Ahşap ve mobilyanın atığı yoktur!
Değerli okurlar, sizlerle buluşmama imkan tanıyan Konut ve Yapı Gazetesi’ne şükranlarımı sunuyorum. Köşemizde bazen teknik konular olsa da, yerel yönetimlerden kurumlara, STK’lardan halkımızın ilgi alanına kadar pek çok konudan bahsetmeye çalışacağım. Bana mail üzerinden beğeni veya beğenmeme sebeplerinizi iletirseniz mutlu olurum. İyi paylaşımlar diliyorum.
Evlerimizde veya işyerlerimizde değiştirmek durumunda kaldığımız mobilyaları ne yapıyoruz? Ya anlaşma yaptığımız firmadan söküp götürmesini veya işe yarayanları var ise yazlığa taşınmasını ya da en çok yapılan şekliyle apartmanın girişine indirilmesi ve ihtiyacı olanın almasını sağlamaya çalışıyoruz değil mi?
Ancak artık mülteciler dahil, eski mobilyaya rağbet etmediklerinden indirdiğimiz yerde veya çöplerin etrafında bu mobilyalar birikiyor ve kötü bir görüntü oluşturuyor. Belediyelerin temizlik araçları ve işçileri de bunların evsel atık olmaması sebebiyle atılmasına yardımcı olmuyorlar.
Oysaki, herkes bilmelidir ki, ahşap ve mobilyanın tozu dahi kıymetlidir. Ahşabın atığı olmaz, hepsi geri dönüştürülebilir.
Pandemi döneminde gördük ki, herkes evinde oturunca evdeki eşyaların eskidiği, modasının geçtiği gözüne çarparak, değişime gitti. Bunun sonucu da mobilya üreticileri büyük bir talep patlaması yaşadılar. Ancak MDF ve sunta üreticileri ürünlerin bir kısmını yurt dışı satışa verdiği için iç piyasada bir anda plaka, karaborsaya düştü. Fabrikalar MDF ve sunta yetiştiremez oldu. Firmalar terminlerde ötelemelere gitti ve ürün teslim edememeye başladılar.
Orman Genel Müdürlüğü ihaleleri inanılmaz rakamlara çıktı, bir anda dikili ağaç bulamaz veya çok pahalıya alır oldu üreticiler.
Bir kısır döngüye ramak kalmışken, geç de olsa MDF ve suntanın yurt dışına çıkışına önce kayıt zorunluluğu, ardından da kısıtlama geldi ve öncelikle iç piyasanın doyurulması yönünde bir karar alınarak patlama durumuna gelen ham madde sıkıntısı bir nebze önlenmiş oldu. Talebin de düşmesi ile sektör tekrar normal seyrine dönmüş oldu.
Aslında konunun hiç görülmeyen kısmı yukarıda da paylaştığım, mahalle aralarında çokça gördüğümüz dolap, koltuk vb duvarlara dikilmiş, çöp kenarlarına bırakılmış atık diye bakılarak, çöp zannedilen malzemelerin tekrar hayata kazandırılması ve ekonomik hayatın içine sokulması.
Sanayi Bakanlığının son yapılan toplantısında da dile getirdiğim haliyle, konu aslında belediyeler ve dönüşüm tesislerinin birlikte bir organizasyonunu gerektiriyor. Aslında bu kadar da basit. Yurt dışından ahşap ham madde artığı, talaş, ağaç tozu gibi ürünler ithal ediyoruz. Bu yonga ve tozları sunta-MDF yapımında veya pellet adlı özel sobalarda yakılan bir yakıt yapımında kullanıyoruz. Tüm şehirlerde, evlerin önündeki ahşap ve mobilya atıklarının belediyelerin organizasyonu ile toplanması ve MDF ve sunta üreten firmalarla görüşülmesi durumunda hem evlerin ve sokakların dağınıklığı ve bu çirkinliği ortadan kalkacak, hem de yurt dışına ödediğimiz bir miktar parayı tasarruf etmiş olacağız ve belki de birçok aileye geçim kapısı açılacak. Örneğini büyük çuvallarla kağıt toplayıcılarında göreceğiniz bu organizasyonun geçmiş yıllarda yapılmayıp, şimdi her caddede karşılaşıyor olmamızın ana sebebi, kağıt ham maddesinin dönüştürülebileceği tesislerin meydana çıkmış olmasıydı. Şimdi aynı konu ahşap ve mobilya sektörü için geçerli durumda.