Ramazan bayramı nedeniyle ailemle birlikte Kapadokya’ya ziyarette bulunduk. Bu sayede pek çok şehirden arabayla geçtim ve yaşadım. İstanbul’daki trafikten kendimizi çevre yoluna epeyce zor attıktan sonra, Eskişehir’e ve Ankara’ya geçtik.
Eskişehir her zamanki gibi estetik değerlerini koruyan belediyecilik anlayışıyla bir pırlanta gibi parlıyordu. Şehirde budanmış ağaçlar her köşeden çıkan su ve heykeller adeta kendimizi bir Avrupa şehrinde gezer gibi hissettik. Yürüyüş ve bisiklet yolları oldukça genişti.
Her yerde tiyatro ve oyun tanıtımları bulunmaktaydı.
Ankara’da geniş ve rahat caddeler olmasına karşın. Şehir merkezi sıkışık ve kalabalıktı. Şehir dışarı taşmış çok geniş ve büyük siteler inşa edilmiş. Çayyolu tarafı resmen yeni bir şehir haline gelmiş.
Apartman dairelerinin metrekareleri oldukça büyük. Kale’de turizm kaybolmaya yüz tutmuş. Yeni dokunuşlar gerek. Bu konuda Ege’deki işletmelerin eline kimse su dökemez.
Ankara Çayyolu yoluna doğru taşınınca epey bir ferahlamış. Elbette şehirde yaşayanlar da. Nevşehir ve Kapadokya tam bir efsane. Her bir kasaba küçük bir turizm beldesi olmuş. Henüz Ege kadar pahalı değil. Yerli turistler için müze kart avantajlı. Bölgedeki işletmeler daha bilinçli. Çanak, çömlek de çok ileri gidilmiş.
Bölgeye otobanla gidilebiliyor. Tüm yollar duble ve bakımlı. Bölgede turistler için yapılabilecek pek çok faaliyet var. Özellikle balon turları harika. Her kasaba yepyeni otel ve pansiyonlar açmaya hazırlanıyor. Bölgedeki müzeler yenilenmiş ve bakımlı. Yeni neslimizin de bu harika coğrafyaları gezmesini en içten dileklerimle isterim.
Herkese güzel bir yaz diliyorum.