28 Şubat 1855 küçük kıyamet dediğimizde neyi anımsıyoruz. 17 Ağustos 1999 ne ifade ediyor.
Çok çabuk unutan bir milletiz. 1999 yılını dahi hatırlamazken 1855 neyin nesi diyenleri duyuyorum. Bursa’nın yerle bir olduğu, Ulucami’nin 20 kubbesinden 17 tanesinin yıkıldığı, Bursa’da sadece 3 minarenin ayakta kalabildiği küçük kıyametin yaşandığı tarih 1855. Ortalama 250 yılda bir kırılan, Bursa’nın tam ortasından geçen, Kuzey Anadolu fay hattı en son o tarihte kırılmıştı. Elbette Allah bilir ancak bilimsel verilere bakılırsa Bursa merkezli büyük bir deprem için en riskli yıllar 2100 tarihi ve civarı.
İstanbul’a felaket yaşatan, Bursa’nın sahil ilçelerini de ciddi şekilde etkileyen en son büyük deprem ise mayıs 1795’ te yaşanmış Marmara tabanındaki fay hattının neden olduğu deprem. Aynı hesapla bunun tekrarı için riskli yıllar 2045’li yıllar. Bilimsel veriler bu aralıkları vermiş ancak aralarda da irili ufaklı birçok deprem yaşanmış. Örneğin 1894’te kapalı çarşı çökmüş, Sirkeci de 40 metrelik yarıklar oluşmuş, deniz suyu kaynamış, binlerce ev yerle bir olmuş.
Ne mi anlatmaya çalışıyorum? Diyorum ki deprem ülkemizin gerçeğidir, kaçışımız yoktur, unutmaya gelmez. Şunu da ilave ediyorum. Deprem öldürmez, çürük bina öldürür. Japonya’da 9 şiddetinde depremde 2 kişi ölürken, (o da panikten) bizde 7,2 şiddetinde depremde 17.400 can kaybedildi. Yani acilen yapılması gerekenler gün gibi ortada. Bursa’mızdaki kaçak, denetimsiz yapı stoğu, 1999 öncesi yapılar, yönetmeliklerin değiştiği 2007 öncesi yapılar toplam yapı stoğunun neredeyse yüzde 70’ini oluşturmakta ve çoğu çok riskli yapı. Bazıları için depreme bile hacet yok. Biraz daha kendi kendilerine yıkılacaklar. En acil şeklide boşaltılmalı, yenileri yapılmalı. 400 bin civarında yapıdan bahsediyorum. Sizce ne kadar sürede yenilenir.
Tahmininiz doğru. Uzun yıllar alacak ve o kadar zamanımız olmayabilir. Acele etmeliyiz ama bu fırsatı da şehrimiz adına bir ilave kazanç olarak kullanmalıyız. 50 yıl sonra yeniden bir kentsel dönüşüm ihtiyacı olmasın. Bu fırsatta, yaşamsal ihtiyaçlarımıza dönük olarak geniş caddeler, sokaklar, yeşil alanlar, meydanlar, otoparklar planlamalıyız. Şehrimiz daha yaşanabilir standartlara kavuşmalı.
İşte bütün bu düşünceleri gerçekleştirme adına atılabilecek en olumlu adım ne olabilir diye düşündük. Bizce bu adım, toplum ve şehrimiz adına arzu ettiklerimizin önündeki en büyük engel gördüğümüz bireysel gelişmelerin planlı hale getirilmesiydi ve bunun için toplu hareket etmek en doğru yöntemdi. Birlikten güç doğar deyip harekete geçtik.
Uygulamayı doğru planlayabilmek adına enerji oluşturma ve birlikte bir ticari şirket kurmaya karar verdik. Böylece birlikte büyük alanları planlayabilir ve satış ve pazarlama organizasyonlarını da birlikte yapabilirdik. Bu imkan hem güçlü bir şirketle muhatap hak sahibinin haklarını güvence altına alacak, hem yatırımcıyı haksız rekabetten ve arz enflasyonundan koruyacak, hem büyük alanlarla planlanan şehrimizin geleceğinin yaşanabilir olmasını sağlayacak, hem de tarihsel, kültürel, turistik bütün değerlerimizi kıymetlendirecekti. İşte buna inandık ve harekete geçtik. İnşallah başarabilirsek çok yakında şehrimizin imkanı olan bütün aklı selim işadamı, sanayici ve müteahhitlerinin katılımına açık bir anonim şirketimiz olacak. Ve eminim kurulduktan sonra daha da güçlenerek büyüyecek. Çalışmalar önemli yol aldı. Yakın zamanda gerçek olmasını umuyorum.
Ticari her şirket gibi ortaklarına kazandıracak ancak toplum adına düşünce tarzı ve kendi yaşadıkları, çocuklarının, torunlarının yaşadıkları şehrin insanca yaşamı ve huzuru adına çok önemli katkı sağlayacaktır.
İnşallah bu birlikteliği başarabilir, inşallah bir güzel örnek daha başlatabiliriz. Hayırlara vesile olsun, hayırlı ise olsun inşallah.