Ülkemiz ve daha da özelinde Bursa’mız, aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer almaktadır. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübeler bize, depremin değil, bilinçsiz yapılaşmanın ve yetersiz önlemlerin can ve mal kaybına yol açtığını göstermiştir. Bu yüzden, deprem risklerini azaltmak için bilimsel, mühendislik temelli ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek zorundayız.
Artık plan, proje ve ruhsatlı olmayan hiçbir yapı yapılmamalıdır. Mühendislik hizmeti almayan her bina vatandaşlarımız için birer tabuttur. Yapı denetim sisteminin daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Günümüzde inşaat sürecinde denetim mekanizmaları bulunsa da bu sistemin tam anlamıyla uygulanamaması büyük riskler yaratmaktadır. Her bina, inşaatın ilk aşamasından itibaren sıkı denetimlere tabi tutulmalı, projeler bilimsel standartlara uygun şekilde yürütülmelidir.
İkinci olarak, mevcut yapı stokunun güçlendirilmesi büyük bir zorunluluktur. Ülkemizde hala milyonlarca riskli bina bulunmaktadır ve bu yapılar, herhangi bir büyük depremde ciddi can kayıplarına neden olabilecek durumdadır. Mevcut yapı stoğunun iyi analiz edilmesi güçlendirme ihtimali olanların güçlendirilmesi, olmayanların ise yenilenmesi gerekmektedir.
Bu süreçte yerel yönetimlerin, devlet kurumlarının ve özel sektörün iş birliği içinde hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. İşte tüm bu işler belirli bir plan çerçevesinde öncesinde yapılmış araştırmalara göre yeni bir Master Plan çerçevesinde yapılmalıdır.
Çok yakın bir geçmişte Konya’da deprem gerçekleşmeden yıkılan binamız halen akıllarımızda, taptaze. İşte bu çok yeni örnek bile, 2025 yılı içerisinde yapı stoğu envanterinin hazırlanarak binaların depreme karşı nasıl davranacağını net bir şekilde çıkarılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bunu gerçekleştirmek için Bursa Büyükşehir Belediyesi ile İMO Bursa Şubesi şehrimizin yapı stoğu envanterini çıkartmak adına protokol yaparak harekete geçmelidir.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin JICA ile yapmış olduğu çalışma çok kıymetli olup bir an önce mikro bölgeleme çalışmaları ile bütünleştirilerek yukarıda bahsettiğimiz çalışma ile gerçek anlamda tamamlanmış olması sağlanmalıdır.
Odamızın Büyükşehir Belediyemiz ile bu konuda protokol yaparak envanter çıkarmak için çaba sarf ettiğini her platformda dile getiriyoruz. Bina yapı stoğu envanteri Bursa’nın tamamında çıkartılmalı, kentsel dönüşümde riskli bölge sınıflaması yapılarak kentsel dönüşüm stratejisi belirlenmelidir. Hiç vakit kaybetmeden şehirlerimizin yapı stoğu envanterini bir an önce çıkartalım, artık tahmini risk değerlendirmelerinden hızlıca uzaklaşıp yapılarımızın depreme karşı nasıl davranacağını net bir şekilde risk sınıflaması yaparak belirleyelim diyoruz. Bu sınıflama ile olası bir depremde hangi yapı göçecek hangi yapı ağır hasar, hangi yapı az hasarla kurtulacak belirleyip kentsel dönüşümde önceliğin göçecek binalara verilmesi sağlanmalıdır.
Bir diğer önemli konu ise toplumun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesidir. Deprem bilinci sadece mühendislerin veya akademisyenlerin değil, toplumun her kesiminin sahip olması gereken bir farkındalıktır. Okullarda, iş yerlerinde ve kamusal alanlarda deprem bilinci eğitimleri yaygınlaştırılmalı, afet hazırlıkları konusunda tatbikatlar düzenlenmelidir. Deprem sırasında ve sonrasında nasıl hareket edilmesi gerektiği konusunda toplumumuzun bilinçli hale gelmesi, olası kayıpların en aza indirilmesine katkı sağlayacaktır.
Ayrıca, şehir planlamasında bilimsel yaklaşımların esas alınması gerekmektedir. Plansız kentleşme, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılar ve mühendislik ilkelerine aykırı tasarlanarak projelendirilen yapılar, depremde en büyük yıkımlara ve hasarlara yol açmaktadır.
Son olarak deprem bir doğa olayıdır ve onu engellemek gibi bir şansımız yoktur, ancak depremin vereceği hasarlara karşı önlem alabiliriz diyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi “deprem öldürmez, mühendislik hizmeti almamış bina öldürür.”
99 Depremi de 6 Şubat Depremi de on binlerce insanımızın yitip gitmesine, devletimizin sırtına yüz milyarlarca dolar maddi yük binmesine sebep olmuştur. Yani hem milletimize hem de devletimize maddi, manevi çok ağır bedeller ödetmiştir. Peki bu iki büyük depremde de can ve mal kayıplarımızın tek sorumlusu inşaat mühendisliği mesleği midir? Elbette değildir. Mesleğimizin icrasındaki denetim, kanuni ve mesleki eksiklerden kaynaklandığı apaçık ortadadır. Peki maddi ve manevi kayıplara sebep olan deprem sizce de başlı başına bir beka sorunu değil midir?
O zaman gelin ne yapılması gerektiğini konuşalım. Öncelikle devlet olarak inşaat mühendisliği mesleğine hak ettiği değeri gösterip ardından gerekenleri yapmak için en acilinden bir eylem planı ortaya koyalım. Yapı Denetim Kanunu, Şantiye Şefliği Yönetmeliği ve 1938 yılında yürürlüğe giren Mimarlık ve Mühendislik Hakkındaki Kanun ve Müteahhitlik Yasası’nın eksikliklerinin yasal düzenlemelerle tamamlanıp çağına uygun hale getirilmeli ve de Yetkin ve Uzman Mühendislik Yasası bir an önce düzenlenerek hayata geçirilmelidir. Tabii bu konuda en önemli görev devletimize düşmekte olup acilen kanuni ve hukuki düzenlemelerin yapılması şarttır.
Deprem risklerini azaltmak için hepimize büyük görevler düşmektedir. Devlet kurumları, yerel yönetimler, akademisyenler, mühendisler, müteahhitler ve vatandaşlar olarak hepimiz bu sorumluluğu üstlenmeliyiz. Depreme karşı dirençli kentler oluşturmak ancak ortak akıl, bilimsel yöntemler ve kararlı politikalarla mümkün olacaktır.