Bahçe ve balkonların önemi anlaşıldı
İçmimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Nur Gül Arslan, bir süredir dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınının içmimariye etkisi, yaşam alanlarının yoğun vakit geçirmeye ne denli müsait olduğu ve Türk-İslam şehir anlayışındaki ev geleneğine değin birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
Salgın hastalık nedeniyle evden çalışmanın yaygınlaştığına işaret eden Nur Gül Arslan, “Evlerimizde kaldığımız bu dönemde, evlerden çalışmayı öğrendik. Çocuklar okula gidemedi, bizler mümkün mertebe işlerimizi evden halletmeye çalıştık. Anladık ki çalışma alanları gerekli bize. Ayrıca temiz hava alabilmek için, sokağa çıkmadan bahçe veya balkonlara ihtiyacımız olduğunu hatırladık. Bu dönemden sonra gökdelenler için bunu söyleyemeyiz elbette, lakin artık konut yapılarında bahçe ve balkonlara daha bir ehemmiyet verileceği aşikar” diye konuştu.
Türk-İslam şehir yapısındaki ev ya da konut anlayışının günümüzdekinden epey uzakta kaldığına dikkat çeken Arslan, “Büyükşehirlerin çok göç alması ve şehirlerdeki suç oranının da artması, imkanı olan herkesi güvenlikli sitelerde yaşamlarını idame ettirmeye yönlendirmiştir. Yeni mahalle kültürü artık güvenlikli sitelerdir. Evvelden her mahallede parklar, bahçeler, çocuk oyun alanları, gençler için spor alanları düşünülürken, günümüzde bu sosyal ve ihtiyaç alanlarını kendi bünyesinde sunan güvenlikli siteler(gated communities) rağbet görmektedir” diye konuştu.
İşte Nur Gül Arslan ile yapılan röportajın tamamı…
TÜRK-İSLAM ŞEHİR ANLAYIŞINDAN VE EV GELENEĞİMİZDEN BAKTIĞIMIZDA, SON ZAMANLARDA İNŞA EDİLEN YAPILARIMIZ NE NOKTADA?
“Bildiğimiz Türk-İslam Şehir Anlayışına en temel örnek, Orhan Bey’in Bursa’yı almasıyla başlattığı yeni şehirleşme ve yerleşim çalışmalarıdır. Bursa, pek çok şehir gibi vire tekniğiyle (yağmalanmadan, savaşılmadan) alınmış olup, içerisinde yaşayanların kültürüne, inanış veya mallarına dokunulmamıştır. Bu sebeple o dönemde gayri-müslim ile Müslüman halk içi çe yaşamaya devam etmiş, kültürel zenginliğimizin temelini oluşturmuştur. Orhan Bey’in başlattığını söylediğimiz bu şehirleşme hareketinin merkezinde hep bir toplanma yeri ve aynı zamanda devlet idaresinin de yapıldığı ibadet yerleri olan camiler ile; bu camilerin etraflarında kurulan ticari hayatın sürdürüldüğü bedesten veya hanlar yer alır. Cami, cem etmekten gelir; toplanmak, bir araya gelmek demektir. Bu cami ve hanların da çevrelerinde genellikle hamam, zaviye(misafirhane), imaret(aşevi), medrese, mektep de kurulur ki bu çok çeşitli yapıları ihtiva eden yapılar topluluğuna külliye denir. Külliyeler, şehir hayatının merkezi oluşturur. Yerleşim alanları ise, bu merkezlerin etraflarında kurulur. Külliyeler şehrin çeşitli bölgelerinde konuşlandırılarak şehirlerdeki imar çalışmaları başlatılmıştır. Günümüzdeki şehir planlamada buna de-sentralizasyon denilir. Pek çok şehir merkezleri oluşturularak hayatın canlılığını sağlamışlardır. Türk-İslam Şehir Yapısındaki Konut ise günümüzdekinden epey uzak kalmaktadır artık. Büyükşehirlerin çok göç alması ve şehirlerdeki suç oranının da artması, imkanı olan herkesi güvenlikli sitelerde yaşamlarını idame ettirmeye yönlendirmiştir. Yeni mahalle kültürü artık güvenlikli sitelerdir. Evvelden her mahallede parklar, bahçeler, çocuk oyun alanları, gençler için spor alanları düşünülürken, günümüzde bu sosyal ve ihtiyaç alanlarını kendi bünyesinde sunan güvenlikli siteler(gated communities) rağbet görmektedir. Geçmişte 2-3 kuşak bir arada yaşayan büyük aile kültürümüz de değişerek, çekirdek aile düzenine geçilmiştir. Pahalılaşan yaşam koşulları, inşaat arsa ve malzemelerindeki yüksek maliyetlerin de sebebiyle, daha küçük metrekarelerde, yüksek katlı bloklarda konutlar inşa etmekte ve onlarda yaşamlarımızı sürdürmekteyiz.”
BUNDAN HAREKETLE, BU SALGIN BİZE EVDE VAKİT GEÇİRMEYİ YENİDEN ÖĞRETTİ. PEKİ, BİR İÇMİMAR GÖZÜYLE BAKTIĞIMIZDA EVLERİMİZ VAKİT GEÇİRMEYE NE DENLİ MÜSAİT?
“Evlerimizde kaldığımız bu dönemde, evlerden çalışmayı öğrendik. Çocuklar okula gidemedi, bizler mümkün deneme bonusu veren siteler mertebe işlerimizi evden halletmeye çalıştık. Anladık ki çalışma alanları gerekli bize. Ayrıca temiz hava alabilmek için, sokağa çıkmadan bahçe veya balkonlara ihtiyacımız olduğunu hatırladık. Bu dönemden sonra gökdelenler için bunu söyleyemeyiz elbette, lakin artık konut yapılarında bahçe ve balkonlara daha bir ehemmiyet verileceği aşikar. Bunlar dışında evdeki kullanışlılık gözümüze çarptı. Evin aldığı ışıktan tutun da mutfağın yerleşimine kadar herkes imkanları dahilinde değiştirilmesi gerekenleri hesapladı bu süreçte belki de.”
MESLEĞİNİZ KORONAVİRÜS SALGININDAN NE ORANDA ETKİLENDİ. İŞ YAPIŞ ŞEKİLLERİNİZDEKİ DEĞİŞİMDEN DE KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
“Bizim işimizin iki temel alanı var; biri tasarım diğeri ise uygulama. Tasarım ve projecilik yönünden değerlendirirsek, bölünmediğimizden verimli çalışma koşulları sağlanmış oldu. Fakat uygulama alanından bakarsak, sahada epey ağır hareket eder olduk. Kendi işimden hareketle, şantiyelerimizde kalıp ve demir bağlama işlemlerini bu süreçte durdurduk, iç mekanlardaki çalışmalarımıza ise ikişer üçerli olarak ve farklı ekipleri bir araya getirmeden planlayarak uygulamaya devam etmekteyiz. Bu sebeple şantiyelerin yavaşladığını söyleyebiliriz. Temennim, şu süreci milletçe sağlıklı bir şekilde atlatalım. Sonrasında inanıyorum ki, pandemiden etkilenen her sektör tekrar bereketli güzel günlerine geri dönecek.”
SİZCE ÇALIŞMA ALANLARININ, OFİSLERİN VE MAĞAZALARIN YAŞANAN BU PANDEMİDEN SONRA DAHA FARKLI TASARLANACAĞINI SÖYLEYEBİLİR MİYİZ?
“Kamusal alanların iç mekan tasarımlarından, düzenlenmelerine, kullanılacak yüzey malzemelerinden, en ince detaylarına kadar salgın hastalıkların yayılmasını sınırlayacak şekilde nasıl tasarlamak gerektiğini artık düşünmek zorundayız. Co-working gibi toplu çalışma alanlarında ve açık ofislerde kullanıcı sayıları düşürülmek durumunda kalınacak. Bir kişi için, sosyal mesafenin 2m ön, 2m arka ve ikişer metre de sağ ve sol yanlarında olması gerektiğini düşünürsek; gerçekte 16m2’lik kişisel alanlar gereklidir. Bu metrekareleri de yakalamak zor olduğundan, açık ofislerde çalışanların dönüşümlü olarak sırayla ofise gitmesi gerektiği, bu ofislerde çalışma masalarının ikişer metrelik mesafelerle yeniden yerleştirileceği, mevcut toplu çalışma alanlarındaki kişi sayılarının yarıya düşürülmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Mağazacılıkta ise yeni bir tarza gidilmesi gerekmektedir. Alışılagelmiş kapalı AVM’lerin değil, yarı açık veya tamamiyle açık cadde mağazacılığının kurgulanması gerekmektedir. Kapalı alanlardan ve kalabalıktan uzak durmamız gerektiğini, evvelden sadece içmimarların tasarımlarında hesaba kattığı kişisel alan ve sosyal alan tanımlarını artık tüm insanlığa öğretti yaşanan bu pandemi. Kapalı alanlarda hepa filtrenin ve klimaların filtre temizliğinin önemini, mümkünse kapalı alanların değil açık alanların tercih edilmesi gerektiğini öğretti. Kapalı alanlarda, daha iyi havalandırılan ve camların açılabildiği mekanlar tercih edilmelidir.”