Gayrimenkulde dolandırıcılık
“Gayrimenkul Danışmanlığı” dışarıdan bakıldığı kadar kolay olmayan ama içeriden bakıldığı kadar da zor olmayan bir sektördür. Herkesin kendi yaptığı işi en zor olarak nitelendirdiği bir dönemde gayrimenkul danışmanlığı ne yazık ki havadan paranın kazanıldığı, ağzı laf yapanın ve bununla birlikte yalan söyleyebilen kişilerin cirit attığı bir sektör olarak düşünülür. Tabi bunda bir miktar gerçeklik payı yok diyemem ama öyle düşünüldüğü kadar da gerçekçi bir yaklaşım değildir. Zira teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda 3 liralık bir malı 5 liraya birine satabilmek öyle kolay değildir. Öyle bir durum varsa bile emin olun ki bunda alan kişinin büyük kar etme beklentisi ana sebeptir. Çünkü bu piyasada iş yapabileceğiniz onca kaliteli gayrimenkul danışmanı varken sağda solda cirit atan üç beş tane işe yaramaz emlakçıyı seçip çalışmak çok daha büyük bir başarıdır.
Benim daha çok gördüğüm bu tarz dolandırılma hikayelerinde çok yüksek kar beklentisi vardır ki; Sülün Osman’ın “Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım“ sözü de bunu desteklemektedir. Her ne kadar Sülün Osman yaptığı dolandırıcılıkları ahlaki bir temele oturtmaya çalışsa da aslına bakarsak doğruluk payı olan bir yaklaşıma da sahiptir.
Khaled Hosseini meşhur “Uçurtma Avcısı” isimli eserinde şunu der;
“Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir adamı öldürdüğünde bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocuklarının babaları üzerindeki hakkını da. Yalan söylediğinde birinin gerçeği bilme hakkını çalarsın. Çalmaktan daha alçakça bir hareket yoktur.”
Gayrimenkul danışmanının cebindeki paraya göz dikip onun hakkından çalmayı, hizmet bedelini kırpmayı veya hiç vermemeyi ticari başarı olarak gördüğünüzde gün gelir sizinle aynı kafadaki bir emlakçı da sizin cebinizdeki paraya gayet doğal olarak göz diker. Yani aslında işin özü kim kimi kazıklayacak çatışmasının emlakçı kazıkladığı vakit gün yüzüne çıktığında “tüm emlakçılar dolandırıcıdır” safsatası, alıcı veya satıcı kazıkladığında ise işin ticaret olarak adlandırılması saçmalığıdır.
Ticaretin birbirine kazık atmak olarak algılandığı toplumlarda ne yazık ki bu tarz hikayeler sıklıkla görülmeye devam edecektir. Kimin mağdur veya kimin haklı olduğunun nereden baktığınıza göre değişeceği bir yapıda aslında kimin haklı veya kimin haksız olduğu da çok önemli değildir çünkü asıl problem mevzunun çıkış noktası olan daha çok para kazanma hırsıdır. Karşımızdakinin hakkını korumayı öncelik haline getirmediğimiz sürece karşımızdakinin de bizim hakkımızı korumasını beklemek olsa olsa güzel bir beklenti olarak kalacaktır.
Velhasıl sonuç olarak gayrimenkul sektöründe veya hangi sektörde olursak olalım ticaret yaptığımız kişinin hakkını korumak kendi hakkımızı korumak kadar önemlidir. Bu sebeple hakkını koruyabileceğimiz ve aynı zamanda bizim de hakkımızı koruyabilecek kişiler ile çalışmamız önemlidir. Ve bu noktada kiminle çalışmayı seçeceğimizin sorumluluğu ise tamamen bize ait olacaktır.