Girişimcilik ruhunun kendisinde ortaokul ikinci sınıfta el işi dersleriyle geliştiğini belirten Özdemir, bir ayakkabı zincirinin isminden esinlenerek isim verdikleri markalarının bugün her evin rüyası haline geldiğini söylüyor.
Özdemir, tüm sektörlere merakla ve hobi olarak başladıklarını daha sonra profesyonelliğe döktüklerini ifade ederek, bugün kapı, inşaat, tarım ve kızlarının güzellik merkeziyle 4 farklı sektörde hizmet verdiklerini anlatıyor.
Röportaj: Nagihan GÖRKEN
Sizi tanıyabilir miyiz?
1972 Almanya doğumluyum. İlkokulu İnegöl Hayriye Köyü’nde, ortaokulu İstanbul Pendik’te, liseyi de İnegöl Lisesi’nde okudum. Sonrasında hemen iş hayatım başlamış oldu. Evliyim, üç çocuk babasıyım. 4 farklı sektörde varız. Kardeşim Ersan beyle aile şirketiyiz. “Kapı Dünyası” markasıyla çeşitli iç mekan kapıları üretiyor ve mimari tasarımları hayata geçiriyoruz. İnşaat kısmında “Badepark” markasıyla nitelikli daireler yapıyoruz. Altı yıl önce hobi olarak başladığımız tarım bugün geldiğimiz süreçte profesyonel üretime dönüştü. Ürün olarak ceviz, elma, aronya meyveciliği, her yıl ekimi gerçekleşen buğday ve ay çekirdeği. Hedefimiz “Aronya İnegöl Vadisi” markasıyla aronya meyvesi yetiştiriciliğinde öncü olmak. 4. sektör olarak, kızlarım İpek, Cansu ve Senem’in baş harflerini barındıran ‘’İCS Estetik’’ markalı güzellik merkezimiz büyük kızım Cansu’nun sorumluluğunda İnegöl’ümüze hizmet ediyor.
İş hayatına nasıl başladınız?
Biz gurbetçi bir ailenin çocuklarıyız. Babam 1988 yılında, mobilya presçiliği olarak fason hizmet veren, yani çeşitli ahşap kaplamaların suntaya ve MDF’ye sıcak pres yapan bir makine almasıyla başladı. O yılların şartlarında makineyi İstanbul’dan gece yarısı İnegöl’e zor getirdik. Babam Almanya’daydı. Bir yıl acemi şekilde işi idare etmeye çalıştım. İş konusunda çok meraklıydım. Ortaokul 2’ye giderken el işi dersimiz vardı haftada bir ders. Bugün düşünüyorum da, asıl heyecan yani girişimcilik ruhu o gün öğretmenimin önlük cebine iğne iplikle ismimizi yazdırmayı öğretmekle başlamış. Sanayide işe başladığım dönemde mobilyacıların preslemek için getirdikleri kaplamalardan küçük olup işe yaramaz diye attıkları ceviz ve dışbudak kaplama parçalarını toplar, ölçülü milimetrik çizer, maket bıçağı ile keser oynamak için damalar ve tavlalar yapardım. Sonrasında bu şekil almış kaplamaları sunta üzerine preslemek için yine yerdeki parça suntaları toplar birbirine yapıştırarak büyük parça haline getirirdim. Bu malzemelerin hepsi atık malzemelerdi. Zaman içerisinde mobilyacı ustalarımızın çalışma şekillerini öncelikle hafızaya almaya, sonrasında yaptıklarını uygulamaya başladım. İş merakı ve heves bütünleşince düşünceleriniz yön buluyor.
Kapı sektörünü tercih etmenizin nedeni nedir?
Aslında tercih etmedik, şöyle oldu; 1992 yılında ben askerdeyken babam evimizin kapılarını değiştirme kararı alıyor. Ama bu süreç nereden baksanız iki yıl kadar sürüyor. Nihayete erdiğinde baktık ki çok güzel oldu, biz bu işi yaparız dedik. Çok sayıda üretemesek de sonuçta olduk kapıcı. Sonra çeşitli dolap işlerine başladık. Aslında girdiğimiz tüm işlere o sektöre odaklanarak girmedik, merakla başladık her şeye. Sonrasında profesyonelleştik. Bir işi doğru analiz ettiğinizde, o işi yaparken eksiltme yapmadığınız sürece, niyetler iyi olduğu sürece sonuçlar her zaman başarılı oluyor. 1999 yılında Marmara depremi oldu. İnşaatlar durma noktasına geldi, piyasalar daraldı. 2001-2002 yıllarında biraz daha farklı kapı modelleri üretip, fuarlara katılma kararı aldık. 2001 yılında kapı broşürümüzü kendim hazırladım. O dönemde Bursa/ Özlüce ve Ertuğrul mahallesinde inşaatlar yükseliyordu, yollar adeta tarla yoluydu. Cesaretimi sorguluyorum, büyük büyük binalara broşürlerimizi dağıttık. 2003 yılında piyasa hareketlenmeye başladı. Sipariş makineleşmeyi, makineleşme çalışan personeli getirdi. Sonra üretim alanı büyümeye başladı. Böylece bugünkü entegre üretim fabrikası diyebileceğimiz 13 bin metrekareye ulaşmış olduk. 2005 yılıydı Özdemirler Pres Kapı olarak devam ettiğimiz sektörde, kapı firmamızı markalaştırmamız gerektiğine karar verdik. Bir ayakkabı zincirinden çocukken etkilenmiştim onun isminden yola çıkarak markamıza “Kapı Dünyası” ismini verdik. Kapı Dünyası artık her evin rüyası olmuştu.
Kapı Dünyası firmasını tanıyabilir miyiz?
2010 yılında fabrikamızın temelini attık. 2011 yılının Nisan ayında fabrikamıza yerleştik. O dönemde 22 kişiydik. Bazı zamanlar 98 çalışan sayısına çıktık. Bugün 67 kişiyiz. Siparişe gün taahhüdü veren ve yerinde montajlı teslim eden bir firmayız. İş olmadığından değil çalışacak personel bulamadığımız için bu durumdayız. Bizim işimizde hataya yer yok. Tek prensibimiz var, müşteri teslim edilen üründen yüzde 100 memnun olacak. En güzel reklam mutlu müşterinin referansıdır. İşi doğru yaparsanız müşteri size kendisi gelir. Müşteri bize kendisi geliyor. Bu güne kadar belki de 1 milyon adede yakın kapı üretmiş ve teslim etmişizdir, şunu iyi biliyorum ki üzdüğümüz, kırdığımız tek bir müşterimiz yoktur.
· Ürün gamınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Hangi tür kapılar üretiyorsunuz?
Kendi tasarladığımız, tescillediğimiz modellerimiz var. Yüzde 100 masif, ahşap kaplamalı ve lake boyalı, klasik, modern, camlı ve camsız modeller üretiyoruz. Bizde model konusunda sınır yok. Ürünlerimizi belirleyen müşterinin tercihi oluyor. Biz müşterimizin isteği doğrultusunda da özel tasarım yapabiliyoruz.
Aylık üretim kapasiteniz nedir?
Üretim kapasitemizi öncelikle sipariş ölçüleri, model ve boya şekli belirliyor. Kapı var ayda 3 bin tane üretiliyorsunuz, kapı var 300 tane üretebiliyorsunuz. Aylık montajda teslim sayısıdır bizim için geçerli olan. Kapının standardı sözde var, fakat gerçekte çok az. Butik üretim yapıyoruz. Mobilya gibi üretelim, ambalajlayalım ve adrese gönderelim değildir.
Ağırlıklı olarak müşterileriniz kimlerden oluşuyor? (İnşaat firmaları, bireysel müşteriler, vs)
Müşteri ayrımımız yok bizim. Bir kapı da üretiyoruz, bin kapı da üretiyoruz. Sınırımız yok. Ama inşaat firmalarının ağırlığı daha fazla ve Bursa’nın elit projelerinde yıllardır varız.
Kapı sektöründe yerli ve yabancı markalar arasında nasıl bir rekabet var?
Rakip tanımıyoruz desek ayıp ederiz, kendimizi övsek yanlış yaparız. Bizim firmamızı insanlar benimsemiş durumda. Dışarıdan aldığımız izlenim bu. Biz para odaklı değiliz. Biz karşılıklı değer katacak işlerde varız. Benimsemediğimiz bir taleple ticaret yapmıyoruz.
Kapı, güven kavramı ile iç içe… Siz markanızın önemini bu kavramla nasıl tanımlarsınız?
Güven iki anlama geliyor. Biri müşteri gözünde, yaptığınız ürünün arkasında olmanız. İkincisi de kapınızın sağlamlığı. Kapı üretirken biz gerçek değerleri, şekilleri neyse onu uygularız. İşi doğru yaptığınızda yani mutfak sağlamsa sunumunuz, hizmetiniz idealdir. Az önce de söyledim, şu ana kadar küstürdüğümüz kimse yok. Kapı önemlidir…
Sırlarınızı tutar, belki bilmediğiniz, fark edemediğiniz bir dostunuz olur. Sürekli görür ve dokunursunuz ona, bazen ilgi göstermez bazen de vurursunuz. Ama o hep sadık kalır size. İsteklerinize cevap verir verir ve hiç karşı gelmez. İşte kapı bu yüzden önemlidir. Biz bu önemin farkındayız. Misyonumuz müşterilerimizi memnun ve mutlu etmek. Kendilerine değer verildiğinin farkına vardırmak, “Müşterilerimiz önemli. Ve biz onlarla varız.”
Tüketiciler kapı tercihinde nelere dikkat ediyor?
Tüketiciler genellikle fiyatı dikkate alırlar, kalite daha sonra gelir. Kapı siparişinde öncelikle kullanılan malzemeler, uygulama şekilleri, boya atım kalitesi ve en önemlisi montaj şekli göz önünde bulundurulmalıdır. Yani müşteri referansı her şey.
Bursa dışında faaliyet gösterdiğiniz bölgeler var mı?
İstanbul, Eskişehir, Balıkesir, Bandırma, Yalova, Gemlik, Orhangazi; bu bölgeler bizim her zaman portföyümüzde var. Yurdun çeşitli yerlerinden müşteriler bize hep referansla gelir.
İhracatta da güçlü bir firmasınız. İhracat konusundaki çalışmalarınızı özetler misiniz?
İhracatımız son 5 yıldır yoğunlaştı. Romanya, Gürcistan, Libya, Türkmenistan, Bahreyn, Katar, Fransa, Kıbrıs, Moritanya ve Almanya’nın birçok kentine ihracat yapıyoruz. Bunların hepsi de referansla gelen müşteriler.,
Özel dekorasyon hizmetleri de veriyorsunuz. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Genelde mimari tasarımlara cevap veriyor, hayata geçiriyoruz. 2023 yılı Mart ayında “İdea Decor” markasıyla kendi mağazamızla Bursa FSM Bulvarı’ndayız. Mutfak, vestiyer, giyim ve banyo dolapları, süpürgelik vs. gibi ürün modellerini sergileyeceğiz. Üretimin her noktasında varız.
İş insanı olarak çeşitli derneklerde görevler aldınız, başkanlık yaptınız. STK’ler, iş insanlarına neler katıyor?
İlk STK ile tanışmam 1999 yılındaydı. 2005 yılında bir arkadaşımın telefonuyla İnegöl Genç İşadamları Derneği’nin (İGİAD) yönetimine girdim. Bugün şu anda böyle konuşabiliyorsam, bu bizleri bu işlere dahil eden, geçmişten bu güne yol açan ağabeylerimizin sayesinde olmuştur. O yıllarda STK’ye girmeseydim ben belki sessiz bir kapıcı olacaktım. Gençler geleceğimizin teminatı. Onları bir yere odakladığınızda bunun karşılığını alıyorsunuz. 8 yıl yönetim kurulunda bulundum. 6 yıl (3 dönem) başkanlık yaptım. Bu dönem içerisinde bizim gibi 72 derneğin konfederasyon yönetim kurulunda bulundum. Birçok dernekte üyeliklerim mevcut. Farklı federasyonluklarda başkan yardımcılığı görevlerim var. Aynı zamanda Ticaret Odası’nda Meclis üyesiyim. Sosyallik çok güzel bir şey. Türkiye’nin her noktasında arkadaşlarım oldu. Gençlerin kendilerini aşmaları ve hayatta yön bulmaları için bir yol. En önemlisi buradaki birikimlerle hem kendinize hem yaşadığınız kentinize değer katıyorsunuz.
1988 yılında faaliyete başlayan firmanızın 34. yılı. İş hayatındaki başarınızı neye borçlusunuz? Gerek sektöre yeni girmeyi düşünenlere, gerekse genç girişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Bugün 4 sektörden 3’ünün personel ihtiyacı var. İş bilen personele ihtiyacı var. Özelikle bizim mobilya sektöründe. 4+4+4 mecburi eğitim neticesinde ne yazık ki herkesi üniversite mezunu ettik. İş beğenmeme, mesleksizlik had safhada. İlkokul mezunu nesil tükeniyor, yanlış anlaşılmasını istemem bu arada. Geçmişte ilkokuldan sonra okumayacak olanlar çeşitli sektörlerde çalışarak çıraklıktan ustalaşıyordu. Sanatkar, mavi yaka usta ve yönetici yetişiyordu. Üniversite mezunları da okumayı gerçekten istedikleri için başarılı çıkıyorlardı. İşte bu sanatkarların, ustaların yaş ortalaması itibarıyla emeklilik zamanları geldi. Bugün kalan nesil EYT ile kendilerini kıyıya çekerlerse çoğu sektörde sıkıntı yaşanacak. Bugün biz işin mutfağından gelmesek işleri yürütemeyiz. Bedenen çalışan insan bulmakta zorluk çekiliyor. İnşaat sektöründe de bu böyle. Araştırmalarda mobilya sektörü dünyada 10 sektör içerisinde en zoru. Mobilya el emeği fazla olan, üretimde kişiden kişiye farklılık gösteren bir sektör. Ahşap yaşayan bir canlı ürün ve birebir ürünlerin aynısını üretemiyorsunuz, benziyor sadece. Bugünkü gençlerin çoğu üniversite mezunu ve çoğu şunu istiyor: Masa başı iş olsun, araç otomatik vites olsun vs... Gençlerin yapacağı iş şu; gençler üniversiteye gittikleri ilk gün o kapıdan mezun olacaklarını bilmeliler. Mezun olup kapıdan çıktıkları gün önlerinde dik bir uçurum görecekler. Gençlerin kendilerine öncelikle hedef koymaları gerekiyor. Girişimi, bilimi, ilimi, teknolojiyi uygulayabilenlerin bu dünya düzeninde başarılı olmaması imkansız. Başarı, zorluklarla mücadele etme sanatıdır. Şans akıldır, aklı yönetmek sizinle alakalıdır. Hedef yoksa sonuç duvarda kağıttan ibaret olacaktır. Bizim İnegöl sanayimizin, bizim kuşağın çoğu ilkokul, ortaokul veya lise mezunudur. Biz de şunu diyebiliyoruz; pratik bilincimizde fakat keşke teorik altyapımız da olsaydı.
İş hayatı dışında neler yapıyorsunuz, hobileriniz var mı?
Öğrenmeyi çok seviyorum. Büyüklerden geçmişte yaşanmışları, anıları dinlemek, konferans anlatımlarını sürekli bilgi paylaşımlarını takip etmek, yeni yerler gezmek, görmek çok güzel. En önemlisi işlerimizi hobi düşüncesiyle yapıyoruz. Biz köyde büyümüş şanslı çocuklardanız. Dedem sabah gün ışırken kaldırır doğru tarlaya götürürdü. Tarımın her noktasında bilgi ve işlem olarak varız. Yaklaşık 5-6 yıl önce hobi olsun diye 12 dönüm tarlaya ceviz diktik. Bugün 250 dönüm tarlayı farklı ürünlerle profesyonel bir noktaya getirmiş durumdayız. Yakında “Aronya İnegöl Vadisi” markamızla da ortaya çıkaracağız. İlerleyen zamanda ürünlerimizi ambalajlı satış durumuna getirebiliriz. İstatistikler dünya nüfusu ile gıda kaynakları arasındaki makasın her geçen yıl açıldığını gösteriyor. Tarım çok güzel bir hobi…
Unutamadığınız bir anınız var mı?
Çok var tabii ki, birini anlatayım. Bir gün Çıraklık Eğitim Müdürümüzü ziyarete gitmiştim. Ofiste masa ve dört sandalye var. Müdür ve karşısında üç kişi oturuyor. Dördüncü olarak ben girmişim. Neyse müdür sırasıyla tanıştırdı, sıra bana gelince ‘Hakan Bey kapıcıdır’ dedi. O arada çaylar geldi içiliyor, 10-15 dakika geçti geçmedi, karşımda oturan beyefendi bana dönerek ‘Hakan Bey siz hangi sitede kapıcısınız?’ diye sordu. Müdür yerinden kalktı ve ‘Hakan’cığım özür dilerim’ diyerek diğerlerine döndü; ‘Hakan Bey kapı üreticisidir’ dedi. Biz alıştık. Kapıcı olmaktan memnunuz.