2021-08-25 10:07:52

Mekanın bilimi varsa mekanın çelişkisi olmaz

ULUAY KOÇAK GÜVENER

25 Ağustos 2021, 10:07

“Mekanın Bilimi Varsa Mekanın Çelişkisi Olmaz” Henri Lefebvre

Türkiye Aşırı Hava Olayları 2020’de rekor kırdı ve günümüzde de devam ediyor, son zamanlarda 984 aşırı hava olayının yaşandığı Türkiye’de aşırı yağışlar, fırtına, dolu ve aşırı sıcaklarla sürekli tehdit altındayız. Kaydedilen aşırı hava olaylarının % 30’u şiddetli yağış/sel, % 23’ ise doluydu, geri kalan olaylar ise orman yangınları, yüksek sıcaklık. Ve görülen o ki iklim değişikliği doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırmaya devam ediyor.

İklim değişikliği sebebiyle dünyanın ortalama yüzey sıcaklığı sanayi öncesindeki döneme göre 1, 2 derece artmış bulunuyor.

Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015 yılından beri iklim değişikliği konusunda yapılacak ilk zirve olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 26. Taraflar Konferansı, bu yıl 1-21 Kasım 2021 tarihleri arasında Glasgow’da yapılacak.

Taraf ülkeler küresel ısınmayı 1.5 derecenin altında tutmak için 2030 yılına kadar emisyonlarını nasıl azaltacaklarını güncelleyecekler, Türkiye, taraf olmayan ülkelerden.

Bursa’nın iklimsel verilerini incelediğimizde de yıllar içerisinde sıcaklık artışını görebiliyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 1926-2016 yılları arasında sıcaklıkların 2000 yılından sonra arttığı, en yüksek sıcaklığın 40 derecelere yükseldiği, en düşük sıcaklığın ise 1971 den sonra eksiye hiç düşmediği görülmektedir. İklimin değişiklik göstermesi ve hatta aslında belirsizleşmesi kentlerin planlanmasında önemli bir kriter arz ediyor. Bu değişimi kabul edip kentlerin bu konuda şimdiden hazırlanması gerekli.

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl hiç kuşkusuz bir kent yüzyılıdır 1950’de dünya nüfusunun sadece %29’u kentlerde yaşarken 2018 itibari ile 4.2 milyar kişi yani dünyanın %55’i kentsel bölgelerde ikamet etmekte, birleşmiş milletlerin yaptığı projeksiyonlarda 2030 da kentlerde 5 milyar kişi yaşayacağı ve böylece dünya nüfusunun %60’ı kentli nüfuslardan oluşacağı ön görülüyor.

Süreç barınmadan ulaşıma sağlıktan eğitime istihdamdan ekonomiye, alt yapıdan enerjiye araç trafiğinden kamu hizmetlerine, hava ve çevre kirliliğinden kısıtlı yeşil alanlara kadar geniş bir yelpaze de kentlerdeki eşitsizlikleri yetersizlikleri ve problemleri şiddetlendirecek yeni sorunlar yeni eşitsizlikler yaratılacak deprem, sel, pandemi gibi afetler karşısında kentleri savunmasız bırakacak. Kentlerle birlikte maalesef zengin biyo-çeşitliliğimiz de tehlike altında. Tür ve habitat çeşitliliği bakımından Akdeniz kuşağındaki en zengin ülkelerden olan ve yüksek endemizmiyle bilinen Türkiye’de resmî verilere göre 2020 itibarıyla korunan alanların net büyüklüğü 67.773 kilometrekare ve ülke yüzölçümüne oranı % 8,7 (Kaynak: Doğal Hayatı Koruma Vakfı)

Türkiye TEMA Vakfı verilerine göre, neredeyse tüm Avrupa kıtasında bulunan farklı tohum bitki türü sayısı kadar tohum bitki türüne sahip, bitki türlerinin %38’i, hayvan türlerinin % 18’i endemik.

İklim krizi ve ilgili afetlerle mücadele de yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşüyor, kentlerde yeşil unsurunu arttıracak kent planları yapılması gerekliliği acil durumda.

Tüm bu bulgularla aynı biçimde konut üretimine ve kentlerin planlanmasına devam edilemeyeceği açıktır. Güneşlenme, yağışlar, yeşil alanlarda kentsel su yönetiminin ayrılmaz bileşenleri olarak kabul edilmeli. Şehirler, üzerlerine inen yağışı sünger gibi emecek şekilde yeniden düzenlenmeli. Asfalt ve beton gibi su geçirimsiz yüzeylerin azaltılıp su tutucu yeşil alanların hem miktarca hem de kalitece arttırılması sağlanmalı. Zira iklim krizi ve onunla uyumsuz kentleşme uygulamaları nedeniyle bozulan su döngüsü onarılmadan suyu korumak mümkün olmaz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.