İnşaatın enflasyonu resmi enflasyonun çok üzerinde
Pandemi ve ardından yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ile sıkıntılı günler yaşayan Türkiye ekonomisi bir yandan vatandaşlar için zorluklara neden olurken bir yandan da üreticiler için dertler büyüyor. TÜİK’in son açıkladığı tüketici fiyat endeksi yüzde 70 gibi son 20 yılın rekorunu kırarken üreticiler için açıklanan enflasyon oranı ise yüzde 120’yi geçmiş durumda. Üretici ile tüketici enflasyonu arasındaki fark yüzde 50’yi geçmiş bulunuyor. Madalyonun bir de reel piyasa tarafı var ki oradaki rakamlar bunlardan çok daha yüksek. Örneğin son bir yılda inşaat malzemeleri fiyatları ürününe göre yüzde 100 ile 300 arasında bir oranla artış gösterdi. Haliyle bu da konut kiralarına ve satış fiyatlarına doğrudan yansıdı. Oradaki artış da yüzde 100’ün üzerinde.
2021 yılı mayıs başında 8,30 TL olan 1 Amerikan Doları 2022 yılı mayıs başında 14,85’e ulaşmış durumda. Türk lirasının son bir yıldaki dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 78. Bunun üzerine yüzde 70 enflasyonu da ekleyince tüketicinin alım gücündeki kaybı ortalama yüzde 150 olarak hesaplayabiliriz. Yılın başında asgari ücrete ve dolayısıyla genel anlamda ücretlere yapılan yüzde 50 zammı düşseniz bile tüketicinin kaybı yine de yüzde 100 olarak karşımızda duruyor. Yani alım gücü yarı yarıya düşmüş. Kaldı ki kamuya iş yapan müteahhitlerin öngöremedikleri malzeme fiyatları yüzünden ihalelere girmeye istekli olmadıkları, bir kısmının da konkordato ilan ettikleri medyaya yansıyan haberler arasında.
Emtia ve inşaat malzemeleri fiyatlarındaki artış ile asgari 2 katına çıkan fiyatlar yüzünden üretilen yeni proje sayısında da düşüş yaşandı. Azalan arz da fiyatların yükselmesine bir kez daha neden oldu. Yani inşaat sektöründe azalan üretime rağmen devam eden talep de fiyatların artışına katkı sağlıyor. Ayrıca 3-5 kuruşu olanlar da eskiden olduğu gibi parasının değerini korumak için imkanı oranında gayrimenkul sektörüne yatırım yapmaya çalışıyor.
Sonuç olarak evet ekonomik kriz sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor, dünya genelinde küresel bir kriz var ama bizim yaşadıklarımız dünya ortalamasının üzerinde. Öyleyse ekonomi yönetimimizin akılcı, ikna edici ve güven verici yeni politikalar ile hem vatandaşı hem de piyasaları teskin etmesi gerekiyor, yoksa bu durum sürdürülebilir olmaktan her geçen gün daha da uzaklaşıyor.