İçişleri Bakanlığı tarafından 2022 yılının “Afet Tatbikat Yılı” ilan edilmesiyle resmi ve özel kurum ve kuruluşlarla birlikte, eğitim kurumlarında, huzurevlerinde, hastanelerde, afet anı tahliye tatbikatları, yangın tahliye tatbikatları ile sivil savunma tatbikatları yapılıyordu. Çoğunluğu masabaşı tatbikatlar olmak üzere kurum ve kuruluşların ortak hareket edebilmesi, afet anında ne yapacağını bilmesi, halkın hızlı ve doğru kaynaktan haber alabilmesi adına güzel çalışmalar.
Yazının yazıldığı zamanda, henüz Türkiye’nin ilk ve en büyük tatbikatı yapılmamıştı.12 Kasım 1999 Düzce depreminin 23. yıldönümünde saat 18.57’de planlanan ülke tatbikatı yapılmış olacak ve bu tatbikatla ülkece, oluşacak bir afet durumunda daha net, kirlenmemiş bilgiyi alabileceğimizi umuyoruz.
Yaşayanlar hatırlayacaktır, 1999 depreminden sonra, her dakika farklı bir bilim adamının açıklaması ile zaten bitap düşmüş vatandaşın aklı karışıyor ve eve girip girmeyeceği konusunda sanki bir bilgi varmış gibi kahinlik yapılıyordu.
12 Kasım’da eğer becerilebilirse aynı anda televizyonlar ve radyolar otomatik anons geçecekler, tüm telefonlara mesajlar gidecek, hem polis hem jandarma telsizleri birbiri ile acil koduyla konuşturulacak gibi yeni düzenlemeler var.
Lakin, işinde gücünde vatandaşımızın “çök-kapan-tutun” kuralına ilgisini çok beklemesem de, farkındalık için iyi bir başlangıç. Olayı abartıp balkondan atlayanlara rastlamayız umarım.
Aslında bu tatbikatların bir adım öncesi var. Biz biraz onda başarısız oluyoruz anlaşılan. Deprem öncesinde alınması gereken tedbirleri hep kulak arkası ediyoruz. Bunların en başında yeniden konuşulmaya başlanılan “İmar Affı” var. Hem insanları “kaçak yap, nasıl olsa imar affı çıkartırız” anlayışına yöneltip hem de deprem olursa çök-kapan-tutun mantığı olmuyor herhalde veya inanılır olmuyor. Hükümetin kaçıncı imar affı bu, hatırlayan var mı? Yanlış kararlardan doğru sonuçlar alınamayacağını deprem bize her seferinde anlatıyor, biraz acı da olsa.
Peki bina içi eşyalardan oluşacak zararların, deprem anında olmaması için ne gibi tedbirler var? Mesela kurumlar üzerine düşeni yerine getiriyor mu, yoksa vatandaşa öneri mi veriyor sadece?
Bir örnek, hep denir ya, yüksek elbise dolapları duvara sabitlenmeli ki deprem anında yatakta yatanlara zarar vermesin. Peki Sanayi Bakanlığı, Mobilya Garanti ve Kullanım Şartları Belgesine elbise dolaplarının duvara sabitlenmesi gerektiğini koydurdu mu?
Bir dünya markası mobilya firması, şifonyerlerin çocukların çekmeceleri çekerek içine girmeleri sonucu dolabın devrilmesi ve duvara monte edilmemiş olan dolabın 6 çocuğun hayatına son vermesi sebebiyle ailelerine 26 milyon Euro ödemek zorunda kalmıştı ve firma 29 milyon adet şifonyeri toplatma kararı almıştı. Şifonyerler Türkiye’de satışa sunulmaya devam ediyor. Aynı zamanda Türkiye’de duvarım bozulur bahanesiyle, dolaplar aileler tarafından, duvara monte edilmiyor. Garanti belgelerinde de bu konuda bir yaptırım yok.
Devleti yöneten kurumların biraz öngörülü ve dünyadan bihaber olmadan iş görmeleri gerekiyor. Afet gibi büyük olayları, dünyada da olduğu gibi basit atlatabilmenin kuralı, o afet olmadan önce basit düşünerek kuralları doğru olarak tespit edip, sonra da maç devam ediyorken kuralları değiştirmemek olmalı.
Depremde ölüm oranı sıfıra yakın olan Ahşap Konut Sistemi ise hâlâ atalarımızın verdiği öneme sahip değil. Oysa dünya, deprem için tedbiri, gökdelen de olsa, ahşap yapma yönünde almış.
Deprem öncesi alınması gereken tedbirlerden olan, Yerleşim bölgeleri titizlikle belirlenmelidir. Kaygan ve ovalık bölgeler iskana açılmamalıdır. Konutlar gevşek toprağa sahip meyilli arazilere yapılmamalıdır. Bu kuralı okuyan herkesin yüzünde bir gülümseme olmuştur zannederim.
İçişleri Bakanımız deprem tatbikatı ile ilgili, “Hem içeride hem de dışarıda gerek afet yönetimi gerek insani yardım konusunda kendi kurumlarını dünyanın en güvenilir kurumları haline getirmiş bir Türkiye tablosu var" diye konuştu. Biz de buna yürekten katılmak istiyoruz. Yeter ki kurumlarımızın ayarlarıyla oynanmasın ve doğruyu birlikte arayalım.