6 Şubat 2023 depremlerini andığımız ve depremlerin nelere yol açabileceğini bir kez daha hatırladığımız bu günleri, deprem dirençli kentler oluşturmak için yapılması gerekenler hakkında çok sayıda ders niteliğinde paylaşımlar ve konuşmalar ile geçirdik. Bu konuşmalarda çok farklı içerik ve sunumlara yer verilse de hepsinin ortak noktası olası büyük depremlerin yıkıcı etkilerini en az seviyeye indirmek için atılacak adımlarda her geçen gün daha da geç kalındığıdır.
İki yıl önce yaşadığımız depremler sonrasında, ülke olarak halen yaralarını sarmaya çalıştığımız yıkımın boyutunu daha iyi anlayabilmek için sizlerle birkaç istatistik paylaşmak istiyorum. 6 Şubat depremlerinden sonra Adıyaman, Malatya, Hatay ve Kahramanmaraş illerinde kullanım dışı kalan bina oranları sırasıyla yüzde 27.6, yüzde 25.1, yüzde 22.1 ve yüzde 22.1 olarak tespit edilmiştir. Bu oranlar, yıkılmış, yıkım kararı alınmış, ağır ve orta hasarlı bina sayılarının toplamının o ildeki toplam bina sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir.
Anlaşılacağı üzere bu dört ilimizdeki her 4 ya da 5 binadan birisi kaybedilmiştir. Bunun sonucunda da 53 bin 537 can kaybı ve 107 bin 213 yaralının yanı sıra 100 milyar doların üzerinde bir ekonomik kayıp yaşanmıştır. Bu ve benzeri kayıpları tekrar tekrar yaşamamak adına yapageldiğimiz yöntemlerin dışında, yenilikçi inşaat teknolojilerinin kullanıldığı binalar inşa etmemiz gerektiği aşikar. Bu yöntemlerin başında da sismik izolasyon yöntemi gelmektedir. Bize düşen, kamu yapısı ya da konut binası ayrımı yapmaksızın hem şehrimizde hem de deprem tehlikesi yüksek diğer illerimizde sismik izolasyon yönteminin kullanımını arttırmak ve tüm vatandaşlarımızı bu yöntem hakkında bilgilendirmektir.