İnşaat mühendisliği bir medeniyet mesleğidir. Ülkeleri imar eden meslektir. Meslekte sorun yoktur ancak ülkemizde kanun, denetim ve eğitim sistemimizden kaynaklı sorunlar oldukça fazla olup, yıllardan beri her nedense çözümlemek adına yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır.
Deprem bir doğa olayıdır ve onu engellemek gibi bir şansımız yoktur ancak depremin vereceği hasarlara karşı önlem alabiliriz diyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi “deprem öldürmez, mühendislik hizmeti almamış bina öldürür.”
99 depremi de 6 Şubat depremi de on binlerce insanımızın yitip gitmesine, devletimizin sırtına yüz milyarlarca dolar maddi yük binmesine sebep olmuştur. Yani hem devletimize hem milletimize maddi manevi çok ağır bedeller ödetmiştir. İki büyük depremde de bu can ve mal kayıplarımızın tek sorumlusu inşaat mühendisliği mesleği midir? Elbette değildir. Mesleğimizin icrasındaki denetim, kanuni ve mesleki eksiklerden kaynaklandığı apaçık ortadadır. Peki maddi ve manevi kayıplara sebep olan deprem sizce de başlı başına bir beka sorunu değil midir?
Depremin vereceği hasarları engellemek, yukarıda bahsettiğimiz gibi inşaat mühendislerinin mesleki sorunlarını çözmekle hallolacağı apaçık ortadayken daha neyi bekliyoruz?
O zaman gelin ne yapılması gerektiğini konuşalım. Öncelikle devlet ve millet olarak inşaat mühendisliği mesleğine hak ettiği değeri gösterip ardından gerekenleri yapmak için en acilinden bir eylem planı ortaya koymalıyız.
Tabii bu konuda en önemli görev devletimize düşmekte olup acilen kanuni ve hukuki düzenlemelerin yapılması şarttır.
Nedir ilk yapılması gerekenler?
Öncelikle üniversitelerdeki kontenjanlar mutlaka azaltılmalı, nicelik ve nitelik bakımından akademik kadrosunu tamamlamamış olan inşaat mühendisliği bölümleri kadrolaşmasını tamamlayana kadar eğitim vermemelidir. Üniversite sınavında inşaat mühendisliğine giriş belli kriterlere bağlanarak kabul edilmelidir.
1938 yılında yazılmış olan meslek kanunumuz acilen yenilenmeli, meslektaşlarımızın hak ve sorumlulukları çağa uygun hale getirilip, aldıkları büyük sorumluluklar karşısında hakları teslim edilecek tüm kanuni düzenlemeler yapılmalıdır.
Yetkin mühendislik acilen gelmelidir. Doktorlar ve avukatlardaki eğitim sistemine benzer uygulamalar ile lisans eğitimi sonuçlandırılmalıdır.
Şantiye şefleri sadece inşaat mühendislerinden olmalı, her şantiyeye bir şef ve tam zamanlı şef uygulamasını hayata geçirecek tüm düzenlemelerin acilen yapılması ve denetlenmesi elzemdir.
SGK protokolü tekrar yürürlüğe girmeli, genç meslektaşlarımızın işe girişleri, inşaat mühendisliği asgari ücreti üzerinden gerçekleşmesi adına gerekli düzenlemelerin yapılması sağlanmalıdır.
Kamuda çalışan meslektaşlarımızın, aldıkları sorumluluk derecesine göre maaş dışında döner sermaye geliri veya prim sistemi ile özlük hakları düzenlenmelidir.
2002 yılında büyük umutlarla çıkartılan yapı denetim sistemi geçen 24 yılda halen eksiklerini tamamlayamamış olup ücretlendirmesi yetersiz kalmıştır. Bu sebeple yapı denetim sisteminin hak ettiği gibi denetimi yapması için bürokrasinin azaltılması eksiklerinin giderilmesi, e sistemin devam ettirilmesi müteahhitle ilişiğinin kesilmesi doğru uygulamalar olarak düzenlenmişken yeni yapılan düzenlemedeki müteahhide 2 alternatif üzerinden seçme hakkı vererek bu durumu zafiyete uğratacak uygulama düzenlemesinden acilen vazgeçilmelidir , elbette ücretlerinin iyileştirilmesi ve denetimi hakkıyla yapmalarını sağlayacak kanuni düzenlemelerin acilen yapılması en önemli konu olarak önümüzde durmaktadır.
Kanun koyucular yukarıda bir kısmından bahsettiğim inşaat mühendisliği meslek sorunlarını çözdüğünde, kaçak yapılaşmaya dur dendiği ve binalarımızın , şartları iyileştirilip gerekli kanuni düzenlemeleri tamamlanmış, iyi bir mühendislik hizmeti alması sağlandığı takdirde, emin olun depremin vereceği hasarlar önlenmiş olup artık can kayıplarımızdan, milyarlarca maddi kayıplarımızdan kurtulacağımız yani beka sorunundan bahsetmeyeceğimiz günlere kavuşmuş olacağız.
İnşaat mühendisliği mesleği tıpkı altın gibi değerli bir meslek olmasına rağmen maalesef ülkemizde üzeri tozlanmıştır. Bu madeni tekrar parlatmalı, hak ettiği itibari ona teslim etmeliyiz. Bu hem devlet hem millet olarak bizlerin asli görevidir.