Sürdürülebilirlik ve İçmimari
İnşaat sektöründe tüketilen enerjinin sadece %5'i yapım faaliyetlerinden oluşurken, %45'inden fazlasının işletme, bakım ve onarım faaliyetlerinden kaynaklanmakta olduğunu bilinmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlik bağlamında, dünyamızı yaşanabilir bir hale getirmek ve gelecek nesillere yaşanılır bir şekilde bırakmak için bir yandan kaynaklarımızı korurken, bir yandan da yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli ve önemli olan ihtiyaçlarımızı da sağlamamız gerekmektedir. Yani, sürdürülebilirlik ile kaynak tüketiminin ve çevre kirliliğinin azaltılması hedeflenmekte, aynı zamanda yaşam kalitesinin de insan gereksinimleri doğrultusunda artırılması beklenmektedir.
Yapıda sürdürülebilirlik, tasarım sürecinde bir basamak veya sonradan yapılan bir eklenti olarak görüldüğünde, sonuç genellikle düşük performansa sahip ve ekonomik olmayan binalardır zira binaların performansını en çok etkileyen kararlar tasarımın erken evrelerinde alınmaktadır.
Öyleyse daha proje ön tasarım sürecindeyken, yapının ne amaçla kullanılacağı göz önünde bulundurularak, kullanıcı ve fonksiyon odaklı tasarımın sürdürülebilir olacağı; yapının daha uzun ömürlü ve daha verimli kullanılmasını sağlayacağı açıktır.
Eğer sürdürülebilirliği hedefliyorsak, sürdürülebilirliği tüm boyutlarını kucaklayan bütüncül bir perspektif gerekmektedir. Yenilikçiliğin ve teknolojinin bütünleşmesi, multi disipliner iş birliği ile mümkün olabilmektedir. Böyle bir çalışma da birçok uzmanın katkısıyla gerçekleşecek bütünleşik tasarım yönetimi ile uygulanabilecektir.
Bütünleşik Tasarım Sürecine dahil olan içmimarın katkıları, tasarımı hızlandırabilmek ve tasarım masraflarını azaltabilmek, sağlıklı bir iç çevre oluştururken, ekolojik olarak uygun malzemeleri kullanarak, iyi çevresel formda ve işlevsel tasarımlar yapmak olarak sayılabilir.
Binanın ön tasarım sürecine dahil olmuş içmimar, kendi alanına giren tasarımlarının diğer bina sistemlerini nasıl etkileyebileceğini görerek, diğer disiplinlerin mensuplarıyla da eş güdümlü çalışarak fayda sağlayacaktır.
Bina kullanıcılarının, gereksinimlerinin karşılandığı ve yaşadıkları mekândan memnun oldukları derecede bina içindeki etkinliklerini daha verimli ve daha sağlıklı yerine getirebildikleri çeşitli araştırmalar neticesinde bilinmektedir. Kullanıcıya ve kullanım amacına göre değişkenlik gösterebilen bu gereksinimler, iç mekân ortamının fiziki kalitesinin yanında mekânın kullanıcı üzerindeki psikolojik etkileri olarak da sayılmaktadır.
İçmimarın katkıları sadece iç ortam kalitesinin sağlanmasıyla sınırlı kalmayıp kullanılacak sürdürülebilir ve bütünsel yöntemler ile, ekonomik ve çevresel açılardan da olumlu neticeleri olacaktır. İç mekanlarda kullanılacak malzeme bilgisine de vakıf olacağından ekolojik malzemeleri tercih ederek, antropometrik ve ergonomik bilgi alt yapısıyla da, işlevsel ve de biçimsel olarak daha sağlıklı mekanlar oluşturmak gibi sürdürülebilirliğe katkıları olacaktır.
İçmimar, “bütünleşik tasarım süreci”nde, mimari tasarım ile birlikte, projenin sahipleri ve kullanıcıları ile de görüşerek, diğer disiplinlerle birlikte çalışmaya dahil olacaktır.
Sorumlu içmimarın, hedeflere ulaşabilmek için stratejik olarak projenin en başında, gerekli üyeleri içeren nitelikli bir tasarım grubu ve proje müdüründen oluşan bir ekip kurması gerekmektedir. İçmimar, bu süreçte artık, mobilya ve malzeme seçmek ve mekân düzenlemesi yapmak üzere mimarın bitmiş bir projeyi kendisine vermesini beklemeyecek, tam tersine projeye yön veren bir bilgi akışı sağlayarak katılımcı rol üstlenecektir.
Ön tasarım sürecinde içmimar olmadığında ise her zaman yaşanmakta olan kaynakların verimli kullanılmaması ve atık yönetimi gibi sorunlar yaşanmaya devam edecektir.