Kentsel dönüşümün son dönemlerine baktığımızda daha çok riskli bölgelerin problemlerindense bazı bölgelerde ki yeniden kentleşmeye ağırlık verildiğini gözlemlemekteyiz. Kentlerin Makro form yapısının bozulması; fiziksel, ekonomik ve stratejik açıdan oluşan bu olumsuzluklar ancak; ülkemizin 2030 nüfus projeksiyonunu karışlayacak kapasite ve özelliklere sahip optimal büyüklükte, yeni yerleşim merkezleri planlaması ve kentsel dönüşüm projeleri ile önlenebilir. Bunun içinde öncelikli olarak riskli bölgelere ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’nin 2023 kentsel vizyonuna paralel olarak, modern ve güvenli şehirler yapmayı ve mevcut olanları da kentsel dönüşüm projeleri ile yenilenmelidir. Halkımızın güven ve huzur içinde yaşadığı çevre ile barışık, depreme ve afet risklerine karşı güvenli, planlama standartlarına uygun kentsel dönüşüm ile yenilenmiş modern kentler oluşturulmalıdır. Çevre ve şehircilik bakanlığının son açıkladığı verilere bakıldığında Türkiye genelinde 7 milyon riskli yapı olduğunu görüyoruz. Bu rakamlar göz önünde bulundurulduğunda her yıl 250 bini İstanbul olmak üzere 500bin konutun kentsel dönüşme dahil edilmesi gereklidir.
İnşaat malzemecileri açısından bakıldığında; kentsel dönüşüm gerek riskli bölgelerde olsun, gerekse emsal artışı ile yeniden yapılanmaya giden bölgelerde olsun yoğun bir hareket yaşamaktadır. İnşaat malzemecileri olarak artık Türkiye bir dünya markası olmuştur. Dünyaya ihracatı yapılan oldukça önemli markalarımız mevcuttur.
Dönem itibari ile kentsel dönüşüm projeleri inşaat malzemecileri sektörüne oldukça büyük hareketlilik getirmiştir. Önümüzdeki dönemde yeni bir yönetim şekline geçecek olan ülkemizde, ekonominin olumlu şartlarının yükselen bir grafiği olacağına inanıyorum. İnşaat sektörünün de ekonomik şartlardan ilk etkilenen ve hareketlenen sektör olduğunu düşündüğümüzde olumlu grafiğin piyasalara da yansıyacağını ön görmekteyim.