Kentsel Dönüşümde Asıl Hedefi Ne?
Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olan Bursa, yoğun bir nüfus baskısı altındadır. 2023 yılında nüfusunun 3,4 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Artan nüfus baskısı, kentteki eskimiş – riskli yapı stokunun varlığı, deprem riski ve kent toprakları üzerindeki rantın yüksek olması nedeniyle Bursa kentinin merkez ilçeleri olan Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer ilçelerindeki imar faaliyetleri kentsel dönüşüm odaklı bir gelişim izlemeye başlamıştır.
Bursa’da plansız yapılaşmanın en yoğun olduğu Yıldırım ilçesinin yaklaşık olarak yüzde 33’ünün kentsel dönüşüm çalışmaları ile yenileceği, bu çalışmaların belediyenin koordinasyonu altında yürütüldüğü ve çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte Yıldırım ilçesinin Bursa’nın yüz akı olacağı belirtilmektedir. Hâlihazırda ilçede 100’den fazla kentsel dönüşüm projesi özel teşebbüs eliyle gerçekleştirilmiştir. Belediye eliyle Mevlana bölgesindeki dönüşüm projesinin çalışmaları sürdürülmektedir.
Osmangazi ilçesinde ise meydan düzenlemeleri, Soğanlı – Demirkapı - Akpınar bölgelerindeki kentsel dönüşüm çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Şuan Soğanlı bölgesindeki dönüşüm çalışmalarının ön plana çıktığı Osmangazi’de, 3 yüklenici firma tarafından rezerv yapı alanı olarak tanımlanan bölgede yapılaşma hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Kentin en yüksek ranta sahip bölgelerinden birisi olan Akpınar bölgesinde ise, mahalle sakinlerinin özel bir inşaat firması ile görüşmeleri devam etmektedir.
Bursa’daki düzenli ve modern yapılaşma örneklerine sahip olan Nilüfer ilçesinde ise, kentsel dönüşüm çalışmaları özel sektör eliyle gerçekleştirilmektedir. FSM bulvarında başlayan, daha sonra Nilüfer Sitesi ile belirginleşen dönüşüm çalışmalarında bugünlerde Ataevler bölgesindeki projeler dikkat çekmektedir. Özellikle 0.50 emsal artışı uygulaması ile yatırımcı için cazip hale gelen bölgede, 1999 depreminden önce inşa edilmiş birçok sitede dönüşüm toplantıları yapılarak yatırımcıların teklifleri değerlendirilmektedir. Emsal artışı ile birlikte 4-5 katlı sitelerin yıkılarak 8 kat ve üzeri bir yapılaşmanın planlandığı dönüşüm çalışmalarında, mevcut yapılaşma hacminin arttırıldığı fakat teknik ve sosyal donatı alanının ise fiziki sınırlamalar nedeniyle sabit kaldığı görülmektedir. Bir diğer ifade ile aynı bölgede daha çok kişi yaşayacak, bölgedeki araç sayısı artacak fakat kamuya ait olan teknik ve sosyal altyapı alanı arttırılamayacaktır. Bu durumda dönüşümden sonra bölgede oluşacak yoğunluğun kişilerin yaşam kalitesini nasıl etkileyeceği önemli bir sorun olarak görünmektedir.
Özellikle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la hız kazanan kentsel dönüşüm çalışmalarında, üzerinde düşünülmesi gereken belli başlı sorular ortaya çıkmıştır: Dönüşüm çalışmaları neden kentsel rantın yüksek olduğu ana caddelerde, metroya yakın yerlerde yapılmaktadır? Ara sokakta yer alan ve nispeten arsa fiyatlarının düşük olduğu bölgelerdeki riskli yapılar nasıl dönüştürülecek? Vatandaşların ceplerinden para çıkmadan evlerini yenileme istekleri ile inşaat firmalarının kar elde etme isteği kıskacında kentlerimiz gelecekte nasıl bir şekil alacak? Dönüşümün amacı; deprem kuşağında olan ülkemizdeki riskli olarak tanımlanan yapıların yerine güvenli ve sağlam yapılar inşa ederek yaşam kalitesinin yükseltilmesi midir? Yoksa kanunun sağladığı kolaylıklar aracılığıyla inşaat firmalarına yeni bir rant sağlama aracı mıdır?
Kentsel dönüşüm süreci ile yenilenen kentlerimizin geleceği; vatandaşların para harcamadan evlerini yenileme isteklerine ve inşaat firmalarının daha çok kar elde etme gayesine esir edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Dönüşüm çalışmaları mutlaka yerel yönetimlerin önderliğinde ve denetiminde ilerlemelidir.
Neticede yaşanabilir ve sürdürülebilir bir kentsel gelişmeyi sağlamak gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur.
- - - -