Yerel yönetimlere “mimari” uyarı !
UÜ Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof.Dr. Akıncıtürk Konut ve Yapı Gazetesi'ne konuştu.
Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Nilüfer Akıncıtürk Konut ve Yapı Gazetesi’nin sorularını yanıtlayarak fakülte, mimarlık ve Bursa ile ilgili bir sohbet gerçekleştirdik.
Akıncıtürk, Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Recep Yamankaradeniz, Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Adem Doğangün ile Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Uludağ Üniversitesi Senato Üyesi Doç. Dr. Özgür Ediz’in de katıldığı röportajda, Mimarlık Fakültesi’nden Panorama 1326 Müzesi’ne kadar farklı alanlara mimari bakış açısıyla değerlendirmeler yaptı.
Konut ve Yapı : Mimarlık mesleği deyince neyi anlamamız lazım ?
Prof. Dr. Nilüfer Akıncıtürk : Mimarlık; bilgi, eğitim, sezgi, yetenek, yaratıcılık gerektiren mesleki bir formasyondur. Sonuçta bu meslek insan yaşamını ilgilendiren, küreselleşen Dünya koşullarına uygun ve düzeyli bir model içinde aktarılmalıdır.
Mimarın temel görevi, insan ve toplum için en uygun somut bir yapay çevrenin oluşturulmasıdır. Mimarlık mesleği adayının bu beceriyi edinmesi için çok yönlü bir eğitim sürecinden geçmesi gereklidir.
Her mesleğin bir felsefi ve etik kuralları vardır. Eğitimcinin özellikle mimarlık alanında öğrenciye yansıması sadece öğrenci- öğretim elemanı olarak kalmaz, kişiliğiyle de bilgi alış verişi olur.
Dolayısıyla mimarlık nosyonu bu bilgi çağında her an değişime açık fakat işin özüne yönelik, temelden uzaklaşmadan çok farklı disiplinler arası ilişki kuran anlayışla yürütülmelidir. Bu da bir anlamda etik kurallar doğrultusunda çalışma, geliştirme - üretme birlikteliğiyle yapay ortamın yaratılmasıdır.
Konut ve Yapı: Fakülte hedefiniz ve sürecinden bahseder misiniz?
Prof. Dr. Nilüfer Akıncıtürk: Fakülte hedefimiz uzun zamandan beri vardı. Ancak bu hedefler ve kararlar yönetimle şekil ve sonuç alınacak süreçlerdi. Gerekli desteği Üniversitemiz Rektörlüğünden gördük. Üç yıl önce 3-5 tane öğretim üyesi olan bir fakülteyken, şimdilerde akademisyen sayısı olarak kendimizi üçe katladık. Gece gündüz demeden çalıştırmayı gerektiren ciddi bir kalite değerlendirmesinden geçerek “mükemmeliyet” adı altında kısa sürede başarıya ulaştık. Önümüzdeki hedefimiz ise, şehir bölgesi planlama ve iç mimarlık gibi yeni bölümler açarak, inşaat mühendisliği, makine mühendisliği gibi bölümlerle çift ana dal ve yan dal eğitimi sunmak.
Tarihin Modern Adı “Panorama 1326…”
Konut ve Yapı: Panorama 1326 projesindeki konumunuzdan bahseder misiniz?
Prof. Dr. Nilüfer Akıncıtürk: Osmangazi Belediyesi’nin başlatmış olduğu bu çalışmayla Panorama 1326 isimli Bursa’nın fethi ile ilgili önemli ayrıntıları bir arada bulunduracak nitelikte panoramik müze yapılıyor. Belediye tarafından gerçekleştirilen bu büyük hizmet, tarihimiz ve kültürümüz açısından çok güzel bir çalışma olup, en kısa sürede sonuca ulaştırılarak bütün Marmara Bölgesi ve Türkiye’deki vatandaşlarımız bu hizmetten istifade edecekler. Aynı zamanda Üniversite Kampüsü içerisinde Büyükşehir Belediyesi’nin kent tarihiyle ilgili büyük bir müzesi olacak. Bu çalışma da tamamlandığında Yeşil Bursa, tarihi ve kültürel dokusu açısından önemli ölçüde yeni değerlere kavuşacak.
Artık doğadan aldığımızı doğaya veriyoruz. Bu; hem tasarım, hem yapım, hem de yaşarken bina uygulamasına tekabül ediyor. Bir binayı mekanik olarak ısıtmasıyla, soğutmasıyla, havalandırmasıyla yaşatmadan o binayı hayata geçiremeyiz. Buna tam olarak “disiplinler arası entegre çalışma” diyoruz. Bu çalışmanın bir örneği de Panorama 1326 müzesidir.
Konut ve Yapı: Panorama 1326 müze projesinin özelliklerinden bahseder misiniz?
Doç. Dr. Özgür EDİZ: Bursa’nın tarihi değerlerine gerektiği gibi bir önem kazandıracak bu müzenin çalışmalarına yaklaşık bir yıldır devam ediyoruz. Mimari yapısı; 60 metreye 80 metrelik bir taban alanına oturuyor. En büyük özelliği üzerinde bulunan mevcut parkı binamızın üzerinde de sürdürdük. Bu sayede ekolojik ve sürdürülebilir mimarlık konularına referans veriyor ve de kamuoyuna kurumsal alanı büyültmek sürdürmek adına insanların yaşam alanlarını da binamızın üzerine çıkartıyoruz. Kısacası projeyle bölgeyi kamunun faydasına açtık. Üstteki çatının altında ise, yine birçok fonksiyonu olan mekânlar grubu var. Araştırmacılar için kütüphaneler, çeşitli ofisler, iki ayrı konferans salonu, bir takım Bursa’yı anlatan simgesel ve fonksiyonel şeyler var. Bunların arasında Bursa’nın avluları, avlularda yetiştirilen Bursa’ya özgü bitkiler var. Tüm bu mekânın üzerinde üstteki kabukla kesişen küre şeklinde bir mimarimiz var. Onun içine Rusya’dan gelecek ressamlar ile Türkiye’deki ressamların Bursa’nın 1326’daki halini adeta o an çekilmiş bir fotoğraf niteliğini taşıyacak şekilde çizecekleri bir çalışma var. Bu sayede müzeyi 360 derece gezebileceksiniz. Panoramanın belli perspektif etkileri olacak. Birçok insan gerek tarihi, gerek mimari, gerekse arkeoloji konusunda katkı sağladılar. Bu çok önemli bir proje, Bursa’ya güzel değerler kazandıracak.
Müzede yaklaşık olarak 17-18 saat aralıklı kullanım zamanı düşünüyoruz. Amacımız müzenin yalnızca resmi olarak gezilmesi değil. Müzenin içerisinde yer alan bölümlerde, çeşitli aktiviteler gerçekleştirebilmek. Panorama 1326 projesini geniş katılımlı ve kullanımlı bir alan olarak tasarladık. Bir binayı tasarlamak ve uygulamak yeterli değil. İşletmek de ayrı bir beceri gerektiriyor. Belediyemiz bu işletme kolunu da çözerse, iyi bir çalışma olacağına inanıyorum.
Müze bulunduğu yer itibari ile Gökdere Bulvarı’ndaki park alanını yüzeyde devam ettiriyor. Hanlar bölgesinin adeta doğu kapısı gibi bir niteliği var. Mevcut raylı sistem istasyonu ile ilişki kuruluyor. Hem yaya, hem taşıt ulaşımı açısından oldukça iyi bir noktada olup, yayayı taşıta göre teşvik eden bir projedir.
Konut ve Yapı : Orada yerleşik vatandaşların konumuyla ilgili nasıl bir örtüşme yaptınız, olumlu veya olumsuz etkileri olacak mı ?
Özgür EDİZ: Mimari bölümler çevrelerine de çeki düzen verirler. O bölge eskiden roman vatandaşlarımız tarafından kullanılıyordu bu mimarinin onların yaşantılarını da teşvik edebileceğini de düşündük.
Konut ve Yapı: Projede kaç kişilik bir ekiple çalıştınız?
Doç. Dr. Özgür EDİZ: Panorama 1326 projesinde oldukça kalabalık bir ekip ve ekibin mimari ayağı var. Bu mimarı ayağının altında iç mimarlık, peyzaj, aydınlatma, akustik gibi uzmanlık konularını kapsayan alt başlıklar var. Buralarda da birçok arkadaşımız çalışıyor. Öte yandan mühendislik ekipleri var. Bu kısma danışmanlık ve organizatörlük yapan hocalarımız da dâhil. Bir sayı vermek gerekirse 40 kişinin üzerinde diyebiliriz. Belki de Türkiye’deki büyük ölçekli ofislerden daha fazla sayıda uzman bu projede yer alıyor.
Konut ve Yapı: Panorama 1326 bir Ar-Ge projesidir diyebilir miyiz?
Doç. Dr. Özgür EDİZ: Bir tarafta üniversitemiz, bir tarafta Osmangazi Belediyemiz var. Projeye ilişkin çalışmalarımızı Uludağ Üniversitesi kapsamında kurulu bulunan Teknoloji Transfer Ofisimiz üzerinden Ar-Ge projesi kapsamında gerçekleştiriyoruz. Mevcut jeotermal enerjiden faydalanacağız. Uluslararası düzeyde yaygın solar termik enerjiyi kullanacağız. Ayrıca Bursa’da ilk light serfitikalı kamu binası olmaya aday.
Konut ve Yapı: Size göre Bursa daha yaşanılabilir bir kent nasıl olabilir? Bursa kenti geleceğe nasıl taşınmalı ?
Prof. Dr. Nilüfer Akıncıtürk: Bursa gibi tarihi ve kültürel mirasa sahip bir kent geleceğe çok doğru ilkelerle alınan kararlar ve uygulamalar doğrultusunda taşınmalıdır. Son yılların en çok göç almış kenti olma rekorunun olumsuz etkilerini de sürekli artan kaçak yapılaşma ile yaşamaktadır.
Doğal kaynakları, denizi, dağı ve çok çeşitli değerlere sahip kent en azından bu değerlerden elde kalanları yapılaşma ile yok etmemek zorundadır. Birçok kent gibi Bursa’nın da şanslı olduğu değerleri kadar, yüzyıllardır onu tehdit eden afetlerle birlikte yaşatılması sorunu vardır. Bu kadar göç alan bir kentte kaçak yapılaşmanın olması kaçınılmaz olmuş hatta mevcut yerleşim dokusu içindeki yüzdesi ciddi bir tehlike yaratacak boyuta gelmiştir.
Bu kent artık mimarsız-mühendissiz yapıları taşıyamayacak boyutta bir risk faktörünü içinde barındıran sessiz bir tehlike yumağının içinde kalmıştır. En büyük ve ilk etapta halledilmesi gereken sorun budur. Kentsel dönüşüm adı altında kötü yapılaşmanın, riskli yapıların dönüşümü için yapılan çalışmalar çok nitelikli bir süreç ışığında, bilimsel araştırmalarla desteklenerek planlanıp, başarılı bir şekilde uygulanırsa belki örnek bir adım atılmış olur.
Ama bu güne kadar yapılmış bazı yanlış uygulamalar baz alınırsa, gerek tarihi kent merkezindeki mevcut dokuya gerekse üçüncü boyuttaki Bursa silüetine geri dönüşümü olmayan zararlar verebilir.