Arınma
Pandemi bizden çok şey aldı ama hayatlarımıza ne çok şey kattı farkında mısınız? Pek çok kaybımız oldu, vefat eden sevdiklerimiz oldu. Neredeyse hepimiz bir şekilde yakalandık covide. Ama kendimizi, ailemizi korumak adına fiziksel olarak sosyalleşemediğimiz günlerde, içimize döndük. Kendimizi keşfettik. Tam da bu esnada deneye deneye bedenimize, ruhumuza, sağlığımıza, psikolojimize iyi gelenleri bulduk. Bu bilinçlenmeyle birlikte kendimize aslında nelerin pek de iyi gelmediğini fark ettik. Ve bizlere o iyi gelmeyen, iyi hissettirmeyen tüm eşyalardan, alışkanlıklardan ve hatta insanlardan arınmaya başladık. O yüzden, geçtiğimiz 2 yıllık süreçte kaybettiklerimizin yanında çok önemli kazanımlarımızın da olduğu yadsınamaz kanaatimce.
Hayatlarımızda anlam aramaya başladık. Daha derin bağlar kurmaya, samimi bulduğumuz, rahat hissettiğimiz insanlara, mekânlara, doğaya veya doğallığa yöneldik.
Hal böyleyken öğrendiğimiz bu kazanımların yaşadığımız mekânlara yansımaması düşünülemez. Vakit geçirdiğimiz mekânların fonksiyonelliğiyle estetiği önem kazanmaya başladı. İç mekânlarda geçirdiğimiz uzun saatler eşyalarımızla yüzleşmemize sebep oldu. Temasta gittiğimiz azalmayı iç mekânlara da yansıttık. Atıl eşyaların, işlevsiz objelerin enerjimizi tükettiğinin farkına vardık. Yaşamda değişen her alışkanlık içmimarlık disiplinini etkiler. Optimize edilmiş mekân kurgusunu dizayn etmeye yönelik geliştirilmiş içmimari stiller de var. Bunları yaşam alanlarımıza entegre edebileceğimiz gibi, sevdiğimiz diğer tarzları da ‘az çoktur’ bakış açısıyla yeniden kurgulayabiliriz.
Planlanmamış, projelendirilmemiş uygulamaların sonucu hem yaşam kalitemizi olumsuz etkiliyor hem de malzeme israfına sebep oluyor. İçmimarlık disiplini bu israfın önüne geçmek ve optimize kaynak kullanımıyla maksimum faydayı sağlamak üzere mekân tasarlamayı düstur edinir. İnsan ve mekân uyum içinde olmalı. Yerel malzemenin ve işçiliğin kullanımı büyük önem arz etmekte. Bu hem kaynak israfına dur derken hem de daha samimi, doğal mekanlar yaratmamızı sağlar. Mekânda kullanılması planlanan her objenin gerekli bir amaca hizmet edip etmediğini sorgulamalıyız.
Sadeleşmiş bir mekânın uygulamasında detayların ve malzeme kalitesinin kıymeti daha da artacaktır. Görünen yüzey azaldıkça detaylar daha fazla görünmeye başlar. Dolayısıyla bu detayların temiz bitmesi, iyi ölçülendirilmiş olması ve titiz bir işçilikle tamamlanması gerekir. Tüm bunlar mobilya ve aksesuarlarımız için de geçerli. Sadeleşmiş alanlarda sanat eserlerine, anılarımızın yansıması fotoğraflarımıza, hatıralarımıza daha çok yer kalacak dolayısıyla samimi bir mekân atmosferi yakalamamızı sağlayacaktır. Yoğun eşya kullanılan/kullanılması gereken mekânlarda ferahlığı ve sadeliği nasıl yakalayabiliriz diye düşünebiliriz. İçmimarlığın bu konuda da önerileri mevcut. Seçeceğimiz açık renkler, soyut minik desenler, doğal dokulu malzemeler kalabalık ortamlarda da ferahlık hissini vurgulayacaktır.
Sadeleşmiş, arındırılmış mekanlar kullanıcılara daha sıcak bir ortam sunar. Deneyimi keyifli hale getiren dinginleştiren bu bakış açısıyla mekânlar, daha çok talep edilir hale gelecek ve kullanıcıları daha memnun bırakacaktır.