Önümüzdeki günler mimariye bakış açısını değiştirecek. Neden mi?. Tüm disiplinler adına hem bir temenni hem de bireysel davranışı şekillendirecek yeni bir durumdan söz ediyorum. Bilgi artık ulaşılması en kolay öğelerin başında geliyor. Bu bilginin doğru kaynaktan edinilip doğru kullanılması bireyin tasarrufunda. 1939 Erzincan depreminde Anadolu Ajansı ancak 22 saat sonra deprem haberini geçebilmişti. Tüm telefon ve telgraf kesilmişti. Son yaşadığımız İzmir depreminde TV’lerden önce çoğumuzun kişisel telefon ya da bilgisayarlarına görüntüler geldi. Gelen görüntülerin dolaylı ya da direkt yakınlarımızdan gelmesi bizleri hem depremi içine aldı hem de işin ciddiyetini duygusal olarak kavramamıza çok etkisi oldu. Görüntüler donuk, elenmiş değildi. Depremin içinden idi.
Teknoloji artık Picasso’nun Guernica tablosunun işlevini üstleniyor. Tam bu noktada toplumun davranış biçimini, bakış açısını değiştirmesi gerekiyor. Tüm yapılarda ama özellikle konutlar için bilinçli bir kullanıcı ve toplumun yaratılması, satın alırken görsellikten çok ötede, bilimsel bir gerçekliğin farkında olarak hareket edilmesi önemli bir davranış biçimi olmalı. 99 depremi sonrasında zemin ve taşıyıcı sistem üzerinde geliştirilen yönetmeliklerin değeri herkes tarafından zamanla kavrandı, kavranıyor. Eyleme ve pratiğe dönüşen yönetmelikler yeni yapılar için önemli bir sorunu çözdü.
Ancak şu an çözemediğimiz durum mevcut yapı stoğunun ne olacağı hakkında. Bursa'nın fay haritasına kısaca göz attığımızda; Kuzeyde İznik - Gemlik, güneyde Muradiye - Çekirge ve hatta Uludağ’ın güneyinde Soğukpınar, batıda Karacabey - Bandırma, doğuda İnegöl - Sayfiye & Hamamlıkızık fayları ile çevrili olduğunu görmek mümkün.
Beklenen büyük İstanbul depremini tetikleyecek nerdeyse tüm faylar Bursa ili sınırları içinde. Olası bir büyük depremin ortaya çıkaracağı yıkımın ülke için yaratacağı sorun bölgesel olmaktan çok ötede. Bu noktadan hareketle; Özellikle 1999 öncesi yapılan yapıların gözden geçirilmesi ve bir arşiv hazırlanması faydalı olacaktır. Yüksek risk grubunda bu yaş üstündeki yapılar yer alıyor. Son imar affından sadece İzmir’de 811.000 adet yapı faydalanmış. Bu bilgi bakanlık arşivlerinde bulunmakta. Bu tarama, işin rakamsal boyutunu dolayısıyla ekonomik boyutunu belirlemekte faydalı olacaktır. Ülkemizde maalesef her bir yapıya yapıldıktan sonra hatta yapılırken müdahele edilmesi kaçınılmaz bir durum. Bu müdahaleler yasa dışı olarak bazen yapı taşıyıcı sistemine zarar verecek seviyede olabiliyor. Bunların kayıt altına alınabilmesi için izinsiz tadilat vs yapılmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü çoğu zaman tüm yapı kullanıcılarının haberi bile olmadan bu işler yapılıyor ve bedelini herkes ödüyor. Burada yerel yönetimlerin denetim gücünü artıracak düzenlemelere ihtiyaç var.
İzmir depremi sonrasında radyoda bir yetkilinin şu açıklaması çok sarsıcıydı: “Binaları çürük olanlar hemen boşaltsınlar, çürük binlarda oturmasınlar.” Peki ya nerede otursunlar? Kimsenin çürük ya da hasarlı binalarda oturmayı tercih edeceğini sanmıyorum. Devletin ya da Belediyenin bulamadığı cevap vatandaşa mı bırakılmalı. Devletin bu sorumluluğu vatandaşın üzerine atması doğru değil. Bu, devletin ve yerel yönetimin problemi. Bu sorunun cevabı olan kentsel dönüşümde Bursa kötü tecrübe ve uygulamalara sahip. Yerel yönetimler, dertlerini Bakanlığa anlatabilmeli, konuşabilmeliler. Bursa'nın en yeni imar edilen mahallelerinde yapılan kentsel dönüşümün amacı aşikar. Sorunlu bölgeleri tespit etmek ise hiç de zor değil. Amacına hizmet eden kentsel dönüşüm başlatılmalı. Bunu halihazırda tüm ülkede kullanılan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile yapılabilmesinin imkanı yok. Yüksek maliyetler ödeyerek insanları şu an elindeki konuttan daha küçük bir konuta sahip olmaya ikna edemezsiniz. Devletin bu maliyetin altına girebilme imkanı da yok. Müteahhit eliyle yapılacak bu düzenlemenin -kentsel dönüşümün- dengelerinin kent adına, kentli adına olması gerektiğine şüphe yok.
Dönüşüm için mantıklı modellerden biri ada bazında çözüm üretilmesi. Parsel bazında çözümlerin kente kötülük olduğu tecrübe edilerek görüldü. Devlet denetleme gücünü özellikle deprem konusunda vatandaşının yanında durarak tekrar ele almalı. Çok maliyetli söylemleri ile inisiyatif kişilere bırakılmamalı. Her deprem sonrasında gururumuz olan arama kurtarma ekipleri ve madenci emekçilerimizin yerine sorumluluk sahibi olarak yapan, uygulayan ve yönetenleri alkışlamamızın zamanı geldi.
kalebet - klasbahis - kolaybet - liderbahis - makrobet