Hayalleriyle yola çıkıyor Projeleriyle fark yaratıyor
Babası makine yüksek mühendisi, eşi ve kardeşi elektrik mühendisi kendisi de elektronik mühendisi olan Zerrin Özgüle, iş açısından erkek egemen bir sektöre doğduğunu ifade ediyor. Elektronik sektöründen sağladığı kazançla, yatırım amacıyla girdiği inşaat sektöründe ise Zerrin Özgüle İnşaat firmasıyla emin adımlarla ilerliyor.
Özgüle, ekonomik açıdan zor günlerden geçilse de üretime devam etmek gerektiğinin altını çizerek, yatırımcıları “ekonomi savaşçıları” olarak nitelendiriyor.
Başta BUSADER olmak üzere Bursa sosyal hayatının da önemli bir ismi olan Zerrin Özgüle ile otomasyon sektöründen inşaat sektörüne uzanan kariyer yolculuğunu konuştuk.
Röportaj: Nagihan GÖRKEN
Sayın Zerrin Özgüle, sizi tanıyabilir miyiz? İş hayatına nasıl atıldınız?
1965 Van doğumluyum. İlk öğrenimimi Van’da tamamladım. Babam makine yüksek mühendisiydi, tayini Bursa’ya çıktı. Orta, lise ve üniversite öğrenimimi Bursa’da bitirdim. Ben elektronik mühendisiyim. Eşim ve ağabeyim de elektrik mühendisi. Birlikte, 1992 yılında Ömel Mühendislik adıyla otomasyon şirketimizi kurduk. O dönemde teknolojiye dayalı işimizi kimse bilmiyordu, kendimizi anlatmak için ciddi çaba sarf ettik. Kısa sürede başarılı işlere imza attık. Yaklaşık 50 ülkeye dolaylı ihracat yaptık. Sektörde öne çıkan makine üreticilerinin otomasyon sistemlerini kuran ve kalite belgelerini aldıran ilk firma biziz. Firmamız adeta bir okul niteliğinde oldu. Birçok insan yetiştirdik. Yeni firmaların kurulmasına vesile olduk. Bugün Bursa’da otomasyon alanında duayen firmalardan biriyiz.
İnşaat sektörü erkek egemen bir alan. Bu alanda bir kadın olarak hizmet veriyorsunuz. Sektöre geçişiniz nasıl oldu? Kadın bakış açısı, sektöre ve yapılan binalara nasıl yansıyor?
2002 yılında Nilüfer Ticaret Merkezi’nde (NİLTİM) iş yeri satın aldım. O zaman buralar bomboştu. Gazcılar’dan, çok büyük bir keşmekeşin içinden çıkmıştık. Çok yorucu bir ortam vardı. Mal alırken, indirirken, panolarımızı yaparken çok ciddi sıkıntılar çekiyorduk. İşletmelerin mimari konumları yetersizdi. NİLTİM’in, konumu başta olmak üzere birçok açıdan yaşanabilir bir yer olduğunu düşündüm. İnşaat sektörüne geçişimin hikâyesi de burada başladı. Ben burada çok mutluydum. ‘Ben burada bu kadar mutluysam, insanlar da buraya akın edecektir’ diye düşündüm ve arazi yatırımı yaparak inşaat sektörüne adımımı attım. Annem ve babam da ortak bir şirket kurmuşlar ve kooperatif tarzında mütevazı işler yapıyorlardı. Onların oluşturduğu kadrolardan yararlandım ve kendi inşaatımı kendim yapmaya karar verdim. Otomasyon Plaza projesini yapmaya niyetlendim. Benzetme yapmak gerekirse “alaylı bir mimarım”. Kullanışlı bir bina nasıl yaparım düşüncesiyle hareket ederek proje mimarlarıyla birlikte en iyisini yapmak için yola çıktım ve Otomasyon Plaza’yı inşa ettim. Tamamen yatırım amacıyla girdiğim bu alanda yoğun bir taleple karşılaştım. Projeme gösterilen ilgi nedeniyle bu bölgede 8 plaza daha yaptım. Bunların en önemlisi Otomasyon Plaza’dır. Çok taklit edildim, bundan da memnuniyet duydum. Çünkü doğru bir projeydi.
“KENDİ DURUŞUNUZU VE VİZYONUNUZU OTURTTUĞUNUZ ZAMAN SİZE HERKES SAYGI DUYUYOR”
Bir kadın olarak inşaat sektöründe var olduğunuzda, belirli zorluklar çıktı mı karşınıza ve bu zorluklar nelerdir?
Aslında ben erkek egemen sektörlerin içine doğmuşum. Elektrik-elektronik sektörü de böyle bir sektör. Üniversitede sınıfta 60 erkek, 6 kız öğrenciydik. Erkeklerle çalışmak kolay. Ne istediğinizi bildiğiniz, kendi duruşunuzu ve vizyonunuzu oturttuğunuz zaman size herkes saygı duyuyor. Ben bu noktada hiçbir rahatsızlık duymadım. Ben hep yenilikleri araştıran, farklılıklardan hoşlanan ve kendine heyecanlanacak alan arayan biriyim. Her yaptığım şeyde ‘daha farklı ne yapabilirim, farklı nasıl bir yön izleyebilirim’ şeklinde düşünürüm. İlk plazalarım 5 katlıydı, son yaptığım plazalar ise 3+2 ofis şeklinde ve asansörlü binalar. Ama artık Nilüfer bölgesi bu anlamda bitti. Son projemin temel atma çalışmaları sürüyor. Şu anda arazi sıkıntısı yaşıyoruz. Talep çok fazla ancak arz yapacağımız arazi kalmadı. Yeni alanların açılması lazım.
Zerrin Özgüle İnşaat daha çok plazalarıyla ön planda. Bunun nedeni nedir?
Otomasyon Plaza, Elektrikçiler Sitesi ve ‘Zer Plaza’ diye başlattığımız seri… Bu işe önce yatırım amacıyla girmiştim. Mimari bakış açımın ve ileriye dönük ön görülerimin yüksek olduğunu hissettim. Nerenin değerleneceğini ve size ne fayda sağlayacağını yakalamak kolay değil. Plaza yapma fikri böyle ortaya çıktı. Otomasyon sektöründen kazandığımızı değerlendirmeyle başlayan bu süreç, zamanımın yüzde 70’ini alan bir ilgi alanına dönüştü ve yüzümü inşaat sektörüne döndüm.
Plazalar dışında butik projeleriniz de var. Biraz bize bunlardan bahseder misiniz?
7 yıl önce Bademli’de ev arıyordum. Üç katlı evler yorucu ve sıkıntılı geldi. İstediğim gibi ev bulamadım. Böyle olunca Zer Bademli Evleri Projesi’ni hayata geçirdim. Çok zevkle yaptım. Biz kadınlar çok yönlü bakabiliyoruz. Bu çok yönlü bakış açımız projelerimizde farklılık yaratıyor. Bademli’de hâlihazırdaki ve yeni yapılan evlerde bazı şeyleri çok doğru bulmuyorum. Ben evin büyüklüğünden ziyade kullanışlı olmasına, estetiğe ve rahatlığa önem veriyorum. Örneğin Zer Bademli Evleri’nde herkesin kendine ait bir alanı var. Ben sosyal bir tesis yapılması ihtiyacını da hissettim. Sosyal tesis insanları bir araya getiren, insanları keyiflendiren, zaman zaman bir takım etkinlikler yapmasını sağlayan bir alan ama bunu kimse düşünmüyor. 9-10 villalık bir projede böyle bir şeye ihtiyaç duyulmuyor. Siz sistemi nasıl kurarsanız ve o projeyi nasıl kullanırsanız insanları da o tarafa yönlendiriyorsunuz. Bunlar ince ayrıntılar. Ben hiçbir zaman para kaygısıyla iş yapmadım. Her zaman ihtiyaçları görerek ve hayalimle yola çıktım. Yani ‘Bu böyle olursa çok daha güzel olur’ dediğinizde çok daha güzel projeler ortaya çıkıyor. Bademli projem çok rağbet gördü. İki sene içinde hepsi satıldı. Talep devam ediyor. Görükle’de iki projem var. Onları tamamladıktan sonra yine Bademli’de yatırımlarıma devam edeceğim.
Pandeminin etkisiyle ev küçük olsa da bahçesi ve ortak alanı olan, beraber yaşanılacak ve sosyalleşilecek köy tarzında yerlere talep var. Bununla ilgili beni heyecanlandıran projem var, dostlarım da bu projeyi destekliyor. Yaşlılık projesi; Zer Köy projesi. Evler küçük ama tek katlı, merdiven derdi olmayan, verandası ve sosyal alanları büyük, sağlık sorunu yaşanmayacak şekilde yapılanması olan, doktoru ve hemşiresiyle hizmet veren bir tesis projem var. Bu projem için yer arıyorum.
Bursa sanayi kenti olması nedeniyle sürekli göç alıyor ve kent özellikle de batıya doğru genişliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizin gelecekte gelişim beklediğiniz bir bölge var mı? Varsa, buralara yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Kayapa’da mera bölgesi açılacak diye düşünüyoruz. Zaten bütün dünyada böyledir. Her zaman şehirler batıya doğru kayar. Doğu tarafının daha fazla değer bulacağını düşünmüyorum. Mudanya, Balat ve Doğanköy bölgesinin daha da gelişeceğini düşünüyorum. Özellikle benim yatırımlarım Doğanköy tarafında. Ancak belediyeler nedense yeni yerlerin açılımında biraz nazlı davranıyorlar. Bu süreci biraz hızlandırmalarını, arsa arzı yaratmalarını bekliyoruz belediyelerden. Uzun süredir imara açılmayan araziler var. Bu da arsa fiyatlarını yükseltiyor. Arsa fiyatları yükseldikçe kat karşılığı inşaat yapan müteahhitler sorun yaşıyor. Pandemi döneminde kullandığımız malzemelerin ihracatı arttı. İhracat artınca tedarikçilerimizin iç piyasaya verdikleri malzemede sıkıntı yaşandı, yaşanıyor. Biz maliyetleri satışlarımıza yansıttığımız zaman sorun yaşıyoruz. Yansıtamadığımız zaman talep artıyor. Kasım ayında müthiş bir talep vardı. Fiyatlar sürekli değişiyor. Satış yapmak istemedim o yüzden. Herkeste bir tedirginlik var, hepimiz beklemedeyiz. Görükle’nin artık çehresi değişiyor. Benim orada Zer Suit projem bitti. Eskiden daha çok öğrencilerin yer aldığı bölge şimdi eve çıkmak isteyen gençlerin ve birçok fabrikada ya da hastanede geçici görevle gelenlerin, üst düzey yöneticilerin yaşadığı tek kişilik yaşam alanları olan ideal bir yer oldu. Kafe, restoran gibi sosyal alanları da var. Öte yandan yatırım anlamında eşyalı küçük evler kıymetli. Yeni projemi yine Görükle’de hayata geçireceğim.
Bunun yanı sıra bizim Gömeç’te yazlığımız var. Oraya gelenler havasına ve huzuruna hayran kalıyor. Gömeç de beni heyecanlandıran bir bölge. Zer 6 projemi bitirdikten sonra Görükle’deki ikinci projeme başlarken belki Gömeç ile ilgili projeme de başlayabilirim.
Yabancılara konut satışı konusunda bir çalışmanız var mı? Bursa’nın bu konuda önemli bir potansiyele sahip olduğu söyleniyor. Bu potansiyel yeterince değerlendirilebiliyor mu sizce?
Ben satmıyorum. Yabancılardan daha çok Araplar geliyor. Örneğin Görükle’deki binayı ve Bademli’deki projemi komple satın almak istediler. Ancak ben satmadım. Ülkemiz için değerlendirilmesi gereken bir kaynak. Bölgesel de değerlendirilmeli. Yatırım amaçlı satın almalar olabilir, talep de var. Ancak ben yabancıya satış hiç yapmadım.
İş kadını olmanın zorlukları nelerdir? Sizin gibi girişimci olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz? İnşaat sektörünü özellikle kadın istihdamı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnşaat sektörüne kadınlar biraz mesafeliler. Herhalde dışarıdan zor görünüyor. Ben şahsen çok keyif alıyorum bu sektörden. İç mimarlık kısmıyla ilgilenen çok kadın var ancak kaba inşaat kısmına ilgi duyan fazla yok. Daha fazla kadının sektörümüzde istihdam edilmesini arzu ederim. Kadınların fikirlerini sektöre yansıtmasının ayrıcalık katacağını düşünüyorum.
2021 yılını Zerrin Özgüle İnşaat açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnşaat sektöründe iyi bir yıl geçirdim. Belki yaptığım projeler doğruydu ve ihtiyaç yerini buldu. Görükle projemin tamamı satıldı. İş yeri projelerime talep çok fazla ve yeni bir projeye başlıyorum, daha topraktan çok talep var. Maliyetlerin sürekli değişmesi nedeniyle fiyatları henüz oluşturamadım. Bir müddet sonra netleştireceğim. Otomasyon sektöründe de çok başarılı bir ivme yakaladık. Yüzde 50’ye yakın bir büyüme gerçekleşti.
Öte yandan gerek inşaat gerekse faaliyet gösterdiğimiz sektörlerde üretmeye devam etmeliyiz. Pandemi dönemi tüm ülke ekonomilerini etkiledi. Krizler, ülkemizdeki döviz kuru dalgalanmaları hepimiz üzerinde baskı yaratıyor. Ama yine de üretmeye devam etmeliyiz. Böylece inşaat sektöründeki paydaşlarımızın da yola devam etmesini sağlıyoruz, üretim kaynaklarını açıyoruz ve yeni talepler yaratıyoruz. Bu açıdan kendimizi “ekonomi savaşçıları” olarak nitelendiriyorum. Durmak bize zarar verir düşüncesiyle çalışmaya devam ediyoruz. Belki hiçbir şey satamayacağız, belki tüm kazancımızı toprağa gömmüş olacağız. Ancak hiçbir firmanın faaliyet gösterdiği sektörden vazgeçmeyerek aynı hız ve kararlılıkla üretmeye devam etmesi gerekiyor. Çünkü ülkemizi üretim kurtaracak. Ne kadar çok üretirsek o kadar hızlı kalkınacağız.
“TOPLUM İÇİN BİR ŞEYLER YAPMANIN MANEVİ HUZURU, MUTLULUĞU, KEYFİ BAMBAŞKA”
Biraz da sosyal yaşamınızdan bahsedelim. İş hayatının dışında sosyal alanda hangi çalışmaların içindesiniz? BUSADER Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği olarak örnek çalışmalara imza atıyorsunuz, bizlere bunlardan bahseder misiniz? BUSADER nasıl kuruldu? BUSADER’le ilgili kamuoyuna bir çağrınız var mı?
Ben kendimi toplum gönüllüsü olarak tanımlıyorum. Kurduğum elektronik firması ardından kazancımla girdiğim inşaat sektöründe toplum bana bir şeyler kazandırdıysa ben de topluma bir şeyler vermeliyim düşüncesiyle ilk maceram Rotary Kulübü’nde başladı. O dönemde projeler ürettik. Nilüfer Belediyesi ile Spastik Engelliler Rehabilitasyon Merkezi’ni hayata geçirdik. Bu beni çok motive etti. Daha sonra başka vakıflarda da çalışmalarım oldu. Ancak merkezi başka şehirlerde olan vakıflarda çalışmalar aksayabiliyor bu nedenle Bursa’ya özel bir şey kuralım dedik ve Bursa Sağlık ve Eğitim Gönülleri Derneği’ni (BUSADER) kurduk. İş insanlarından oluşuyor derneğimiz. Ağırlıklı kadın üyelerimiz olsa da karma bir derneğiz. Her ay çoğu tıp fakültesi öğrencisi olan 115 çocuğa burs veriyoruz. Ulusala açılma hedefimiz var. Yedi bölgede 7 şube açma hedefiyle çıktığımız yolda İstanbul, Ankara ve Gaziantep’te şube açtık. Tüm bölgelerdeki yapılanmamızı tamamlayarak ulusal çapta belli tarihlerde ve belli konularda aynı anda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Farkındalık yaratmak temel amacımız. Örneğin İstanbul Şube Başkanımız kadın doğum uzmanı. Ankara Şube Başkanımız eğitimci. Yapılanma tamamlanınca herkesi kamuoyuna tanıtacağız. Güzel bir sinerji yakaladık. Hem gönüllülerimizin hem de yaptığımız projelerin sayısı artarak daha da büyüyoruz. Ben şunu söylemek isterim; evet iş hayatının içindeyiz, bir şeyler üretiyoruz. Ancak toplum için bir şeyler yapmanın da manevi huzuru, mutluluğu, keyfi bambaşka. Sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini önemsiyorum ve STK’lara inanıyorum. STK’ların sesi daha dikkat çekici. Bireysel olarak yapamadığınız pek çok şeyi STK oluşumu içinde yapabilme şansınız oluyor. Herkese mutlaka bir ya da birkaç STK’ya üye olmasını tavsiye ederim.
BUSADER dışında uğraş alanlarını var mı?
Seyahat ederek, yenilenmeyi ve yeni ülkeler görmeyi seviyorum. Türk sanat müziğini seviyorum. STK’ların en önemli özelliklerinden biri de hobilerinizi gerçekleştirme imkanı sunması. Tiyatro oyunu oynadık, Türk sanat müziği korosu kurduk. Hayır işleri için sahne aldık. Böylece hem toplum için bir şey yapıyorsunuz hem de yaptığınız işten keyif alıyorsunuz. Yürüyüş ve kayak yapmayı da seviyorum. Hayattan zevk alan bir insanım.