Herkese merhaba,
Bundan 23 yıl önce Türkiye yakın tarihinin en büyük doğal felaketlerinden birini yaşadı.
17 Ağustos’un ilk saatlerinde merkez üssü Gölcük olan 7.4 büyüklüğündeki bir depremle Marmara kıyısındaki birçok yerleşim yerle bir oldu.
O korkunç sarsıntının ardından resmi rakamlara göre yaklaşık 18 bin 500 kişi, resmi olmayan kaynaklara göre ise 50 bin dolayında kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 49 bin kişi yaralandı ve 6 bin kişi ise kayboldu.
Kuzey Anadolu Fay Hattında meydana gelen deprem, kıyı şeridindeki birçok binanın sular altında kalmasına neden oldu. Depremin merkez üssü olan Gölcük’te en çok can kaybı yaşanırken, Kocaeli, Yalova, Sakarya ve Avcılar’da da yüzlerce/binlerce insanımızı kaybettik.
Depremde yaklaşık 365 bin konut ve iş yeri yıkıldı ya da hasar gördü. Tüm bu can kayıplarının çoğu da binaların yıkılması ya da ağır hasar görmesi sonucu meydana geldi.
Jeoloji Mühendisleri Odası depremle ilgili yaptığı araştırma sonucunda aktif fay zonu üzerine yapılan yoğun yapılaşmanın, sulu alüvyon zeminlerin ve zemin şartlarına uygun olmayan yapıların bu felaketin nedenleri olduğunu ortaya koymuş.
Deprem sonrasında ise Yapı Denetim Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve Zorunlu Deprem Sigortası gibi birçok yasal düzenleme yapıldı.
Geçen 23 yılda geldiğimiz nokta neresi?
Bunun cevabını ağustos ayı Sektörel Buluşmamızda okuyabilirsiniz.
Ancak şu bir gerçek ki başta 1999 Marmara depremi olmak üzere ardından yaşadığımız başka deprem felaketlerine rağmen elle tutulur bir ilerleme sağlayamadığımız.
Çünkü yoğun bir yapılaşma söz konusu, üstelik 1. derece deprem bölgesi olan ülkemizde ve kentimizde. Bunu sektör temsilcileri de üzülerek itiraf ediyor zaten.
Üstelik yapıların zemini sert bölgelere yapılması gerçeği ortada dururken, özellikle kentimizde ovaya yaydığımız bir kentleşme söz konusu.
Öte yandan Marmara bölgesinin ülkemiz sanayisinin kalbi olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Sınırlı bir yüzölçümü içinde yoğun bir ekonomik potansiyeli, insan gücünü ve yapı stokunu barındırıyor. Sanayi bölgelerinde de dönüşüm şart.
Evet, geçen 23 yılda çok da arzu ettiğimiz radikal önlemler ya da içimizi ferahlatacak adımlar atılmadı.
Olası bir sarsıntıda sesimizi duyurmak zorunda kalmamak için şimdiden sesimizi duymalı/ sesimize kulak vermeli yetkililer…
Sağlıcakla kalın.