Ülkemizde deprem riski taşıyan bölgelerdeki riskli yapıların tespit edilip dönüştürülmesi amacıyla yapılan kanuni düzenlemeler ve yönetmelikler, kentsel dönüşümün hızlanmasını hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda kentsel dönüşümün hızla ilerlemesi beklenir. Ancak, vatandaşların bu konudaki düşünceleri de oldukça önemli. Vatandaşların tüm işleri ve yatırımları devletten beklemesi, kentsel dönüşüm açısından doğru bir yaklaşım değildir. Bu süreçte devlet ile vatandaşın ortak fedakarlık yapması gerekiyor.
Deprem riski altındaki bölgelerimizde hâlâ birçok riskli yapının bulunması, ülkemiz açısından bu gerçeği gözler önüne seriyor. Riskli yapı ve deprem gerçeğini vatandaşların tam anlamıyla idrak etmeleri için tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Bunun yanında vatandaşların da bu gayretlere karşılık vermesi gerekiyor.
Deprem riski taşıyan bölgelerde doğru zeminde yapılaşmanın, deprem sonrasında oluşan hasarı en aza indirmek için başlıca etkenlerden biri olduğunu biliyoruz. Bu konuda şehirlerimizi baştan sona yeniden planlamamız gerekiyor. Olası ciddi bir depremde, riskli yapılarımızdan ziyade yanlış zeminde yapılaşmayı konuşuyor olabiliriz.
Ayrıca, kentsel dönüşümün başarılı olabilmesi için toplumsal bilincin artırılması büyük önem taşıyor. Eğitim ve bilinçlendirme kampanyaları ile vatandaşlara, güvenli yapıların önemi anlatılmalı ve dönüşüm sürecine aktif katılımları sağlanmalıdır. İnsanlar, kendi güvenlikleri için atılan bu adımların uzun vadede büyük kazanç sağlayacağını anlamalıdır.
Son olarak, kentsel dönüşüm projelerinde şeffaflık ve güvenin tesis edilmesi kritik bir rol oynar. Vatandaşlar, sürecin her aşamasında bilgilendirilmeli ve görüşleri alınmalıdır. Bu sayede, toplumun tüm kesimlerinin desteğiyle daha güvenli ve yaşanabilir şehirler inşa edebiliriz. Deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve geleceğe güvenle bakmak için hepimize sorumluluk düşüyor.