Arsa ve araziye tarihsel bir bakış
Tarihsel olarak çağlara göre arsa-arazinin durumu, toplumun ihtiyaçlarına, teknolojik gelişmelere, politik kararlara bağlı olarak değişmiştir. Bu değişimler coğrafi bölgeler ve dönemlere göre büyük farklılıklar gösterebilmektedir.
Tarımın keşfi (MÖ 9000) ile tarım toplulukları oluşmuş ve bu arazi kullanımının temelini atmıştır. Tarımın keşfi insan topluluklarının yerleşik hayata geçişini hızlandırdı ve tarım topluluklarının oluşmasına neden oldu. Bu, toprak kullanımının daha karmaşık ve organize hale gelmesine yol açtı. Bu süreç, insan medeniyetinin gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır. Tarımın yayılması, toplumların daha büyük ve kalabalık hale gelmesine yol açtı. Tarım toplulukları, toprak kullanımını planlamak ve toprak paylaşımı konularında kurallar geliştirdi.
Antik dönemlerde (MÖ 3000-MS 500) Mısır, Hint, Çin gibi büyük medeniyetler arazi ölçme, mülk kaydını tutmak konularında ileri düzeye ulaşmıştır. Antik Dönemde büyük şehirler ve uygarlıklar kuruldu. Bu şehirlerde tarım ürünleri ve hayvansal ürünler ticaret için kullanıldı. Aynı zamanda kentlerdeki topraklar da evlerin, tapınakların ve diğer yapıların inşası için kullanıldı. Antik Dönemde toprak, askeri amaçlar için surlar, kaleler ve savunma yapıları inşa edilmek üzere kullanıldı. Bu dönemde toprak sahipliği sistemi farklılık göstermektedir. Bazı yerlerde toprak krallar veya soylular tarafından sahiplenilirken, diğerlerinde toprak köylüler veya yerel topluluklar arasında paylaşıldı.
Feodal Dönemde (9-12. YY) Orta Çağ Avrupas’ında, feodal sistem araziyi toplumsal düzenlemede araç olarak kullanmaya başlamıştır. Toprak soylular, kilise ve yerel aşiretler tarafından sahiplendi. Toprak köylülere kiraya verildi ya da köylüler zor şartlarda çalıştırıldı. Manastırlar ve kiliseler, feodal dönemde geniş toprak sahipleriydi. Bu sayede toplum üzerinde büyük bir etkiye sahiptiler. Feodal dönemde topraklar miras yoluyla aktarılırdı. Lordların ölümü veya toprakların paylaşılması, toprak kullanımının değişmesine küçük parçalara bölünmesine neden olabiliyordu.
Yeni dünyanın keşfi ve kolonileşme (15-16. YY) sürecinde özellikle Amerika’nın keşfi ile İspanyol, İngiliz ve Fransızlar tarafından yerli halkın hiçbir hakkı gözetilmeden koloniler oluşturuldu. Toprak yönetimi önemli bir şekilde değişti ve Avrupalı kolonilerin bu toprakları işgal etmeleri ve yönetmeleri yeni bir toprak sahipliği sistemi ve toprak yönetimi modelinin oluşmasına yol açtı. Avrupalı kaşifler işgalci ve sömürgeci düşünce ile bu topraklara sahip olma isteği ile yerel halkları kontrol altına alarak yerleşim yerleri kurdular. İşgalciler yeni toprakları planladılar ve topraklar tarım, konut, ticaret ve savunma amaçları için kullanıldı. Şehirler, kasabalar ve çiftlikler inşa edildi. Bu dönemdeki toprak yönetimi, sömürgecilerin çıkarlarına hizmet etti ve yerli halkın topraklarını kaybetmesine neden oldu.
Aydınlanma ve modern dönemde (17-18. YY) toprak yönetimi, önceki dönemlere göre haklar daha iyi tanımlanmış, yasalarla düzenlenmiştir. Köylülerin adil bir şekilde toprak kullanmaları teşvik edilmiş, kolektif toprak kullanımı veya kooperatif uygulamaları ile toprak kullanımını daha verimli ve sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlanmıştır. Şehirlerin büyümesi ve kentselleşme ile birlikte kentsel planlama önem kazandı. Şehirlerin sürdürülebilir büyümesi toprak kullanımı planlaması ile koordine edildi. Bilimsel temellere dayalı ve toplumsal adaleti önemseyen bir yaklaşımla özel mülkiyet hakları ve çevre korunmaya başlandı.
Endüstri Devrimi - Şehirleşme ve Kentsel Planlama (19. YY) döneminde endüstri devrimiyle büyük sanayi merkezleri oluştu, bu da köylülerin ve işçilerin köylerden şehirlere göç etmelerine yol açtı. Kentsel toprak kullanımının artması, şehirlerin hızlı büyümesiyle birlikte, kentsel planlama ve altyapı geliştirme önemli hale geldi. Yollar, su temini, atık yönetimi ve kamu binaları gibi altyapı projeleri hayata geçirildi. Şehirlerin düzenli ve etkili bir şekilde büyümesi amaçlandı. Bu dönemde toprak spekülasyonu da arttı. Toprak değerlerinin artmasıyla birlikte, toprak sahipleri topraklarını gelecekteki kentsel büyüme için saklamak veya kâr etmek amacıyla tuttular. Yasalarla kentsel düzenleme yapıldı ve belirli bölgeleri konut, ticaret, endüstri veya yeşil alanlar gibi amaçlar için ayrılmış olarak tanımladı. Bu dönemdeki toprak yönetimi uygulamaları modern şehirlerin ve kentsel yaşamın temellerini attı.