Bu yazımı hazırlarken, henüz bir yılını bile doldurmayan TCMB Başkanı sayın Hafize Gaye Erkan görevinden affını istemiş ve yerine Resmi Gazete’de yayınlanan kararla Başkan Yardımcısı sayın Fatih Karahan atanmıştı.
Ülkemizde ekonomik alanda gerçekleşen bu tür önemli değişimlerin, hemen her sektöre olduğu gibi, gayrimenkul piyasasına da önemli etkileri olduğunu geçmişten bugüne defalarca yaşadık. Yeni atanan TCMB Başkanı’nın tecrübeli bir isim olması endişeleri bir miktar azaltsa da ekonomideki bu tarz ani gelişmelerin gayrimenkul piyasasına etkilerini öngörmek ve ona göre stratejiler uygulamak gerekmekte.
Hali hazırda devam eden para politikasındaki sıkılaşma ve faiz oranlarının artmaya devam edip etmeyeceği konusundaki belirsizlik (ki son artışla beraber duraklama dönemine girecekmiş emareleri barındırmakta), konut kredilerinde yüksek maliyetleri ortaya çıkarmakta, bankaların kredi vermekte isteksiz davranmasıyla beraber gayrimenkul talebinde bir düşüş yaşanmaktadır.
Gayrimenkul piyasasındaki bu daralma hem inşaat şirketleri, hem de yatırımcıyı düşünmeye ve elindekini korumanın yollarını aramaya itiyor. Elbette bu sıkıntılı dönemin geçmiş yıllarda olduğu gibi geçici olduğunu biliyoruz. Evet, biraz sıkışık bir dönemden geçiyoruz-geçeceğiz ancak, sıkı para politikasının enflasyonu kontrol altına alacağı, uzun vadeli istikrara katkı sağlayacağı herkesin malumu.
Tecrübeli bir başkanın liderliğindeki Merkez Bankası, ekonomiyi dengelemek ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek adına politikalarını dikkatlice yönlendirdiği sürece yatırımcı güvenini artırabilir ve gayrimenkul piyasasına olan ilgiyi canlı tutabilir.
Öte yandan, gayrimenkul piyasasında artan fiyatların kontrol altına alınması ve yatırımcılar için yeni satın alma modelleri oluşturulması da artık kaçınılmaz oldu. Çünkü böyle dönemler değişim ve yeni modeller için büyük fırsatlar da ortaya çıkarabilir, elbette geç kalmadan adım atanların zamanı geldiğinde ve dalgalı deniz durulduğunda herkesten önde olacağı kesindir. Peki “Bu satın alma modelleri nasıl olmalı ?” sorusu da aklımıza gelmedi değil elbette. Bu modelleri “İnşaat şirketlerinin öz sermaye gücü belirleyecektir” diyerek bu konuya noktayı koyalım.
Kendimin de dahil olduğu gayrimenkul yatırımcılarının, bu ve benzer dönemlerde risklerini yönetmek adına çeşitlendirilmiş portföy stratejileri benimsemeleri gerekmekte. Yurt içi yatırımın yanı sıra yurtdışı fırsatlarını da iyi bir danışman acente aracılığı ile incelemeli ve tabir yerinde ise sepeti güvenli bir şekilde pay etmelidir.
Sonuç olarak; para politikasındaki sıkılaşma, gayrimenkul piyasasını etkiliyor, ancak, dengeli bir yaklaşımla, çeşitlendirilmiş portföy ve yatırımcılar için yeni modeller oluşturulması sektörün sağlıklı bir şekilde ayakta kalmasını mümkün kılar.