Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, yapı güvenliği ve kentsel dönüşüm konularında ciddi adımlar atmak zorundadır. Deprem olduktan sonra binlerce can kaybından sonra yardımlar yapacağımıza şimdi fedakarlık göstererek can kayıplarından önce bu büyük riskten elbirliğiyle kurtulmalıyız. Her an deprem olacakmış gibi davranmamız gerekir. Kentsel dönüşüm seferberliği ilan edercesine olabilecek en kısa sürede bu dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. Ülkemizde 6.7 milyon riskli yapımız mevcut, bunun 1.5 milyonu acil dönüşüm gerektiren çok riskli yapılardan oluşmaktadır. Deprem Türkiye’de görülen en önemli afet türü. Etki alanı o kadar büyük ki devlet yetkilileri depremi beka sorunu olarak değerlendirecek boyutta. Nüfusun %75’i 1. ve 2. derece deprem bölgesinde yaşayan ülkemizde sanayi yapılarının da büyük bölümü yine bu deprem bölgelerinde bulunmaktadır.
Ancak, kentsel dönüşüm projelerinin gecikmesi ve riskli yapıların halen kullanımda olması, büyük bir tehlike arz etmektedir. Yakın tarihimize baktığımızda 1999’da Marmara depreminde 20.000’e yakın can kaybı ve 50.000’e varan yaralı, yine 6 Şubat depreminde 50.000’in üstünde can kaybı ve 110.000 yaralı ile büyük acıların yaşandığı felaketler toplumu maddi manevi derinden etkiledi. Toplumun her kesimi bu konuda duyarlı davranmalıdır.
Kentsel dönüşümden önce zihniyet dönüşümü şarttır. Beklenti ve taleplerin önceliğinin can güvenliği olması gerekmektedir.
Kamu erki devreye girmeden dönüşümün gerçekleşmesi çok zor. Vatandaşa rağmen vatandaşın can güvenliğini sağlayacak kararlar almaktan imtina edilmemelidir . 6306 sayılı kanun yerel idarelere bu konuda yeterli yetki vermektedir
Devlet dönüşümde eşit değil adil davranacak politikalar geliştirmelidir. Devletin sınırsız kaynağı yok, dolayısıyla finanse edecek durumu olmayanlara sosyal devlet ilkesi ile yardım edecek, ekonomik durumu finanse etmeye müsait olanların ise dönüşüme katkıda bulunmaları gerekmektedir.
Dönüşüme mükemmeliyetçi mantıkta yaklaşılmamalı. Şehrin yaşam şartlarını olumsuz etkilemeyecek boyutta imarda emsal artışı ve benzeri tavizler verilmeli aksi taktirde finansman sorununu çözmek mümkün olmayacaktır.
Kredi ve finansman kolaylıkları, teşvikler ve destekler, yasal düzenlemeler, eğitim ve bilgilendirme kampanyaları, toplumsal katılım, kentsel dönüşüm için önemli faktörlerdir.
Sonuç olarak geciken kentsel dönüşüm ve riskli yapı sorunu, ciddi bir halk sağlığı ve güvenliği meselesidir. Bu sorunun çözümü için, yasal düzenlemelerden finansal teşviklere, denetim mekanizmalarından toplumsal katılıma kadar geniş bir yelpazede önlemler alınmalıdır. Bu önlemler, sadece depreme dayanıklı ve güvenli yapılar oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda daha yaşanabilir ve modern şehirlerin oluşmasına da katkı sağlar. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşerek, bu doğrultuda sağlam adımlar atması, gelecekte yaşanabilecek felaketlerin önüne geçmek için kritik öneme sahiptir.