Önceliklerin dönüşümü
Ülkemizde yaşanan büyük depremlerden sonra kentsel dönüşüme olan ilginin bir hayli artığını görüyoruz. Bursa ilimizin her ilçesinden, her mahallesinden, hatta köylerinden, “Evimi yıkıp yenilemek istiyorum, ne yapabilirim ?” diye talepler gelmeye başladı. Depremin hemen ardından televizyon ekranlarında yapılan yayınların vatandaşlarımızı oldukça etkilediğini gözlemliyoruz. Bunu avantaja çevirmek için elimizden gelen gayreti göstermek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, gün geçtikçe bu heyecan ve istek azalıyor. Herkes eski gündemine geri dönüyor ve ilk günlerde oluşan o algı yavaş yavaş kendini normal hayata bırakıyor.
6306 sayılı kanun kapsamında afet riski altındaki alanların ve riskli bir yapının dönüşebilmesi için devlet elinden gelen tüm imkanları seferber etmiş durumda iken, hala kentsel dönüşüm noktasında istediğimiz yere gelememek düşündürücü. Kira yardımı, taşınma yardımı, düşük kredi oranıyla arsa sahibine tamamlama kredisi, çok cazip oranlarla müteahhit firmaya finans desteği, hiç imkânı olmayan vatandaşa oturduğu evin metrekaresi kadar yarısı bizden kampanyası, kalan yarısı için düşük kredi oranıyla on yıl vade imkânı, kentsel dönüşüm yapılan parseldeki tüm işlemlere belediye ve tapu harç muafiyeti, noter işlemlerinde harç muafiyeti, daire satışlarında katma değer vergisi avantajı gibi bir yığın destek olduğunu görüyoruz.
Fakat, vatandaşların bir kısmı, daha çok ikinci veya üçüncü evi olan, kendisi yeni yapıda oturmakta olup eski evinde kiracısı bulunan vatandaşlar, kaybedecek bir şeyi olmadığı için “Daha iyi şartlarda hepten bedava hem dönüşüm hem de kazanç nasıl olur”un derdine düşmüş durumda.
“Benim evimi aynı yerinde aynı şartlarda devlet yapsın, benden de hiçbir talepte bulunmasın. Sosyal devlet değil miyiz!” Bu tarz söylemler ile kentsel dönüşümün önünü tıkamış oluyoruz. Devletin, tek bir evi olup, bu evi de riskli olan vatandaşa vermiş olduğu “Yarısı bizden diğer yarısı da on yıl vadeli kampanyası” sosyal devlet olmanın sorumluluğunu yerine getirdiğini bizlere gösteriyor. Riskli alan veya riskli yapıda oturan vatandaşlar olarak bizlerin mekan, çevre ve konum önceliğini şimdilik bir kenara bırakıp, çevreci, sağlam, güvenli yapı önceliğini dikkate almamız gerekiyor.
Kentsel dönüşüm demek öncelikli olarak riskli yapılardan kurtulup güvenli yapılara geçmek demek. Bunu asla unutmamalıyız. Bu doğrultuda bizler vatandaş olarak gayret içinde olmazsak riskli yapılarımızda oturmaya devam ederiz. Riskli yapılarımızın yerinde dönüşümü mümkün değil ise, gerek TOKİ aracılığı ile gerekse özel sektör eliyle zemin yapısının iyi olduğu farklı bir noktada yapılacak konutlarla değişim ile riskli yapımızdan kurtulabiliriz. Can güvenliği, merkeze yakın olmak, iyi bir lokasyonda olmaktan daha öncelikli olmalıdır. Kentsel dönüşümden önce bizler önceliklerimizi dönüştürmeliyiz. Aksi halde depremin bize mesajı; şimdilik gidiyorum “dönüşüm muhteşem” olacak. Allah muhafaza…!