EKO-KENT, ekoloji ve kentin birleşmesinden oluşmuş bir kavramdır. Adından da anlaşıldığı üzere ekokentler; insan, doğa ve kent arasında ilişki kurmayı ve gelecek kuşaklara sağlıklı, temiz, sürdürülebilir ekolojik bir kent bırakmayı öngörmektedir.
Günümüz modern kentlerine karşı ekolojik değerleri dikkate alarak geliştirilen ekokentler, kentsel planlama kavramıdır. Giderek artan çevre kirliliği ve doğa tahribatının önlenmesi hedeflenmektedir. Kirleten kentler yerine kirletmeyen, doğaya saygılı ekolojik kent gibi kent modelleri yaygınlaşmıştır. Tahrip olmuş kentleri revize etme düşüncesi de ekokent kavramını daha da geliştirmiştir
Covit pandemisi sırasında çok katlı yaşam alanları ve rezidans türü yerleşim yerlerinin olumsuz ve sıkıştırıcı etkileri hissedildi. Balkonu olmayan camları açılmayan sadece merkezi sistem havalandırma sistemlerine bağlı ortamlar pandemi şartlarında insanın doğaya özlemlerini derinleştirdi.
Toprağa dokunmak, bahçeye çıkarak nefes almak ve müstakil yaşam tarzı insanların yaşam ve konut özlemleri olarak ön plana çıktı. Tabii bunları yaparken yatay mimari, çevreye duyarlı ve enerji verimli en az atık üreten ve düşük maliyetli yaşam alanları bu alanda konut ve yaşam alanları olarak tercih edilmeye başlandı.
Tiny house modelleri veya küçük bahçe içinde yapılan küçük ev modelleri oluştu ancak bunların da kentsel alanlara uzaklığı, ulaşım, su ve elektrik kaynaklarına ulaşım, iletişim araçlarına erişim, atık su ve evsel atıkların ortamdan uzaklaştırılması gibi sorunları beraberinde getiren projeler bireysel çözümlerde maliyet artışları ile çözümü zorlaştıran etkenler olarak ön plana çıkmıştır.
Ekokent ve ekoköy projeleri ülkemizde ve dünyada oluşan örnekleri ile çözüm önerilerini de beraberinde getirerek yaşanabilir ekolojik konut projelerini ön plana çıkarmaktadır.
Kendi elektriğini üreten , kendi organik tarım alanları olan, güvenlikli , kollektörlerle ısınan açık havuzları, gelen misafirlerin kalabileceği misafir evleri akşam işten gelenlere ortak alanda akşam yemeği hazırlanan bir ortam ve bunu yaparken bu yaşam alanının gider kalemleri gelirin azaldığı emeklilik dönemin de sürdürülebilir bir maliyetle karşılanması…
Kim istemez ki. Ve yapılması da oldukça mümkün…
100 evlik 150’şer metrekare etrafı çevrili güvenlikli evler her evin 500 metrekare bahçesi elektriğini güneş enerji panelleri ve rüzgar tribünleri ile karşılayan suyunun çoğunu yağmur sularını toplayıp depolayan sistemle karşılayan, atık sularını geri dönüşüm sistemi ile önce sifonlarda sonra arıtılarak sulamada kullanabilecek gri atık sus sitemlerini barındıran, havuzlarını güneş enerjisi ile 10 ay ısıtarak girilebilecek seviyede tutan, akşamları çalışan kadınların en büyük sorunu olan akşam yemeğinin ortak alanda hazırlandığı bir sistem hayatımızı ne kadar kolaylaştırır.
Ve bu sistemin kurulma ve işletme maliyetinin de en düşük emekli maaşıyla bile sürdürülebilir olmasını kim istemez…