banner94

banner77

banner69

banner88

23.10.2023, 10:59 412

Konut kimliktir

Barınmanın temel bir ihtiyaç olmasından dolayı konut, eski çağlarda mağara yaşantısından günümüze, doğa koşulları, siyasi erk, gelişmişlik, sanayileşme, yaygın iş kolu, göç gibi etkenler altında değişerek, gelişerek gelmiştir. Konut artık bireyin barınmasını sağlayacak bir kapalı alandan öte, kaliteli bir yaşam imkânını sunan, doğal afetlere dayanıklı yapıları ifade etmektedir. Ülkenin gelişmişliği, gelir düzeyi, toplumsal yapısı, sanayileşme düzeyine kadar birçok alanın yansıması olmasından dolayı esasında “konut kimliktir” denilebilir.

Konutu aynı zamanda bir hak olarak da görebiliriz. 82 Anayasası, Konut Hakkı’nı “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” kısmında ele almış ve “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.” ifadesini kullanmıştır. Söz konusu madde, devletin bireylere barınma ihtiyaçlarını karşılayacak girişim ve düzenlemelerde bulunacağını belirterek konutu devlet açısından bir ödev, vatandaş açısından ise bir hak olarak ele almıştır.

Bir ülkede, bölgede veya kentte gelir düzeyi rakamlarından da öte, kültürel, sosyal, ekonomik birçok alanda beklenen ve gereken düzeye ulaşma anlamına gelen kalkınma açısından kentlerin durumu son derece önemli bir unsurdur. Konut ihtiyacının en aşağı düzeyde olması veya hiç olmaması, istihdam olanaklarının artması, sağlık, eğitim, barınma olanaklarının üst düzeyde olması, kentlerin gelişmişliklerini göstermektedir.

Habitat’ın yayınladığı “Gecekondu Sorunu” adlı rapora göre, kentlerde gecekonduda yaşayan nüfusun, kent nüfusuna oranı, Avrupa’da kent nüfusunun %6’sı, Güney Asya’da %59, Batı Asya’da %33, Afrika’da Aşağı Sahra bölgesinde %72 şeklinde gerçekleşmiştir. Raporda gecekondulaşmanın yüksek olduğu bölgelerden yola çıkılarak, gecekondu sorununun; gelir dağılımında eşitsizlik, ekonomik büyümenin olmaması ve iç göç dolayısıyla ortaya çıkmış olan yoksulluk ile ucuz konut bulunamaması durumundan ortaya çıktığı vurgulanmıştır.

Ülkemizde bu oranlar ise % 60’lara varmış durumdadır. Uygulanan yanlış politikalar sebebiyle çoğu zaman popülist yaklaşımlar sergilenmektedir. Oy kaygısıyla yürütülen bu politikalarda, sorunun çözülmesi bir kenara sorunun üzeri kapatılmakta, hatta teşvik edilmektedir. Toplumsal yapının iyi analiz edilmemiş olması, mevcut gereksinimler ve imkânların üzerinde durulmaması bu çözümleri, sorunu tetikleyici uygulamalar haline getirmektedir. Ülkemiz bu tür politikaların izlenmesi açısından temel bir örnek teşkil etmektedir.

İktidarların yeniden seçilme kaygılarıyla çıkardıkları af yasaları, kısa süreli çözüm gibi görünse de esasında büyük bir sorunun geçici bir süreliğine üzerini örtme ve bundan faydalanma anlamını taşımaktadır. Nitekim Türkiye, bu yasaların yerleştirdiği “nasıl olsa imar gelir” anlayışı sonucu 2023’lere gelindiğinde kökleşmiş bir kaçak yapı sorunuyla yüz yüze kalmıştır. Son Kahramanmaraş depremi yaşanmamış olsaydı, herkesin dilinde bütçe açığı sebebiyle yeniden “İmar Affı” çıkacağı idi. Şu anda dahi yasak olan zeytinlikler kesilerek, hızla ev yapılmaktadır.

Deprem sonrası aciliyet de göz önüne alınarak, hemen toplu konut yapılması için çalışmalara başlanılmış, ortaya çıkan yapılar ve 7 kata ulaşan yükseklikler yine “eski tas eski hamam” atasözünü yaşayacağımızı görmemizi sağlamıştır.

Halbuki köşemizde de pek çok kez anlatmaya çalıştığımız gibi artık şehirlerin planlamasını yatay olarak yapmamız gerektiği, tüm vatandaşları yatay yerleştirmemiz durumunda dahi ülkenin % 1’ ini ancak kaplayabileceğimiz gerçeği göz ardı edilmekte ve betonarmeye ve çok katlıya yeni bir beyaz sayfa açılmaktadır.

Kent vizyonu, yapılacak konutların doğal yapı ile uyumunu, yerel malzemelerin kullanılmasını, deprem dayanımını gerektirdiği gibi, aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da “Temiz enerji kullanımı ve enerji verimliliği, Yeşilin korunması, Atık yönetimi ve geri dönüşüm programlarını, Suyun sürdürülebilir olarak kullanılması ve korunmasını, Sürdürülebilir ulaşım sistemleri ve azaltılmış trafik sıkışıklığı” vb. konulara eğilinmesini gerektiriyor.

Yeni yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bugünlerde, bakalım adaylardan kentsel dönüşümün bu yönü ile ilgili hangi vaatleri duyabileceğiz. Bursa Kent Kimliğimiz konutlarımıza yansıyor mu?

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner100
açık
banner61
banner62
banner89