Gayrimenkul sektöründe en sık karşılaştığımız durumlardan biri mülk sahibinin kendi mülkünü fiyatlarken yaşadığı karmaşadır. Kişi başkasının mülkünü fiyatlarken olabildiğince dibe vururken iş kendi mülküne gelince nedense fiyatlar arşa doğru yükselir. Tabi fiyatlanan yer bir tanıdığınsa ve o tanıdık bu sohbetin içerisindeyse nedense bu arşa doğru meyletme yine kendini gösterirken fikir beyan ettiği yer tanımadığı veya sevmediği birinin ise yine dibin de dibine doğru bir yolculuk başlar. Velhasıl aslında konu doğru fiyatlama değil objektiflikten uzaklaşarak duyguların ön plana alınmasıdır. Neticede insan olmamızdan dolayı böyle duygusal bir yaklaşımda bulunmamız gayet doğaldır. Amma velakin piyasa duygular ile hareket etme gibi bir duygusallığa sahip değildir. Piyasa arz ile talebin güncel dinamikler içerisinde kesiştiği noktadır. Yani kısacası ne mülk sahibinin istediği ne de alıcının gönlünden geçen fiyat her zaman doğrudur ve hatta çoğu zaman ikisi de yanlıştır.
Bu duygusallık bazen öyle saçma yerlere kadar varır ki ekspertiz sunumlarında söyleyecek bir şey dahi bulamayız. Hatta çoğu zaman aklımıza gelen komik cevapları söyleyemeyip içten içe gülesimiz bile gelir. Geçen gün bir tarla ekspertiz sunumunda mülk sahibinin kendi istediği fiyatı savunurken tarlanın biraz ilerisindeki Roma harabelerinin de fiyatlama konusunda önemli olduğunu anlatma konusundaki ısrarı gerçekten takdire şayan bir durumdu kendi adıma. Yani Roma ordusunda savaşan bir lejyoner olsam ve yıllar süren savaşlardan sonra sağ kalmayı başarıp ordudan ayrılınca ailemle birlikte yerleşecek yer arıyor olsam bir ihtimal önemli bir detay olabilirdi benim için belki. Neticede ömrümü Roma’ya adamış bir lejyoner olarak bugünün Roma harabelerine ancak o günün Roma yerleşim alanına yakın olmak ve Chandler ceviz üretmek beni mutlu edebilirdi.
Aslında mantığa en yakınından mantığın yakınına bile yaklaşamayan bu ve buna benzer tüm söylemlerin arka planında kişinin mülkünden önce kendisine ve kendisinden olana verdiği anlamlar vardır. Bu da bizi doğru veya yanlış bir egoya taşır. Benim olanın, benim düşüncemin, benim tercihlerimin her zaman doğru olması gerekliliği ve diğer tüm alternatiflerin benim düşünceme uymadığı durumlarda yanlış olduğu algısının bizde yarattığı yanılsamaların dışa vurumu bizi yanlış fiyatlamaya götürür. Oysa burada konu “BEN” değil basit bir gayrimenkulün günün piyasa şartlarında fiyatlamasının ötesinde bir şey değildir ve bu noktada profesyonel yaklaşım göstererek işin profesyonellerinden destek almak en kısa ve en kolay yoldur ki her zaman için her konuda o konunun profesyonelleri ile yol almak en doğru yaklaşımdır. Tabi bu öyle kolay bir durum mudur diye sorarsak yaşadığımız coğrafya ve yaşadığımız toplumun karakteristik özelliklerinden dolayı çok da kolayca bir evet cevabı veremeyiz. Her daim tetikte ve her daim kazıklanmaktan korkar bir hayat sürdüğümüz düşünülürse kendimizi ve bize ait olanı koruma dürtüsü bizim bu kadar basit bir fiyatlamayı yapabilmemizi bile zorlaştıran bir unsur haline geliverir.