Ülkemiz Konut, İnşaat ve Yapı Sektörünün Genel Bir Değerlendirmesi
İnşaat sektörü, bağlantılı olduğu pek çok diğer yan sektör de göz önünde bulundurulduğunda gerek sağladığı istihdam gerekse katma değer ile ülkemiz ekonomisinin adeta lokomotifi konumundadır. Diğer sektörlere nazaran ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelere karşı oldukça hassas olması sebebiyle, yaşanan pandeminin ve sonrasındaki dönemdeki gidişatın da ne yazık ki inşaat sektörünü iyi etkilemediği aşikardır.
2020 senesinde sağlanan bazı kredi olanakları ile konut satışı desteklenmiş ve müteahhitlerin ellerindeki stokların tükenmesiyle sektör hareketlendiyse de, 2021’e baktığımızda sektör beklentilerin altında seyretmiştir. Sektörü canlandıracak pek fazla yeni proje olmadığı gibi, girdi maliyetlerindeki artış ile döviz kurundaki dalgalanmalar ve enflasyon-faiz etkileri gibi nedenler ile önünü göremeyen pek çok müteahhit, yeni yatırımlara girmeyip şu an beklemeyi tercih etmektedir. Ülkede yaşanan finansal dalgalanmalar sebebiyle piyasalardaki belirsizlik, planlama ve yatırım yapmayı oldukça güç hale getirmiştir.
Son bir yıl içerisinde gerçekleşen inşaat malzemelerindeki maliyet artışı, % 65 gibi bir artıştan söz ediyoruz, düşen alım gücü nedeniyle talebin azalması ve ödeneklerin yetersizliği gibi sorunlara bir de döviz kurlarındaki artışların eklenmesiyle inşaat sektörü sıkıntılı bir süreçten geçmekte desek yanlış olmaz.
Yarıda kalmış projeler ve sektördeki yavaşlama ile geleceğe dair belirsizliğin yarattığı kaygı da göz önünde bulundurulduğunda, günümüzde bitmiş projelerin daha değerli hale geldiğini söyleyebiliriz. (Bu arada TÜİK verilerine göre 2013-2021 yılları arasında oluşan konut stoku 1,5 milyonu geçmiştir.)
Tüm bu sorunlara rağmen yine de biliyoruz ki, Türkiye gibi sürekli gelişmekte olan bir ülkede, istihdama bağlı göçü ve doğumlarla birlikte sürekli artmakta olan genç nüfusu hesaba katarsak, şüphesiz ki yapı sektörü tekrar canlanacaktır. (Yaşanmakta olan nüfus artışı sadece konut ve gayrimenkule olan talebi arttırmakla kalmayacak; ulaşım, sosyal ve altyapı tesis ihtiyaçlarının da tekrar düşünülmesini ve üretilmesini sağlayacaktır.) Fakat bahsettiğim canlanmayı sağlamak adına bazı adımlar atılmalıdır. İnşaat malzemelerindeki artışları önleyemiyorsak, inşaatlardaki diğer bir önemli payın sahibi arsalar ile ilgili yeni planlamalar yapılmalıdır. Örneğin, yeni rezerv konut alanları üretilmelidir. Böylelikle mevcutta az sayıdaki arsa sayısının arttırılması söz konusu olacaktır. Zira Bursa özelinde konuşursak, Bursalı inşaat üreten firmalar, çevre illere ve hatta ülkelere gitmektedir. Bir de bir diğer önemli konu da kentsel dönüşümlere teşvik edecek düzenlemelerin yapılması gerekliliğidir.