve gelecek nesillere yaşanılır bir şekilde bırakmak için bir yandan kaynaklarımızı korurken, bir yandan da yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli ve önemli olan ihtiyaçlarımızı da sağlamamız gerekmektedir.
Doğal kaynakların gerçekte, sanıldığı gibi motorlu araçlar tarafından değil, ağırlıklı olarak yapı sektörü tarafından tüketildiği göz önüne alındığında, sürdürülebilir kalkınmanın ve bu bağlamda sürdürülebilir mimarlığın gelecek nesiller için ne denli önem taşıdığı aşikardır.
Sürdürebilirlik kavramı, ekolojik tasarımdan daha geniş kapsamlı ve uzun vadeli bir vizyona karşılık gelmektedir. Mimarlıkta sürdürülebilirlik ise, bir binanın yaşam döngüsü boyunca çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini göz önünde bulunduran bir düşünce ve yaratım eylemini ifade etmektedir.
“Nedir bu çevresel, sosyal ve ekonomik etkiler?” dersek:
Çevresel Etkiler : Yaşam alanlarının tasarımında alınan kararlar; mekân sınırlarını aşarak bina, semt, kent, bölge, ülke, kıta ve hatta bütün dünyaya uzanan çok çeşitli etkiler yaratmaktadır. Çevresel anlamda sürdürülebilir bir mekân tasarımında, içmimarın, malzeme, yapı alanı, su ve enerji kaynakları konusundaki tercihlerinin sadece kullanıcıları değil, kullanıcılar dışındaki tüm canlıları, ekosistemi ve gelecek kuşakların yaşamlarını da nasıl etkileyeceğine dikkat etmesi gerekmektedir. Mekân tasarımında doğal kaynakların aşırı kullanılması, ekonomik kalkınmanın sürekliliğine zarar verir, çevresel kirliliği artırır ve yaşam kalitesini düşürür.
Sosyal Etkiler : Yapılan araştırmalarda; konforlu iç mekanlara sahip binaların, verimliliği arttırdığı tespit edilmiştir. Hastanelerden hastaların daha hızlı iyileşerek taburcu olduğu; okullarda öğrencilerin sınav başarı performanslarının, ticari mekânlarda satışların, fabrikalarda üretimin ve ofislerde verimliliğin artması gibi faydalar sağladığı bilinmektedir.
Ekonomik Etkiler : Sıradan binaların, yaşam döngüleri boyunca, kullanıcıların fiziki gereksinimlerini karşılamak için binanın yapım maliyetinin üç katı kadar harcama yaptıkları rapor edilmiştir. Binanın kullanım evresinde, iç mekân için yapılan işletme, yenileme, düzeltme, iyileştirme gibi masraflar göz önünde bulundurulduğunda, ilk başta yapılan yanlış seçimler, verilen yanlış kararlar binanın yaşam döngüsü maliyetini arttırmakta ve önemli ekonomik zararlar oluşturmaktadır. Oysa yapım maliyetlerinin %2’sinden daha az bir yatırım daha yapılarak, binanın 20 yıllık yaşamında ilk yatırımın on katı kadar tasarruf sağlanabilinmektedir. Bu ek maliyetin, binanın ömrünü uzatacağı ve bu süre uzadıkça binanın yaşam döngüsü maliyetine göre oransal değerinin düşeceği açıktır.
Çevreci ve sosyal anlamda sürdürülebilir binalar ilk yatırım maliyeti açısından daha dezavantajlı gibi algılansa da, uzun vadede kârlı olduğu ortadadır.
Sürdürülebilirlik, tasarım sürecinde bir basamak veya sonradan yapılan bir eklenti olarak görüldüğünde, sonuç genellikle düşük performansa sahip ve ekonomik olmayan binalardır çünkü binaların performansını en çok etkileyen kararlar tasarımın erken evrelerinde alınmaktadır.
İnşaat sektöründe tüketilen enerjinin sadece %5'i yapım faaliyetlerinden oluşurken, %45'inden fazlası işletme, bakım ve onarım faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.
Günümüzde binaların tasarım katmanları çok çeşitli olup bu katmanların aralarında karmaşık etkileşimler söz konusudur. Sürdürülebilirlik katmanında ele aldığımızda, projenin ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerine ulaşabilmesi için sürdürülebilirliğin tüm boyutlarını kucaklayan bütünsel bir perspektif gerekmektedir. Gerçek anlamda sürdürülebilir tasarıma odaklanan çalışmalarda yaratıcılığın, yenilikçiliğin ve teknolojinin bütünleşmesi, multi disipliner iş birliği ile mümkün olabilmektedir. Böyle bir çalışma da birçok uzmanın katkısıyla gerçekleşecek bütünleşik tasarım yönetimi ile uygulanabilecektir.
kaçak iddaa - https://betsbum.com/ - illegal bahis - güvenilir bahis siteleri - deneme bonusu veren siteler -