Yeşil Bursa- Beton Bursa- Çelik Bursa
Kime sorsanız Bursa nesiyle ünlü diye, sayılanların içinde, belki de en başında “Yeşil Bursa” tanımı sayılırdı. Di’li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü artık şehir içinde yeşil bulmak iyice zorlaştı.
Gelişmiş ülkelerde ağaç ve yeşil alan azalmıyor, aksine artıyor. Avrupa ülkelerinde kişi başı ortalama yeşil alan miktarı 15 metrekare iken, “yeşil” olduğu söylenilen Bursa ortalaması 4 metrekare civarında. Buradan bakınca, aradaki bariz fark ortaya çıkıyor. Bursa’da Nilüfer, ortalamayı biraz yukarıya çekmemiş olsa, durum çok daha vahim olacak.
Yeşil alan bilincini maalesef vatandaşımıza kazandıramadık. Evinin salonundaki çiçeğe gözü gibi bakarken, park ve bahçelerdeki çiçekleri hoyratça koparan, kendi bahçesindeki ağaca sahip çıkarken, şehri ilgilendiren kocaman alanların ortadan kaldırılarak betona çevrilmesine seyirci kalan insan, yeşilin bilincine varamamış demektir.
Son zamanların moda deyimiyle “Sürdürülebilir Şehir Politikaları” oluşturamadık maalesef. Araştırmacılara göre ‘sürdürülebilirlik’ genel olarak; ‘kaynakları ve doğal döngüleri tüketmeyen ve onlara zarar vermeyen metot, sistem ve malzemelerin kullanılması anlamına gelmektedir. Kaynakların etkin kullanımını, yapı malzemelerinin üretimi ile başlayan ve bina yaşam döngüsünce devam eden, yenilenemeyen enerji kullanımını azaltan önemli bir ilke olarak tanımlarken, insan yaşam kalitesinin artırılmasının ise insan sağlığı ve konforunu korumanın yanı sıra, insanın yaşam standardını, kültürel, sosyal ve fiziksel çevre kalitesini arttırmayı ve geliştirmeyi hedeflemek olduğunu belirtmektedir.
Dolayısıyla sürdürülebilir yapılar sadece sürdürülebilirlik özellikleri ile değil, çevreye kattığı estetik özellikleriyle de ele alınmalıdır. Doğaya hükmeden değil onunla uyumlu yaşama düşüncesinde binalar meydana çıkarmalıyız. Kentin özgün mimarisine hizmet verir projeler geliştirmemiz lazım.
Yazılarımı takip edenler bilecektir. Son zamanlarda üzerinde durulan karbon emisyonları, enerji tüketimi ve estetik kaygılar, ahşap kullanımını ön plana çıkarmaktadır. Şehrin yöneticileri üç-beş yıllık dönemleri değil, atalarımız gibi yüzyılları düşünerek planlamalar yapmalı, şehrin herhangi bir yerine bir yapı yapılıyorsa buna o gözle bakarak onay vermelidirler.
