Deprem kentsel dönüşümü hatırlattı
İnşaat sektörü temsilcileri ile Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası başkanları ‘deprem ve kentsel dönüşüm’ özelinde değerlendirmelerde bulundular.
Haber: Eşref Aydemir
Ege kıyılarında 30 Ekim tarihinde meydana gelenve İzmir’de can ve mal kaybına sebep olan depremde binlerce yapı arasından sadece 15-20 tanesininyıkılmış olması ‘deprem öldürmez, bina öldürür’ sözünü bir kez daha hatırlattı. Ülke genelinde 6 milyon 700 bin konut dönüştürülmeyi bekliyor. Aralarında Bursa’nın da bulunduğu büyükşehirler önceliklenerek 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamında 700 bin konut dönüştürülmeyi bekleniyor
Barınma gereksinimi temel ihtiyaçlar arasında sıralanırken büyükler “dünyada mekan, ahirette iman’ diyerek bu konuyu pekiştirmişler. Yaşam alanı olan evler, zaman içerisinde artan nüfus ve özellikle büyük kentlere göçler gibi sebeplerle çoklu konutları birarada bulunduran yüksek katlı binaların yapımına yönlendirirken, bu binaların inşa edileceği bölgelerin fiziki şartları da genellikle gözardı edilmiş… İnşaat teknolojisi ve uygulamalarındaki yenilikler pek çok kolaylık sağlarken ‘doğaya karşı gelinemez’ genellemesi doğrultusunda yapım tekniği ve imalatında kullanılan malzemelerin eskiliği nedeniyle yıllar öncesinden yapılan binalar deprem başta olmak üzere tabii afetlerden daha kolay etkilenir hale gelmiş durumda. 30 Ekim tarihinde İzmir ve çevresinde hissedilen, İzmir’de 114 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem işte bu gerçeği ve kentsel dönüşüm gerekliliğini bir kez daha hatırlattı. Konuyu sektör temsilcileri ile Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası başkanlarına sorduk ‘deprem ve kentsel dönüşüm’ özelinde şunları söylediler:
Hüseyin Ergün KIRATLI Kıratlı İnşaat
Deprem Türkiye’nin bir gerçeği, klasikleşmiş bir sözü bende tekrarlayayım ‘deprem öldürmez, bina öldürür.’ Maalesef bu söz doğru. İzmir’de bakıldığı zaman yüzlerce, binlerce binanın arasında bir şekilde sadece 15 tane binanın yıkıldığını görüyoruz. Biz müteahhitler olarak nitelikli binaların yapımını görev edinmeliyiz. Yerel yönetimler ve bakanlıklarımızı projeleri, binaları çok sıkı takip ederek, denetime tabi tutmalıdır. Müteahhitlerin, yapı denetimcilerin ve sorumlu mühendislerin sorumluluk yükünü artırmamız gerekmektedir. Hepimizin dediği gibi kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme döndü. Fakat bunun tüm sorumluluğunun yerel yönetime veya devlete yöneltmek doğru bir yaklaşım değildir. Rant ile ilgili belediyeleri ve yerel yönetimleri zorlayan ne yazık ki biz müteahhitleriz. Riskli binaların yıkılıp yerine yeni dayanıklı binaların yapılması gerçek kentsel dönüşümdür. Bunu yapmak her kesin katkısıyla zorlaşıyor ve çıkmaza sürükleniyor. Gerek konut sahiplerinin ve gerekse müteahhitleri aşırı istekleri bu işi zorlaştırmaktadır. 25-30 yıllık binaların yeniden yapılması için hareket geçen müteahhitlerin yapı sahiplerinin aşırı istekleriyle karşılaşıyor. Özellikle yol üzerindeki altında dükkân açılabilen bina sahipleri dönüşüm üstüne para istiyor. Piyasa bu duruma geldi. Bizim müteahhit penceresinden bakacak olursak; mal sahiplerin birkaç isteğine onay verdiğimiz zaman piyasada teamül olmuş oluyor ve herkes müteahhitten istemeye başlıyor. Hem binayı yenileyecek hem yenisini yapacak hem de nitelikli bir yapıya imza atacak bir de belediye ile uğraşarak. 0.50 emsal artış alabilecek. Bu 0.50 emsal artışın içinde bu maliyetler çıkmaz. Bu da nitelikten uzaklaşan yapıların ortaya çıkmasına neden oluyor. Belediye veya bakanlık 0.50 emsal artış veriyor. Bu sefer de şehir planlamacıları devreye giriyor ve yürütmeyi durdurma kararı alıyor. Müteahhitler mal sahipleri ile çok zorlanarak anlaşıyor. Belediyeyle 0.50 emsal artış için uğraşmış almış ve sahaya çıkmış fakat ‘Şehir Planlamacıları Odası plan iptali var’ diyor, mahkemeler de onaylıyor, Tekrar başa dönüyoruz. Bu süreçten dolayı mal sahibine verilen sözler tutulamıyor ve proje zamanında teslim edilmiyor. Devlete, belediyelere, vatandaşlara, odalara düşen görev iyi niyetle bu süreci yönetmektir. Bu işi yokuşa sürükleyen rantsal dönüşüm düzeyine taşıyan bizleriz. Özel sektör ve tüm kurumları olarak biz bu hale getirdik. Bir an önce çürük binaların yeniden yapılması ve canımızın yanmaması için harekete geçmeliyiz. Bu uzun bir süreç fakat bir yerden başlamalıyız. Herkesin iyi niyetle kentsel dönüşüme yaklaşılması gerekiyor.
Murat DEMİR Bursa Referans İnşaat
30 Ekim’de yaşadığımız vahim felaket bize kentsel dönüşümü bir daha düşünmemiz gerektirdi. Bu durum bizim konuyu ciddiye almamıza neden oldu. Bursa yaşadığımız bu kadim şehirde maalesef bizi bekleyen depremlere hazır değil. Kentsel dönüşümü bekleyen onlarca yapı var. Bu riskli yapıların bir an önce dönüşmesi gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yoksa canımız çok yanacaktır. Vatandaşlarımızın kentsel dönüşü gerektiren evlerde oturmaması eğer oturuyorsa fedakârlık göstererek bu süreci hızlandırması lazım. Sadece belediye ve müteahhitlere bakılarak, beklentiyi onlarda yükleyerek kentsel dönüşümüm istendiği hızlılıkta hayata geçmesi söz konusu değil. Bu hem Bursa hem de Türkiye ölçeğinde çok zor bir süreç. Bu nedenle vatandaşımıza çok sorumluluk ve fedakârlık düşüyor. İnşaat maliyetleri bir hayli sektörü zorlamaktadır. Vatandaşlarımız da fedakârlık yaparak katkı sağlarsa kentsel dönüşüm herkes için daha kolay bir şekilde gerçekleşir. Yıkılan dairesine bedava aynı daireye veya düşük metrajda başka bir daireye sahip olmak istiyor. Üzerine para vererek bir dönüşümün hayata geçirilmesi dönemine vatandaşlarımızın hazırlanmasına gerek yok. Bu süreç doğru şekilde yönetilir, hazırlanırsa ve de insanlarımız tarafından kabul görürse kentsel dönüşümün hızlı bir şekilde sağlanacağını umuyorum. Devletimiz tarafından ciddi teşvikler yapılıyor. Bunlardan biri kira yardımı. Bu tür teşviklerin ışığında Bursa’mızın da ciddi bir kentsel dönüşü atağına geçmesini bekliyorum. Müteahhitlerimiz bu kentsel dönüşüm atağına hazır olduklarını düşünüyorum. Hep birlikte bu sürecin üstesinden geleceğimize inanıyorum.
Yusuf Berat RIZVANOĞLU Berat Rızvanoğlu İnşaat
Kentsel dönüşüm hayata geçirilmesi herkes için gereklidir. Nihayetinde biz deprem ülkesi konumundayız. Bu nedenle bizim birçok yapımız risk altındadır. Devletimiz gerekli olan her şeyi yaptı. Belediye nazarında Bursa belediyesi 0 bazında emsal artış parsel bazlı kentsel dönüşüm noktasında yapılması gerekenleri ve atılması gereken adımları attı. Sonrasında gelişen süreçlerde odaların itirazı, mülk sahiplerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar ve bu işi yapamayacak olan firmalarında dâhil olmasıyla kentsel dönüşümü belli bir aşamadan sonra sekteye uğrattı. Kentsel dönüşüm gerekliydi fakat kentsel dönüşüm değil rantsal dönüşüm gibi söylemler nedeniyle istenilen yere gidilemedi. Nihayetinde rant olmadan kentsel dönüşüm olamayacağının herkes farkındadır. Rantın kötü bir şey olmadığını defalarca ifade ettik. Rantın oluşabilmesi için arsanın ekonomik değerinin istenildiği düzeyde olması veya kurtarmıyorsa emsal artışın olması lazım. Bu açıdan bakıldığında kentsel dönüşümde hem müteahhitleri hem de vatandaşı teşvik eden güzel bir hava oluşmuştu. Sonraki süreçte belediyelerin prosedürleri ardından gelen pandemi nedeniyle insanların kentsel dönüşümden uzaklaşmasına sebebiyet verdi. Yaşadığımız, canımızı yakan İzmir’de meydana gelen deprem hepimize bir daha gösterdi ki dönüşüm kaçınılmaz, zaruri bir ihtiyaç. Bursa’da bina bazında değerlendirme yapılması lazım. 1999 öncesi yapılan binaların tespit edilmesi gerekiyor. Riskli yapılan bir an önce yıkılması gereklidir. Bölge bazında değil de parsel bazında ele alınması lazım. Bunun yanında firmalar işin ticari boyutunda kar oranı kurtardığı takdirde kentsel dönüşüme girer. Bu gönüllük esasına dayana bir süreç değil. Devlet, mülk sahipleri ve belediye üstüne düşeni yaptıktan sonra ortaya bir rant çıkar. Firmalarda bu ranttan yararlanmaya çalışırlar. Rant kötü bir şey değildir.
Şeref DEMİR Akyükselen İnşaat İMSİAD Kentsel Dönüşüm Kom.Bşk
Bilinen büyük bir risk, tehlike olduğu bütün kesimler tarafından bilinen deprem gerçeğine gerekli hassasiyet maalesef gösterilmiyor. Birkaç gün önce İçişleri bakanımız Sayın Süleyman Soylu Türkiye’nin bağımsızlığını iki şey tehdit eder bir büyük bir savaş diğeri 7.5 büyüklüğünde deprem beyanı ile depremin ne denli vahim sonuçlar doğuracağını dile getirmiştir. Son acısını İzmir’de yaşadığımız deprem bir kez daha şunu bizlere gösterdi ki “deprem öldürmez çürük bina öldürür”. Binalar yıkıldıktan sonra suçlu aramak ne giden canları ne de malları geri getiriyor. Tabii ki kusuru olanlar cezalandırılmalıdır fakat suçun tek sorumlusu müteahhitmiş gibi diğer noksanları görmezden gelmek teşhisin doğru konulmamasına neden olacaktır. Öncelikle üniversitelerin yeterli eğitimi verip donanımlı yetkin teknik kadroyu yetiştirip yetiştirmediğini sorgulamak gerekir. Şantiyeye gitmeden imza karşılığı bedel alarak şantiye şefliği yapanların iş ahlakını sorgulamak gerekir. Yapı denetim sistemini sorgulamak gerekir kamu adına denetim yapan belediyeleri sorgulamak gerekir. Kısa süre öncesine kadar her isteyenin istediği ölçüde inşaatı yapma hakkı tanıyan kanunları sorgulamak gerekir. Tabii ki çok kazanmak hırsıyla çürük bina yapan müteahhitleri de sorgulamak gerekir. Ülke genelinde dönüşmesi gereken 6,7 milyon konut var bu durum ivedilikle çözmemiz gereken kentsel dönüşüm sorununu ortaya koyuyor. Geçen süre kamunun gücü ve desteği olmadan çözüm üretmenin imkansız olduğunu, dönüşüm gerektiren bağımsız bölüm sahiplerinin özveride bulunmasını, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının destekleri ile katılımcı kolektif çaba ile çözüm üretilmesini, müteahhitlerin de karlarından fedakarlık göstererek el birliği ile bu büyük soru çözmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Unutulmamalıdır ki bulunduğumuz konut ve iş yerinin sağlam olması güvenliğimiz için yeterli olmuyor. Deprem anında bizim ailelerimizin ve sevenlerimizin nerede olacağı meçhul. Dolaysıyla ülke genelinde sağlam binaların yapılması her birey için elzemdir.
Yusuf ŞEHİTOĞLU Şehitoglu İnşaat
Yaşadığımız depremlerden 15 veya 20 gün sonra deprem gerçeğini unutup normal yaşamımıza devam ediyoruz. 1999 öncesi yapılan binalarla ilgili yapılacak herhangi bir şey gerek malzeme yapısı, gerek teknolojik imkânsızlıklar nedeniyle o günkü uygulamalar çerçevesinde ve yönetmeliklere uygun olarak inşa edildi. 1999 sonrası yapılan yapılar zaten ABD ve Avrupa mevzuatlarına göre yapıldı. Oldukça da kaliteli ve dayanıklı olduğu ortada. Duruma sadece deprem odaklı olarak bakmamak gerektiği kanaatindeyim. Kentsel dönüşümde geleceğin şehirlerini tasarlamalı ve ona uygun hareket etmeliyiz. Parsel bazında dönüşümler yapıldığı için Bursa’da birçok sorunla karşı karşıya kaldık. Bursa’da yerinde dönüşüm yapıldı. Bizim geleceğin şehirlerini oluşturmalıyız. Bunu odağa alarak yapıldığı zaman hem yapıların niteliği artacak hem de bizim daha ferah, daha yaşanabilir kentlerde hayat sürdürme olanağına kavuşmuş oluruz. Bugün ABD’de dronla teslimat yapılacak yerler tasarlanıyor ve ona uygun bir yapılaşma ön planları yapılıyor. Kentsel dönüşümde vizyon ortaya koyarak ilerlemeliyiz. Bizim sadece bir bina ya da birkaç evin dönüşümünü sağlayan anlayıştan sıyrılmamız lazım. Bursa’nın her bölgesinde geleceğin ihtiyaçlarını tespit ederek bir dönüşüm yapmalıyız. Biz öyle şehirleri yaratalım ki 100 yıllık, 200 yıllık zaman dilimlerinden söz edebilelim. Kentsel dönüşümün devamının sağlanmasın 4 paydaş söz konusudur. Birincisi vatandaş, ikincisi devlet, üçüncüsü müteahhitler ve dördüncüsü de yerel yönetimlerdir. Bu 4 paydaşın oturup beraber bir strateji belirlemesi gerekiyor, fakat ortak bir yapı kurulamıyor. Dört tarafının yapmak istedikleri var ama ortak bir paydada buluşamıyorlar. Vatandaş ve müteahhitleri arasındaki iletişimin sağlıklı kurulması gerekiyor. Herkes yerinde dönüşüm söz konusu kimse kentsel dönüşüm yapmıyor. Planlamalar düzgün yapılmadığı ve vizyonda uzak tasarlandığı için sadece yerinde dönüşüm yapılıyor.
Kemal BİLİM Bilim İnşaat
Ülkemizde yaşanan son bir yılda meydana gelen depremler bizi gerçekten derinden üzmüştür. Bunlardan biri Elâzığ’da, ikincisi ise İzmir’de meydana gelen depremlerdir. Ülkemiz deprem ülkesi olduğunun bilincinde olmalıyız. Empati yaparak önce insan odaklı olmamız gereklidir. Deprem öldürmüyor binalar can alıyor. 1999 öncesi inşa edilen binalar çoğu risk altında ve yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi 6 milyon 700 bin yapının acilen dönüştürülmesi lazım. Bu Türkiye bütçesinin üstünde bir dönüşüm fakat herkes ders almalı ve bu gerçekle yüzleşmelidir. Her vatandaşımızın değerlidir. Depremlerde kahrolmamamız için bu binalarımızın yeniden inşa edilmesi gereklidir. 2000 yılı öncesi teknolojinin yokluğu, denetimin yetersizliği ve bunlara kalitesi betonda eklenince ne yazık ki ortaya böyle tablolar çıkıyor. İnsanlar hakikaten tabutlar içinde yaşıyor. Herkesin elini taşın altına koyarak, tüm ülkemiz de bu dönüşüm ivedilikle yapılması elzemdir. Bursa’da gece kondular var. Sadece bir bölgede değil, tüm kentimizde mevcuttur. Müteahhitler olarak zaten elimizi taşın altına koymuşmuşuz. Yerel yönetimlerin de devreye girerek önümüzü açmaları lazım. Biz bir yeri dönüştürürken az karla yapalım ama vatandaşla yalnız kalıyoruz. Binasını kaçak yapmış 3 katlı olarak. Gittiğimiz de ben 3 tane daire istiyorum diyor. Ama tabuya baktığımız da ise 60 metre kare yeri var. Benim verebileceğimin çok üstünde bir talepte bulunuyor. Biz böyle durumlarda yerelin devreye girmesi ve böyle sorunlara eğilmesi lazım. Herkes kendi payına düşeni yapmalıdır. Çözüm odaklı projeler üretiyoruz ama yerel yönetimlerin bize destek vermesi lazım. Her binanın bilgilerini içeren bir formül üretilmelidir. Vatandaşın oturduğu yapının hikâyesini bilmelidir.
Hamza AYGÜN Hamza Aygün Gayrimenkul Yatırım Yönetimi
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamında olan kentsel dönüşümler 2012 yılından itibaren devam eden hızıyla sürerse dönüştürülmesi gerek yapı stoku ancak 40 yılda dönüştürülebilir. Bu hızla devam edersen bu binaların dayanmasına imkân yok. Mevcut hızı iki katına çıkarsak bile 20 yıl gereklidir. Ne yazık ki bu bile çok fazla yapı stokunun dayanma gücü yok. Bu nedenle ‘deprem insanları öldürmez, binalar öldürür.’ Bu konunun bir an önce gündeme alınmalıdır. Cumhurbaşkanımız yaptığı yeni açıklamasında 6 milyon yapının dönüştürülmesi gerektiğine işaret etti. 4 koldan kentsel dönüşüm bir an önce yapılması lazım. Bunun içinde her il ve ilçede kentsel dönüşüm koordinasyonunun kurulması gerekiyor. Bunu 5 yıl önce de savundum, şimdide öneminin bir daha anladım. Tüm siyasi partilerden, STK’lardan, yerel yönetimlerden oluşan bir kurulun hayat geçirilmesi gerekli. Tamamıyla tarafsız bir kuruluş olması lazım. Ancak master planlar yapılırsa kentsel dönüşümde sonuçlar elde edilir. Yazdığım kitabımda da kentsel dönüşümde süreç yönetmenin önemine değinmişti. Başarının sağlanması için vatandaş, yüklenici ve resmi makamlar arasında koordinasyonu sağlayacak bir süreç yönetimi hizmetiyle ancak yapılabilir. Yapı denetim şirketleri nasıl ki inşaatları denetliyorsa, aynı mantıkta kentsel dönüşümde de taraflar arası koordinasyonu sağlayacak kurumlara ihtiyacımız var. Ancak bu yolla istenilen hıza ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Bursa özelinde, tüm Türkiye’de hangi ilçe için depremsellik nedeniyle kanun hükmünde kararname çıkarıldıysa ilk önce onun dönüştürülmesi lazım. Bursa’da Gemlik için kararname olduğunu herkes biliyor. Her yer önemli ama Gemlik’in önce gündeme alınması lazım. Kentsel dönüşüm sürecinin doğru bir şekilde yönetilmediği için gerekli hızda sürmediğini düşünüyorum. Bu işin tüm ayaklarının üzerine düşen görevi yerine getirmediğini düşünüyorum. Her tarafın elini taşın altına koyması ve sürecin hızlanması gereklidir.
Ali TUĞCU Tuğtaş İnşaat
30 Ekim 2020’de Seferihisar açıklarında meydana gelen deprem nedeniyle maalesef İzmir’de yine acılar yaşadık. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar dilerim. Bu olay ülkenizdeki deprem tehlikesini bize bir kez daha acı bir şekilde hatırlattı. Depremin merkez üssü İzmir merkezine daha yakın olsaydı muhtemelen daha büyük bir faciayla karşılaşabilirdik. Bu deprem ve daha önce yaşadığımız Malatya-Elazığ depremleri bizlere önemli ipuçları veriyor. Mevcut yapı stokumuzda özellikle 1999 öncesi yapılan çok katlı binalarda risklerin fazla olduğunu görüyoruz. Özellikle depremlerden sonra kamuoyu sonuçlara odaklanıyor ve bir sorumlu arıyor. Ancak sebepleri gözden kaçırmamak ve ona göre önlem almak gerekiyor. Yaşadığımız depremler 1999 öncesi yapılan mevcut yapı stoğumuz ile ilgili önlemler almanız gerektiğini bize tekrar hatırlatıyor. 2012 yılında çıkarılan Afet Riski Altındaki Alanların ve Binaların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kentsel dönüşümü gündemimize daha çok taşımış oldu. Ülkemizde bu kanundan yararlanarak birçok bina yenilendi. Bursa dâhilinde bu kanunun getirdiği avantajlar, Büyükşehir Belediyesi’nin getirdiği emsal artışı ve imar yönetmeliğinin avantajları ilke belli bölgelerde yenilemeler yapıldı. Ancak bazı projelerde bu işin amaçtan çıkarak araç olarak kullanılması maalesef kamuoyunun olumsuz tepkisiyle karşılaştı ve süreç mahkemeye taşındı. Mahkeme ve Bakanlık kararıyla bu süreç durduruldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi ülkemizde 6.700.000 dönüşmesi gereken konut var. Ancak biz bu kadar büyük bir hedefi kısa zamanda hayata geçiremeyiz. Buna ülkemizin ekonomik kaynaklarımda yetmez. Biz yaşadığımız depremlerinde bize gösterdiği gibi öncelikle çok riskli olan binaları tespit edip bir an önce bunları yenilemeliyiz. Bunun için mülk sahiplerinin de biraz fedakârlık yapması, hükümetin de uzun vadeli ve düşük faizli kredi ile binasını yenilemek isteyene destek olması, var olan teşvikleri arttırması gerekiyor. Kaynak olarak imar barışından bunun için para tahsil edilmişti. Ayrıca emlak vergilerinden tarihi eserler için alınan %10 pay geçici olarak belli bir süre için dönüşüme aktarılabilir. Valilik, Belediyeler, Üniversiteler, meslek odaları riskli yapı tespiti için ortak bir çalışma başlatabilir. Bu ulusal bir seferberlik şeklinde yapılmalı ve tespitlerden sonra riskli yapılar güçlendirilerek veya yenilenerek depreme hazır hale getirilmelidir. Büyükşehir Belediyesi bu süreci hızlandırmak için planlama çalışmaları ile bu konuya destek vermeli, değişen imar yönetmeliği dikkate alınarak imkânlar ölçüsünde emsal artışı getirebilecek asgari sosyal donatıyı sağlayabilecek kentsel dönüşüm amaçlı imar olanı revizyonlarını yapmalı, sadece ada bazında değil parsel ölçeğinde yenilemeler konusunda yardımcı olmalı, ruhsat işlemleri sadeleştirilip, hızlandırılmalı, maliyetleri düşürecek önlemler alınmalıdır. Sosyal, kültürel, fiziksel ve çevresel faktörleri daha fazla dikkate alan, daha büyük ölçekli gerçek anlamda dönüşüm projelerini ancak bundan sonra orta ve uzun vadede hayata geçirebiliriz.
ŞİRİN RODOPLU ŞİMŞEK Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı
Türkiye bir deprem ülkesidir. Depremlerin afetten felakete nasıl kolay dönüşebildiğini yakın tarihimizde pek çok kez ve en son İzmir Depremi’nde de bir kez daha deneyimlemiş olduk. İzmir’deki teknik heyetlerden öğrendiğimiz kadarıyla yıkılan ve zarar gören binalar ya kötü yapımdan mustarip ya da sonraki süreçlerde ticari birimlerinde yok edilen taşıyıcı elemanları nedeniyle gücünü kaybetmiş. Bölgenin zaten alüvyon zemin üzerinde olması başlı başına bir facia. 1999 öncesi yapılmış ve uygun yönetmeliklere göre inşa edilmemiş, doğru yapım tekniğine sahip olmayan ciddi bir yapı stoku varken bir de o kadar düzenlemeye, çıkarılan yasaya rağmen yeni yapım süreçleri de yeterli güvenirlilikte ilerlemiyor maalesef. Onca mimar ve inşaat mühendisi işsizken inşaatların çoğu kâğıt üstünde sadece ismi yer alan imzacı şantiye şefleriyle güya ‘takip’ ediliyor. Pek çok yeni inşaattaki yapımlar, sabahtan akşama şantiye personeli olarak tüm imalatı denetleyecek teknik insan olmadan müteahhitlerin ve kalfaların vicdanına kalmış durumda devam ediyor. Bakanlıktan yetki alan Yapı Denetim Firmalarının bir kısmı ekonomik kaygılarla yeni mezun ya da pratik deneyimi olmayan farklı kurumlardan emekli mimar ve mühendisler çalıştırıyor ve bilinçli saha kontrolü dahi yapmıyor. Belediyeler arası uygulama farklıkları, sürekli değişen imar yönetmelikleri, belediye meclislerinde alınan uygunsuz plan kararları ve daha nice yanlış giden konu… Çok yakın tarihte yasayla ortaya çıkan imar barışıyla depreme dayanıksız ve olası depremde yıkılacak çok büyük bir yapı stoğu bir nevi resmiyet ve dokunulmazlık kazandı. Dolayısıyla her afet sonrası ortaya çıkan felaketin arkasından dövündüğümüz sonuçların oluşmasını engellemek için ülkece bir seferberlik ilan etme ve ciddi bir eylem planına geçme vaktidir artık. Bu konu/ sorun siyaset üstüdür ve milli bir politika halinde çözülmelidir. Eski ve güvenlikli olmayan yapı stoğu için ‘kentsel dönüşüm’e gidilmeli; kentsel dönüşüm kent talanına ve ranta izin vermeden gerçekleşmelidir. Özellikle Bursa’da yapıların yüzde 50’sinin yapılaşma izni yok, yüzde 70’inin oturma izni yok, yüzde 90’nında da kullanılan gereçler uygun değildir. Beklenilen deprem büyüklüğü 7.0’dır. Tarihi dokusu, sanayisi ve nüfus büyüklüğü hesaba katıldığında yaşanabilecek bir depremde kaybımızın maddi ve manevi olarak çok büyük olacağı açıktır. Dolayısıyla en az 7 şiddetinde bir deprem varsayımı ile önlemler almak önemlidir. Bu bağlamda, planlamada doğru şehircilik ilkeleri uygulanmalı ve fay hatları dikkate alınmalıdır. Kaçak yapılaşmaya asla müsaade edilmemeli ve doğru kentsel dönüşüm projeleri yapılmalıdır.
MEHMET ALBAYRAK İMO Bursa Şubesi Başkanı
İzmir Depremi’nin ardından yapıların deprem güvenliği olup olmadığı yeniden gündeme geldi. Her depremin ardından ekranlarda ve gazetelerde bu tartışmalar yeniden alevleniyor. Sonrasında yine unutulup giden, depreme dayanıksız, güvensiz yapı stoğumuz kalıyor. Körfez Depremi’nin üzerinden 21 yıl, 2012 yılında çıkan 6306 sayılı yasanın üzerinden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen sorun olduğu gibi ortada duruyor. Kaçak ve yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılarımızı depremden önce inşaat mühendisleri ile hala tanıştıramadık. Aslında kentsel dönüşüm temelde 3 ana ayak üzerine oturtulmalıdır. Bunların birincisi ekonomik ayak, ikincisi sosyal ayağı, üçüncüsü de hukuksal ağıdır. Bu üç ayaktan herhangi birisinin eksik uygulanması durumunda yapılan çalışmalar sonuç vermeyecektir. Şehrimizde de geldiğimiz son nokta budur. Kentsel dönüşümün bir bütün olarak ele alınarak yıkıp yeniden yapma anlayışından çıkması gerekiyor. Bunun için kentsel dönüşüm yasası revize edilerek kentlerin bütününün ele alınabileceği, 1999 depremi öncesi bütün yapıların dâhil edilerek inceleneceği, hızlı değerlendirme teknikleri içeren yeni bir yasa ile yerel yönetimler desteklenmeli ve en yakın zamanda yola çıkılmalıdır. Ve bu çalışmalar siyaset üstü kabul edilerek sürdürülmelidir.