Yükselen yaşam projelerinden memnun musunuz?
Büyük şehirlere yaşanan yoğun göçler, kent merkezlerinde yaşanan arazi sıkıntısı, yapı malzemeleri ve teknolojilerinin gelişimi, çeliğin yapılarda kullanılmaya başlanması, beraberinde yüksek katlı binaları getirdi. Belli bir nüfusun daha küçük bir arazi üzerinde yaşamasına imkân sunan yüksek katlı binalar, geçtiğimiz yıllarda kentsel dönüşüm projelerinin de başlaması ile Bursa’da da kendini göstermeye başladı.
Başlangıçta kentliye yaşadığı şehrin geliştiğini düşündüren, inşaat firmaları tarafından özendirilen bu yapıların, resmin geneline bakıldığında büyük bir hoşnutsuzluk oluşturduğu aşikâr.
Mimarinin insan konforunu prensip edinmesi gerekiyor. İnsanın yaşam kalitesi için gerekli olan doğal aydınlatma, işitsel konfor, görsel konfor, iklimlendirme elemanlarının doğru organizasyonu için öncelikle yapıların da insan ölçeğine uygun tasarlanması gerekir.
Gökdelen yapıları yalnızca o yapının kullanıcılarını değil, tüm kentlinin konfor şartlarının bozulmasına neden oluyor. Yapının kent siluetine olan etkisi, çevresindeki yapılara, yollara, parklara yapacağı gölge, alt yapı imkânları, bulunduğu bölgeye getireceği trafik, gürültü, hava kirliliği ile değerlendirilmesi gerekiyor. Aynı zamanda dikeyde yükselen binalar tasarımcıyı kısıtladığı için minimum alanda maksimum işlevi sağlayabilmek üzerine planlanan, birbirine benzeyen, görsel standartları düşük yapılar ortaya çıkıyor.
Bir şehrin kaderini mimarisi belirler, kullanıcılar yüzyıllar boyunca değişir ancak mimari pek çok araştırma konusuna kaynak niteliğinde uzun vadede kalıcı bir eserdir. Kentlerin bu bilinçle planlanması gerek. Kent planlamalarının üst ölçekte sorgulanması, yanlış kararlardan dönülmesi gerekiyor.