Bursa'nın Atakulesi'ni Yıldırım'a yapacağım
Çağdaş Bölme, inşaat sektörüne hızlı bir giriş yapmak istiyor.
RÖPORTAJ
19.04.2012, 16:23 19.04.2012, 16:23
Ana üretim konusu bölme duvarlar olmasına rağmen ofis içi bütünlüğü kurabilmek için duvara monte kapılar, duvar kaplamaları ve dosya dolaplarını da üreterek alanında Bursa'nın öncü firması olan Çağdaş Bölme'nin başarılı yöneticisi Sevgi Demir, rotasını inşaat sektörüne çevirdi. Sevgi Hanım, Çınarönü Mahallesi’ndeki fabrikalarının 20 bin metrekarelik yerine, yüzde 80’i konut olabilecek imar çıktığını belirterek, buraya içinde Atakule gibi dönen restoranın olduğu bir proje hazırlığında olduğunu söyledi. Eşini kaybettikten sonra başına geçtiği Çağdaş Bölme'yi tercih edilen bir firma haline getiren Sevgi Demir ile ileriye yönelik hedeflerini konuştuk.
-25 yaşındayken eşiniz Lütfü Bey’i elektrik çarpması sonucu kaybettiğinizde biri 1,5 yaşında, diğeri 5 buçuk aylık iki oğlan çocuğu ve 40 çalışan ile bir başınıza kalmışsınız. Nasıl dimdik ayakta durabildiniz?
- Evliliğimizin üçüncü yılıydı eşimi kaybettiğimde. 56 yaşındaydı ve elektrik çarpması sonucu can verdi.
- Eşinizin yarı yaşındaymışsınız. O yaşta sizden iki kat büyük biriyle evlenmek istediğinizde aileniz karşı çıkmadı mı?
- Çıkmaz olur mu? Annem ve babam çok tepki gösterdiler sonra baktılar kararlıyım, gerçekten istiyorum çaresiz kaldılar. Beni mutlu ve mesut görünce kabullendiler. ‘Ben’ olmayı başardığım sürece başkalarının fikirleri, düşünceleri çok etkilemez. İlk önce benim düşüncelerime saygı göstermeleri gerekiyordu.
- Ve sadece üç yıl evli kalabildiniz…
- Evet, 1994’te evlendim, 1997 yılında da eşimi kaybettim. Ben o güne kadar ‘ölüm nedir?’ hiç bilmiyordum. Hayatımda ilk kez bu kadar yakın birini kaybetmiştim. Ölümün soğuk yüzüyle böylece tanışmış olmuştum. O ölmeden önce yöneticiliğe ve olaylara bakış açım çok daha farklıydı, çok daha gaddar bakıyordum. Vahim iş kazasından sonra daha ılımlı, daha idareci, olaylara daha soğukkanlı bakabilen, neden ve niçinlerini araştıran biri olup çıktım. ‘40 çalışanı ortada bırakmak olmaz. Allah bir şekilde rızkını verir’ deyip işi de sevince büyük bir cesaretle devam ettirdim. Kendimi hiç düşünmedim, hep çalışanları ve geride kalan ailemi düşündüm. Rahmetli eşim aşırı derecede titiz, hassas bir insandı. Bize her zaman çalışmayı aşıladı. ‘Boğulursan büyük suda boğulacaksın’ mantığıyla görev ve sorumluluklar verdi. Bugün büyük başarılara imza atmamdaki sebep onun o günkü bu tavırlarıdır. Çalışanlarımıza sanki öleceğini öngörmüş gibi ‘Ben ölürsem Sevgi buradadır’ derdi. Bugün gelinen nokta O’nun vasiyetinin yerine getirilmesi gibi bir şey.
- Peki işte ne kadar tecrübeliydiniz? Devam konusunda neyinize güveniyordunuz?
-Ben 1990 yılında işe başlamıştım. Vahim kazaya kadar geçen yedi yıllık süre, benim üniversite hayatım gibi oldu. Malzemelerin, müşterilerin tanınması ve şirket yönetimi gibi birçok şey öğrendim. Eşimin ölümünden sonra yokluğunu fark ettirmeden devam ettirdim.
- Bu arada çocuklarınız da çok küçükmüş. Onlara karşı da sorumluluklarınız varken nasıl sorunların üstesinden geldiniz?
- Olaydan sonra anne ve babamın yanıma taşınmaları, sorumlulukları paylaşma noktasında benim için çok önemliydi. Aksi takdirde hem iki çocuk büyütecek hem de Bursa kökenli olmasına karşın Türkiye’nin her tarafına işler yapan firmamızı tek başıma yönetecektim. Ailemin çok büyük katkısı oldu. Yani sonuçta mümkün mertebe çocuklarıma hiçbir zaman babasızlıklarının ezikliğini yaşatmadım.
HEM ANNE HEM BABA OLDUM
- Ayakta kalabilmek için nasıl bir yol izlediniz?
- Çocuklarla ilgili çok fazla sorunum olmadı zaten 2 yıl sonra çocukların ikisini de kreşe verdim. Bugün 15 yaşında olan küçük oğlum Uğur, zaman zaman ‘eğitim kariyerime 2,5 yaşında başladım’ der. Bu arada hiç unutmuyorum. İlyascan ilkokula başlamıştı. İki yıldır kreşe de gittiği için ‘Benim oğlum ağlamaz. Okula ve topluma alışkın’ diye düşünerek okula bıraktım geldim. Dönüşte almak için gittiğimde sınıf öğretmeni dedi ki ‘Şu çocuk kiminse çok ağladı’. O çocuk benim çocuğumdu ve diğer anneler okulda çocuklarını beklediği için o terk edilmişlik duygusunu yaşamıştı. Beş buçuk aylık bebeğim ise hiçbir zaman ‘baba’ diyemedi. Hem anne hem baba olmak gerçekten zor. Bu arada çocuklarım bana hem anneler hem de babalar gününde hediye alırlar.
- Sahi mi?
- Hatta çoğu arkadaşım da Babalar Günü’nde ‘Babalarının yokluğunda baba da olabilen kadın’ şeklinde kutlama mesajları atarlar. Bunlar çok güzel şeyler. Hayata bağlanmamın esas nedeni çocuklarım. Çocuklarım olmasaydı ben bu kadar mücadele eder miydim onu gerçekten bilmiyorum. Çünkü siz bir yerlerde ‘Tamam, yeter, bıktım, yoruldum’ deseniz de onları gördüğünüz zaman sizi otomatik olarak hayata bağlıyorlar.
- Bu arada İlyascan da 17 yaşında olmalı. Onlar ilgili mi bu işe?
- Elbette, hatta biri mimarlık diğeri ise inşaat mühendisliğini düşünüyor. Yeni projelerimizi de ona göre beş yıl sonrasına planlamayı çalışıyoruz. ‘Hayata 1-0 önde başladınız; çünkü en azından üniversite veya okulunuz bitince ne yapağınızı düşünmeden sürdürebileceğiniz bir sisteminiz elinizin altında. Ama beğenmeyip farklı bir sektöre yönelirseniz de sizin bileceğiniz iş’ şeklinde yönlendiriyorum. Ancak ikisi de mevcut bir işleri olduğunun farkındalar ve ‘bunun üzerine daha yeni ne yapabiliriz’i düşünüyorlar. Hatta 2-3 şirket neden kurmadığımı sorgulamaya başladılar. Ben de şimdilik böyle idare etsinler, ileride kendileriyle birlikte yapacağımı söylüyorum. Çünkü gerçekten çok zor. Her şeyi tek başınıza belli ölçülere kadar götürebiliyorsunuz. O yüzden projelerimiz de beş yıl sonrasına hazır.
YENİ SEKTÖRLERE YÖNELECEĞİZ
- Nasıl yani?
- Çağdaş Bölme zaten markasal olarak belli bir çizgisinde devam ediyor ama onun haricinde projelerim olacak. Kendimi hiçbir zaman girişimci olarak görmüyorum. Bazen arkadaşlara da diyorum ‘Ben sadece sistemi idare ediyorum’. Ekstra girişimcilik için bir şey yapmadım ama 40’ımdan sonra yapacağım.
- Biraz açar mısınız?
-İnşaat ve hayvancılık düşünüyorum. İznik’e 18 kilometre uzaklıkta, Bilecik ili sınırları içerisinde 150 dönüm bir arazimiz var. O arazide hayvancılık, besicilik projemizi gerçekleştirebiliriz.
İNŞAAT SEKTÖRÜNE HIZLI GİRİŞ
- Ya inşaat?
- Çınarönü Mahallesi’ndeki bu fabrikamızın 20 bin metrekarelik yerine, yüzde 80’i konut olabilecek imarı çıktı. Yani 12 bin metrekarelik bir alanımız var. 3 ya da 5 yıllık planlarım arasında Bursa’nın Atakulesi’ni Yıldırım’a yapmak var. İçinde Atakule gibi dönen restoranın olduğu bir proje hazırlatıyorum. Burası lokasyon olarak da çok önemli bir noktada. Özel Orhangazi Üniversitesi’ne çok yakınız. Hastanelere çok yakınız. İlköğretim ve lise inşaatları başladı. Çevre Yolu’na cephe kalıyoruz. Sonuçta bu bölge yıllarca atıl olarak kalmış. Yeni yeni konutlaşmaya başlıyor. Öyle olunca da burayı daha cazip hale getirecek, katma değer koyacak projeler üretilmesi gerekiyor. Atakule de bunlardan biri olacak.
SONUCA BAKARIM
- Çok güzel…
- Yani çok fazla konuşmayı değil icraatları severim. Mesela bir olay olur, insanlar o olay etrafında sayfalarca yazı yazabilir ama ben sonuca bakarım. İşte söyleyeceksem de özünde ne varsa onu söylerim, çok detaylara girmeyi sevmem. Başarıda veya işte sonuç odaklıyımdır. Hatta dışarıdan gözüktüğüm kadarıyla çok sakin ve sessiz olduğum için ne yaptığımı ya da yapacağımı çok kestiremiyor insanlar. Fırsatları ve riskleri olabildiğince erken algılar, doğru hareket planını hayata geçirmeye çalışırım.
- Atakule’de gördüğünüz bu fırsatlardan biri olsa gerek. Peki ya Çağdaş Bölme nerede faaliyetine devam edecek?
- Organize sanayi bölgelerinden birine taşıyacağız.
- O halde sektörde daha da büyümeyi düşünüyorsunuz.
- Evet fiziki ve personel anlamında daha da büyümeyi hedefliyoruz. Bölme duvar imalatını yapan ilk firma olarak Türkiye’de zaten belli noktalara geldik. Olunması gereken noktalarda yerimizi aldık. Şimdi ise amacımız daha çok ihracata yönelik çalışmalar içerisine girip dünyada önemli bir yer edinmek.
- Demek İlyascan ve Uğur boşuna inşaat ve mimarlık düşünmemiş. (Kahkahalar)
- Hatta daha dün akşam muhabbetini yaptık. ‘Bursa’da özel üniversite açıldı. İstediğiniz bölümler de var. Bir taraftan projelerimize başlayıp, sürdürürken diğer taraftan eğitimlerinize devam edersiniz’ dedim.
- Sizden de uzak kalmamış olurlar. Siz de çocuklarınızı çevrenizden uzağa uçurtmayacaksınız anlaşılan.
- Kendilerini yetiştirsinler, uçmayı da öğrensinler ama beni de yalnız bırakmasınlar.
- Kadınlara bir mesajınız olacak mı?
- Artık iş hayatının kadını erkeği kalmadı. Yani kadınlar da artık her yere al atıyorlar. Bir şekilde kabuklarını kırmaya çalışıyorlar. Girişimci olacaklarsa akıl danışmayı bilmeliler. Güvenmeyi bilmeliler. Hayalleri olmalı. Cesaretli olmalılar. Öncelikle kendilerine güvensinler. ‘Ben bu işi yapacağım’ desinler. Eşleriyle iş paylaşmayı bilsinler.
- Kadınların iş hayatındaki rolü yeterli mi sizce?
- Hayır değil çünkü çok fazla atıl iş gücü var. Bunların gerçekten hayata kazandırılması lazım. Biraz cesaretlendirmek gerekiyor. Yoksa bu röportajlara da gerek yok. ‘Biz yaptık onlar da yapabilir’ mantığıyla ön planda oluyoruz çoğu kez. Bursa Girişimci İş Adamları Derneği’nin (BUGİAD) 2010 yılındaki ilk ‘Kadın Girişimci Ödülü’nü ben aldım. BUGİAD ve İMSİAD üyesiyim. BTSO’da Mobilyacıların üye olduğu 42. Komite’de Başkan Yardımcısıyım. 2000’li yıllardan sonra da Bursa Artvinliler Vakfı ve ARSİYAD’ ta değişik dönemlerde yönetim kurullarında görev aldım. Kadınlarımıza bir şekilde örnek olup cesaretlendirmek gerekiyor. Bunu bir sosyal sorumluluk olarak görüp, elimizden geldiği ölçüde bir yerlerde mümkün mertebe yerimizi alıyoruz. Sonuç olarak ben eşimden bir bayrak devraldım ve o bayrağı çocuklarıma devretmek hedefim. Eşimi kaybetmiş olabilirim ama eşimin düşünce ve fikirlerini yaşattığım sürece onu da yaşattığıma inanıyorum.
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!