Yeşil bina ama nasıl?
Yeşil binalar, (Sürdürülebilir bina, ekolojik bina, çevre dostu bina gibi ifadelerle de anılır) bir binanın yaşam döngüsü boyunca (planlama, tasarım, inşaat, işletim, bakım, yenileme, ve yıkım) çevreyle uyumlu olması ve doğal kaynakları verimli kullanmasını ifade eder.
Dünyamız Endüstri Devrimi’nden bugüne kadar birçok teknolojik gelişmeye sahne olduğu gibi, dünyamızın kaynaklarını da savurganca kullandık. Dünya nüfusu son 60 yılda katlanarak hızla artmış, 1950’de 2,5 milyardan bugün 7 milyara kadar ulaşmıştır. Bu artış, sınırlı olan doğal enerji kaynaklarına karşı olan talebi arttırmış, bu talep doğrultusunda küresel ısınma, biyoçeşitliliğin azalması, su kıtlığı, su miktarının ve kalitesinin azalması, ormansızlaşma, otomobil kullanımından kaynaklanan hava kirliliği ve sağlık problemlerinin artması gibi çevresel problemler ortaya çıkarmıştır.
Öncelikle enerji ve kaynak tüketimi açısından baktığımızda yapıların çevresel etkilerinin çok fazla olduğunu görüyoruz. Bu durumda çevresel etkilerin azaltılmasında da yapı sektörünün rolü çok ön plana çıkıyor. Yapılar enerji tüketiminin yüzde 40’ından, elektrik tüketiminin yüzde 72’sinden, karbondioksit emisyonunun yüzde 39’undan ve su tüketiminin de yüzde 13,6’sından sorumlu.
Binalar, toplam sera gazı salınımlarının yaklaşık %40’ından sorumlu oldukları için sürdürülebilir kalkınmanın başarılabilmesinde, inşaat sektörü ve işletme süreçleri ile çok önemli bir rol oynamaktadırlar. Bu sebeple, yapı sektörü için yeşil bina yapımı günümüzde alternatif değil gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.
Dünya’da birçok yeşil bina sertifika sistemi vardır. Bunlardan en bilineni LEED’dir. LEED (Leadership in Energy and Environmental Design- Enerji ve Çevre Dostu Tasarımlarda İlerleme), Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından geliştirilmiş “yeşil bina derecelendirme” sistemlerinden biridir. Bina ve kent ölçeğinde sürdürülebilir tasarım, inşaat ve işletme kriterlerini ortaya koymaktadır.
“Yeşil Bina” konusu hâlâ Türkiye’de çok az bilinen bir konudur. Yatırımcılar, öncelikle maliyetin ne olacağıyla ilgileniyorlar. Oysa sertifika, danışmanlık ücretleri ve bazı simülasyonlar dışında bu işin ek bir maliyeti yok. Bunun yanı sıra sertifikanın projeye katacağı değer ve verimlilik açısından kazandıracağı ekonomik tasarruf düşünüldüğünde başta ödenen ek maliyet önemini yitirmektedir. Bu, sadece bir bilinç işi; yapacağınız işi doğru noktasından yakalamanız yeterli. Örneğin malzeme seçimini, estetiği ve kolaylığı yanında insan sağlığına etkilerini de değerlendirerek yapmak gibi. Yeşil binalar her şeyden önce, tasarım ve inşaat sürecinde ilgili tüm partnerlerin bilgi düzeylerinin ciddi biçimde artmasına, daha bilinçli tasarım yapmalarına ve daha bilinçli bir satın almaya yardımcı oluyor.
Bu da demek oluyor ki binanın yapıldığı malzemeler kadar, binanın işletimindeki enerji tüketimi ve yıkılması durumunda atıkların durumu da önemsenmektedir.
Binaların ve yerleşimlerin küresel ısınmaya sebep olan başlıca sera gazı olan CO2 salımının %40’ından sorumlu olduğunu düşünürsek, mimarlar, mühendisler, şehir plancıları ve en önemlisi yönetmelikleri belirleyen devlet yetkililerine büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yeşil Bina Nedir?
Belirli standartlara uyarak tasarlandığı ve yapıldığı için yaşayanlara ve çevreye standart binaların verdiği zarardan daha az zarar veren tasarım ve inşaat pratiğine yeşil bina denilmektedir.
- Araziyi en uygun şekilde değerlendiren,
- Dönüşebilen ve geri kazanılabilen malzemeleri kullanan,
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen,
- Fosil yakıtları olabildiğince az tüketen,
- Gün ışığından maksimum şekilde yararlanan,
- İç hava kalitesini denetleyen,
- Isıtma, soğutma ve aydınlatma giderlerinde tasarruf sağlayan,
- Gri su kullanan, yağmur suyu toplama ve arıtımına önem veren,
- Katı atık yönetimini teşvik eden,
- Çatı, duvar, pencere yalıtımını en üst düzeye çıkaran binalara yeşil binalar diyebiliriz.
Dünyadaki binalar, yerleşimler, ürün üretimi ve enerji tüketimi gibi her türlü insan faaliyeti sera gazı salımına neden olmakta ve 200’den fazla çevresel etki gerçekleştirmektedir. Çevresel etkilerin en önemlisi küresel ısınma etkisidir. Dünyadaki çevresel etkilerin %70’i binalar tarafından yapılmaktadır. Bu doğrultuda binaların yeşil bina olarak yapılması, kısıtlı kaynakları olan ekonominin ve en önemlisi dünyanın korunması için bir zorunluluktur.
Çevreci yeşil binaları diğer yapılardan ayıran birçok faktör bulunmaktadır. Bu binalarda ısıtma, soğutma, havalandırma ve elektrik ihtiyaçlarının karşılanması için sürdürülebilir enerji çözümlerinden yararlanılmaktadır. Tasarımlar, doğal ışıktan maksimum yararlanacak şekilde dizayn edilmektedir. Binada veya bahçesinde bulunan bitkiler, suyu az tüketen türlerden seçilmektedir. Bahçe sulamasında evsel atık suların arıtmasından sonra temizlenmiş sular kullanılmaktadır. Bu durum bile su tasarrufu veya suyun düzenli kullanılması bakımından büyük önem arz etmektedir. Tasarruflu ampuller, tasarruflu musluklar, duş başlıkları ve akıllı klozetler kullanılmaktadır. Isı pompalarıyla toprağın ısısı bina içine taşınabilmektedir.
Çevreci malzeme seçimi ve yapım tekniğinde çevreci yaklaşımlar uygulanmaktadır. Tükenme tehlikesi olmayan ve mümkün olduğunca yakın mesafelerdeki kaynaklardan temin edilen malzemeler tercih edilmektedir. Ayrıca bina yapımında kullanılan malzemelerin seçiminde insan sağlığı açısından tehlikeli olmayan doğal malzemelerin seçimine özen gösterilmektedir.
Betonarme Yeşil Bina Mümkün mü?
Bina üretim malzemeleri ile ilgili 4 madde, önemle üzerinde durulan maddelerdir:
- Tasarruf Et
- Tekrar Kullan
- Dönüştür
- Yenilenebilir ve çevre dostu olana öncelik tanı
Kullanacağınız inşaat malzemesi enerjiden, ısıtma ve soğutma maliyetlerinden ve karbon salımından tasarruf edebilmeli,
Bu inşaat malzemesini söktüğünüzde tekrar kullanılabilir olmalı.
Kullanacağınız inşaat malzemesini yıkımdan sonra dönüştürüp başka bir ürün üretebilir olmanız gerekli,
Kullandığınız inşaat malzemelerinin çevre dostu olması ve yenilenebilir özellikte olması gerekli.
Bu kadar önemli maddeleri, %99 betonarmeye boğduğumuz inşaat sektörüne uygulayabilir miyiz? Böyle bir inşaat malzemesi var mı? diye merak edenlere de söylemiş olayım. Ahşap konut sektörü bunların hepsini fazlasıyla karşılıyor. Özellikle karbon sıfır politikalarının konuşulduğu günümüzde betonarmenin ise maalesef şansı yok.
“Eğer insanoğlu varlığını sürdürecekse, düşünme tarzımızda bir değişiklik yapmamız gerekmektedir” diyor, Albert Einstein.
Bugünkü hoyratlıkla devam edersek dünyayı kaybedeceğiz. Artık tüm dünyanın karbon emisyonlarını önemsediği günümüzde, bizlerin de inşaat sektörüne yön veren paydaşlar olarak duyarsız kalmamamız önemlidir.
Bir Afrika atasözü ile yazımı bitireyim: “Bizler dünyanın sahibi değiliz, sadece torunlarımızın mirasını korumakla yükümlü emanetçileriz.”