Tehlikeler doğaldır ama afetler değil
Hep deprem ülkesiydik, hep ülkesiyiz, hep ülkesi olacağız, bu hiç değişmiyor, 100 yıl önce, 20 yıl önce ya da bugün, peki ne değişmeli; belki artık her deprem ya da afetten sonraki cümlelerimiz… Yapılmayan çalışmalar acilen yapılmalı, yapılmalıydı, mutlaka yapılmalı. Bu sözler tanıdık mı? Teknik bilgiler gelişebilir elbette ama bilimsel gerçekler değişmez, sıvılaşma potansiyeli yüksek zeminlerde, alüvyon zeminlerde, taşkın alanlarında, yapı stoğunun güvenliksiz olması, bu bir risktir. Ne zaman olacağı ve ne kadar büyüklükte olacağı belli olmayan yer hareketleri, ne zaman ne kadar yağacağı belli olmayan yağmur suları, ne zaman ve ne kadar eseceği belli olmayan rüzgar hızları, bu örnekleri çoğaltabiliyoruz. Her ne kadar teknoloji geliştiyse de, tehlikelerin yarattığı deprem vs. için canlı ölümlerini engelleyecek bir tahmin mekanizması yok elimizde. Elimizde var olana bakalım, bilimsel verilerle elde edebilmeye imkan sağlayan yapılaşma mekanizması, şu anki bilimsel ve teknoloji şartlarına göre elimizde. İkinci olarak ne var bunu sağlayacak denetim mekanizması. Denetim mekanizması çok önemli, 1. derecede; afetler yüzünden canlı yaşamının yitirilmesini önleyecek olan şey işte bu mekanizma. Bursa’da farazi olarak söylersek 50 bin çok riskli yapı var ise, 50 bin riskli yapının içinde 150 bin insan yaşadığını tahmin edebiliriz. Belki Bursa son 10 yıldaki oluşturduğu yapı stoğunun % 30'unu güvenlikleştirdi, biz bu yapıların %80'inini 3 yıl içinde güvenli yapılara dönüştürdük, 2 yıl içinde de % 20'sini bitiriyoruz… diyebiliriz. Bir belediye yönetimi 5 yıllığına geliyor, görev süresince yapması gerekenlerin en başında deprem açısından güvenliksiz binaların tespiti ve güvenlikli dayanıklı şehir planlarının yapılması ve uygulanması için stratejiler geliştirmesi olmalıdır. Belediye bütçeleri belirli olduğundan bu elbette belli programa yayılmalı. Peki bir belediye 5 yıllık toplam bütçesi ile bu işin altından nasıl kalkacak, bu ekonomik durumun altından dememiz gerek çünkü tüm bütçesini güvenlikli ev yapmak için harcaması gerek, ortada bir matematik var, bütçeler belli. O yüzden Afet Yönetim Eylem Planını yapmamız ve uygulamamız gerekiyor. Kentler yaşam alanlarımız, 25 yıl önce kırsal alanlarda yaşayan kişi sayısı % 70'ken bugün toplumun % 70 den fazlası kentlerde yaşıyor. Kentler tüm ilişkilerimizin oluştuğu sosyolojik, ekonomik, ekolojik alanlar ve hatta kimliğimizi bulduğumuz mekanlar olarak karşımıza çıkıyor. Sanat işçiliğiyle ışıldayan güvenlikli şehirlere ihtiyacımız var. Hep oldu, hep var ve hep olacak.