Bursa’mızı dünya su cenneti haline getirelim
Geçtiğimiz on yıla dek Bursa’mız sıcak suları, hamamları dünyaca tanınırdı ve Bursa’ya hamamlara, banyolara gelmek bile bir zenginlik göstergesiydi. Türkiye’nin dört bir yanından ekonomik gücü yüksek insanlar en az 15 günlüğüne gelirler, yenilenmiş ve canlanmış olarak evlerine dönerlerdi.
Şehrimizde yaşayan ailelerse, banyolara gidileceği zaman dolmaları, cevizli lokumları önceden pişirirlerdi. O yıllarda hamamda neredeyse tam bir gün kalınırdı. Kol kadar su akan kurnanın başında yıkanıp, acıkan çocuğun eline de bir dolma ve bir de özellikle Uludağ gazoz tutuşturulurdu. Çocukluğumda kaynar su hamamında yediğim simit ve gazozun tadını bir daha asla bulamadım. O yıllar da Bursa hamamlarında gürül gürül akan sular gibi geçti gitti. Artık suyun tasarruflu kullanılma zamanı.
Birkaç yıl önce Prag’a 50 kilometre uzaklıktaki Karlovy Vary şehrine yolum düştü. Atatürk böbrek rahatsızlığı nedeniyle 40 gün burada kalmış. Yalova ve Bursa’yla oldukça benzeşen bu sıcak su şehrinde nereden para kazanıyorlar biliyor musunuz? Pipetli porselen bardak satışından. Kente gelen hemen herkese bu tasarım harikası bardaklardan satıyorlar. Her bir tanesi 10 avrodan kapış kapış gidiyor. Şehre varmadan önce rehberler plastik şişeye sıcak su doldurmanın kanserojen olduğunu bir güzel işliyorlar. Sonra zaten bardakları görünce ‘hatıra olsun’ diye siz de almak istiyorsunuz.
Yerel rehberler gelen bu suyun şifalı olduğunu anlatıyor anlatmasına da suyun tadı ağza alınacak gibi değil. Şehrin birkaç noktasına konulan çeşmelerden bol demirli ve kan tadındaki su, nasıl da güzel
pazarlanıyor. Burayı görünce Yalova’da bir ipe bağlanmış mavi plastik maşrapayı hatırladım da yüreğim şöyle bir sızladı, içim eridi. Hele o satıcılardaki suratsızlığı görünce, ‘Benim vatandaşım bu ürünleri bu insanlardan bin kat güzel pazarlardı. Üstelik suyumuz da baldan tatlı’ diye geçirmedim değil. Ama bu Uludağ görünümündeki çamlarla kaplı şehir turizm tanıtımı daha da fazla işler yapıyor. Bir de dünyaca ünlü ‘eski film festivali’ düzenliyor. Film yıldızları ve özellikle Rus zenginler geceliği yüzlerce avroya şehrin lüks otellerinde konaklıyorlar. Biz de Uludağ’da, Bursa’da çekilen eski filmleri, Tayyare Kültür Merkezi’nde belki Filiz Akın ya da Türkan Şoray eşliğinde izlettirebiliriz.
GÖRSELLER DE SUYLA OLMALI
Bursa her geçen gün biraz daha güzelleşiyor. Ama bu gelişimin içinde ‘havuz, gölet, yapay şelale gibi su kaynağı görseller biraz daha yaygınlaştırılmalı’ diye düşünüyorum. Bunun için öncelikle suyumuzu doğru kullanmalıyız. Sukaypark çok güzel bir yer oldu. Misiköy, Sadağı kanyonu ve Saitabat şelaleri de tam birer turistik cennet haline geldiler. Atık sular kent içi yeşil alanların sulanmasında, arıtma çamurları da toprak iyileştirici görev üstlenmeliler. Yeni yapılan binalarda pis su ve mutfak suyu giderleri ayrılmalı. Su arıtma tesisleri, su iletim şebekelerinde kaçaklar en aza indirilmeli. Yağmur suları geri kazandırılmalı. Kültürel alanlar, spor ve sağlık alanları, tiyatrolar ve müzeler de suyla ilgili zenginleştirmeler olmalı. Dünyanın tüm güzel şehirlerinde önce su ve heykel birlikteliği vardır. Bizler de İznik çinisi ve suyun birlikteliğini bir sorgulayalım mı, ne dersiniz?
Örneğin Ulu Cami’nin yanındaki parkı Bursa için simgeleşen ortancalarla, erguvan ağaçlarıyla bezeyelim. Yanına da Süleyman Çelebi, Emir Sultan, Karagözle Hacivat, Üftade hazretleri, Somuncu baba Sarı kız veya Geyikli Baba için suyu bol, bereketli birer çeşmeler yapalım. Bu yazının sonuna gidecek en iyi cümlede şu olur herhalde: Su gibi aziz olun. Hepinize harika bir ay diliyorum.
-