Ülkemizin kalkınmasında en önemli yapı taşlarından biri olan gayrimenkul sektörü incelendiğinde birbirine bağlı 200’ün üstünde sektörün varlığı ortaya çıkmaktadır. Sadece inşaat sektöründe bu alt sektör sayısı 150’nin üstündedir. Böylesine büyük ve önemli bir sektördeki kurumsallaşmanın gerçekleşmemesi ve sektörün gerektirdiği bilgi – donanıma sahip aktörlerin yetersizliği, gayrimenkul sektörünün her 10 yılda bir krize girmesi veya durağanlığa girmesini kaçınılmaz hale getirmektedir. Türkiye’de inşaat ve gayrimenkul sektörü içerisinde nitelikli elemanlara, bilimsel araştırma ve proje geliştirme taleplerinin karşılanabileceği güçlü akademik yapılanmalara yoğun ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye ekonomisinin dinamiği konumda olan gayrimenkul sektöründe elde edilen kazancın sürdürülebilir kılınarak ülke ekonomisine katkı sağlayabilmesi mesleki bilgi – donanıma sahip profesyonellerle ve sektörde kurumsal altyapısını inşa eden işletmelerle mümkün olacaktır.
2018 yılından itibaren taşınmaz ticareti ile ilgili hazırlanan yönetmeliklerle 1 masa + 1 sandalye + 1 göz odadan ibaret gayrimenkul ofislerinin yerine kurumsal bir kimliğe sahip, eğitimli danışmanlarla dürüstlük ilkelerine göre çalışan gayrimenkul ofislerinin sektörde sayısının arttırılması hedeflenmektedir.
Peki bu noktada kurumsal bir gayrimenkul ofisinin kriterleri nelerdir?
Kurumsal bir gayrimenkul ofisi; gerek ofisin tasarımı, markası gerek bünyesinde hizmet veren gayrimenkul danışmanlarının iş yapma biçimleriyle bir bütünlük arz etmelidir. Mesleki bilgi – donanıma sahip gayrimenkul danışmanları ile çalışmayı temel bir prensip olarak kabul ederek danışmanların ilk işe başlamalarından itibaren çeşitli aralıklarla mesleki ve teknik konularda eğitim programları düzenlemeli; ofiste gerçekleştirilen tüm işlemlerde yetkilendirme sözleşmesini vazgeçilmez bir koşul olarak görmeli, dijital platformlar başta olmak üzere markasını görünür hale getirecek pazarlama faaliyetlerine önem vermelidir.
Pandemi süreci göstermiştir ki; gayrimenkul sektörü ekonomi içinde önemli bir konuma sahiptir ve sahip olduğu bu önem ilerleyen yıllarda hem ülke çapında hem de uluslararası piyasalarda daha da güçlenecektir. Yerel düzeyde faaliyet gösteren gayrimenkul ofislerinin uluslararası piyasadaki bu dinamizmden daha çok pay alabilmek adına artık harekete geçme zamanı gelmiştir. Türkiye gayrimenkul sektöründeki yaratılan artı değerin farkında olarak oluşan bu ranttan daha çok pay almak isteyen yabancı menşeli franchsing markalarının sayısı her geçen artmaktadır.
Burada sorulması gereken soru; neden ülke içinde yaratılan artı değer yurt dışına transfer ediliyor? Tamamen Türk sermayesi ile kurulmuş, standart iş yapma modelleri ile kurumsal bir kültüre sahip olan, markasının gelişmesi için sektörel ihtiyaçlara göre sürekli olarak kendini yenileyen, dinamik, eğitime önem veren franchsing markası oluşturmak mümkün.