Ev hanımıyken 47 yaşında kooperatifçi olarak inşaat sektörüne giren Şükran Müngen Koçak, kadınların sektöre düzen ve güven getirdiğini belirterek, “Onların güvenini sarsmamak için elimden geleni yapıyorum. Onların parası benim paramdan daha kıymetli” dedi.
Bu sayıdaki konuğumuz çok sıradışı bir müteahhit. Şükran Müngen Koçak, ev hanımıyken eşi rahatsızlanıyor ve emekli oluyor. Bu gelişme Şükran Hanım'ın kendisini 47 yaşında inşaat sektörünün içinde bulmasına neden oluyor. Önce kooperatifçilikle başlıyor ve işin altından alnının akıyla kalkıyor.
Daha sonra kendi projelerini hayata geçirmeyi başarıyor ve sektörde kendine haklı olarak güzel bir yer ediniyor. Bütün işlerini güven üzerine kuran Şükran Hanım, “İnşaata bir malzeme alırken, birçok yerden teklif alırım, defalarca pazarlık ederim. En iyisini yapmaya çalışırım. Herhalde bu güveni piyasada yapmışım ki kooperatif kurduğum anda üyelerim doluyor ve daha orası bitmeden, aynı üyeler yenisini yapıp yapmayacağımı soruyorlar” diyor. Şükran Müngen Koçak, Konut ve Yapı Gazetesi'ne inşaat sektörünü ve bu sektörde kadın olmayı anlattı.
İnşaat sektörüne bir bayan olarak 1990 yılında tam 47 yaşındayken giriş yapmışsınız. Neden beklediniz o yaşa kadar ve niçin inşaat sektörü?
Ev hanımıydım. Eşim TSE'nin Bölge Temsilcisi idi. Ve rahatsızlandı. Aniden emekli ettiler. Eşim buna çok üzüldü çünkü daha çok gençti. ‘Niye üzülüyorsun gel bir kooperatif kuralım. Ben çalışır koştururum, sen önde görünürsün’ dedim. Maksat ona moral olsun. O zaman çok heyecanlıydım, ‘Her şeyi yapacağım’ şevki içerisindeydim. Böyle başladık inşaat sektörüne. Bir süre sonra eşim yeniden hasta oldu, epeyce hastanede kaldı.
Ameliyat oldu sonra iyileşti ama bu defa da ayağı kırıldı. Ayağı kırılınca da bir daha işin içine hiç giremedi. Bana illa ‘sen kadınsın yapamazsın. Bu iş çok zor bir iş’ dedi. Ben de ‘Artık bir defa girdim’ dedim. Hatta kızım Zerrin de daha yeni mezun olmuştu; ‘Anne, bu senin son şansın. Babam da rahatsız. Böyle bir fırsat her zaman ele geçmez’ deyip manevi destek verince bana bir güç geldi. Bir ortak aldım yanıma, girdik bu işe ve devam ettirdim.
HEP ‘BU SON’ DİYORUM AMA…
Sonra…
İlk inşaatım 45 daire, ikincisi 80 daire, üçüncüsü de 40 dairelikti. Bu son inşaatımızdan sonra deprem oldu. Birden bire hevesim kaçtı ve ‘Çok zor bir şey insan hayati. Yeter artık evde oturayım’ dedim. 6 ay kadar evde oturdum ama çok sıkıldım.
Sektörü bıraktığımı duyunca çok üzülen kooperatif üyeleri, o süreçte deprem korkusunun da etkisiyle sürekli villa istediler benden. 52 villalık Menekşe Villaları’na başladım. ‘Burası son’ demiştim ama orası daha bitmeden Ertuğrulkent’ten çok güzel bir arsa geldi. Arsa sahipleri de ‘Bize çok erkek müteahhit geldi güvenemedik ama o bayan gelir yüzde 35 ile alırsa biz veririz arsayı’ dediler.
Sizin anlayacağınız ‘Hep ‘burası son’ diyorum ama hiç sonu gelmiyordu. Artık ‘son’ demiyorum. Oraya girdim ve 110 daire de orada yaptım. Bu arada Küçük Sanayi Sitesi’ndeki Otomasyon Plaza’yı yaptım. Yine ‘Tamam. Bu son’ derken ardından yazlık istediler. Gömeç’te bir yıl boyunca denize sıfır büyük bir arsa aradım. Ben zaten bugüne kadar hiç küçük iş başlamadım. Hep büyük iş yaptım. Düşündüm ‘Kooperatif olarak mı yapayım?’ diye çünkü hep o güne kadar kooperatifle çalışmışım, kooperatif işini biliyorum.
Sonra yer çok uzak olduğu için üyeleri toparlamak, genel kurullarını yapmak zor olacaktı. Bunu ‘Yap-sat yaparsam nasıl olur?’ diye düşündüm. Sonra bir ortak aldım yanıma. Aydemer İnşaat olarak Burdent Yapı Denetim ile Aydent diye ortak bir şirket kurduk. Ve Ayvalık Gömeç’te Blue Teras Evleri’ne başladık. 50 villadan oluşan projenin bu yıl içinde bütün kabası ve incesi bitecek. Ağustos ayı gibi insanlar içinde oturacaklar. Orası çok muhteşem bir proje olacak.
Peki size hep ‘Bu son’ dedirten sebepler neydi?
Bir defa bir bayan olarak 47 yaşından sonra bu işi bilmeden sektörün içine girdim. Bu sektör sizi yıkacak bir sektör hele bayan olarak. Kooperatifin zorlukları oluyor, arsa sahipleriyle görüşüyorsunuz. Arsa sahiplerinin sorunları oluyor. Bir de inşaat sektöründe çalışan işçilerin çoğu cahil. Basar gider küfürü. ‘Fakat neden küfrediyorsun?’ diye soruyorum. Hemen çekiliyorlar, daha saygılı, daha kibar oluyorlar.
Bir de malzeme alacağınız firmalar bayansınız diye gelip sizi aldatmaya çalışıyor. Bunlara alışıncaya kadar çok zorluklar yaşadım. Pişip, uyandıktan sonra, tamamen çevreyi tanıdıktan sonra daha farklı oldu. Her gelen insanı kendim gibi bilmemeyi öğrendim. Sözleşmelerimi ona göre yaptım. Kısacası sorunlar oldu ama her zaman da sorunların üstesinden geldim ve teslim ettim evleri.
Blue Teras Casinomaxi Evleri ile ilk kez yap-satçılığı denediniz…
Evet. Ben hep kat karşılığı anlaştım bugüne kadar. Ama bu Blue Teras Evleri’nin arsasını krediyle aldık şirket olarak. Yap-satçı bir konsept oluyor bu. Bugüne kadar yaptıklarım hep kooperatif işi oldu. Ve başlama tarihim ile bitiş tarihim hep 4 yıl. Türkiye’de kooperatifler 10-12 yılda bitirilirken, ben hep tam 4 yılda tamamladım. Bu özelliğimden ötürü Ankara Meclis Haber’den bile benimle görüşmeye geldiler. Ülke genelinde belediyelerden kooperatiflerin başlama tarihlerini öğrenerek,4 yıl gibi kısa sürede girdikleri işi bitiren ender birkaç kooperatifçiden biri olarak beni tespit etmişler. Ve benimle röportaj yaptılar. O zamana kadar ben hiç bir medyayla görüşmeyi kabul etmemiştim. ‘Ne gerek var?’ beni duyan zaten geliyor.
PARA KAZANMAYI DEĞİL, DAHA GÜZELİNİ YAPAYIM İSTEDİM
Peki 4 yılda bitirmeyi nasıl başardınız?
Ben kooperatifi kuruyorum, kendim başkan oluyorum, önce bütün üyelerimi toparlıyorum. Ondan sonra kooperatifi birisine devrediyorum ve müteahhitliğini yapıyorum. Ne oluyor?; Hep benim elimden çıkıyor. Onun için 4 yılda bitmiş oluyor.
Ama en önemlisi de şu; Ben bu işe ilk başladığım zaman da ‘Ne kadar para kazanacağım?’ diye girmedim. ‘Ben bu işi güzel yapayım, ikincisini daha güzel yapayım, üçüncüsünü daha da güzel yapayım’ diyerek hareket ettim. Üyelerin hakkını yemeden, bir an önce inşaatı bitirmek ve tapularını dağıtarak ev sahibi yapmak en büyük amacım oldu. Çünkü zamanında ben de ‘Bir evim olsun’ diye arzu etmiştim. Allah’a çok şükür ki çok çalıştım, emeğimle çok kazandım, çok ev verdi.
Kadın müteahhit olarak sektöre katkınız başka ne yönde olmuştur?
Kadın olunca bu sektöre daha bir düzen ve güven geliyor. Bütün üyelerim güvenirler. Ve ben onların güvenini sarsmamak için elimden geleni yapıyorum. İnanın onların parası benim paramdan daha kıymetlidir. Onların bir kuruşu bile benim için çok önemlidir.
Ben inşaata bir malzeme alırken, bir çok yerden teklif alırım, defalarca pazarlık ederim. En iyisini yapmaya çalışırım. Herhalde bu güveni piyasada yapmışım ki kooperatif kurduğum anda üyelerim doluyor ve daha orası bitmeden, aynı üyeler yenisini yapıp yapmayacağımı soruyorlar. Hiç unutmuyorum sektöre yeni adım attığım zamanlarda bir kooperatif kuruyordum; raf yaptırdığımız bir bey benim ne iş yaptığımı sordu. ‘Müteahhidim. Burada yeni bir kooperatife başlıyorum’ dedim. ‘Abla, ben kooperatife yemin etmişim ama o kadar temiz bir yüzün var ki, sen harama el uzatacak, bizim paramızı yiyecek biri değilsin’ diye karşılık verdi ve benim ilk üyelerimden oldu. Açık açık ben ne para kazanıyorsam söylerim üyeye ve hiç bir sorun olmaz. Böyle başladım böyle gitti işte.
İlk kooperatifçiliğe adım atarken karşılaştığınız sorunları hatırlıyor musunuz?
Çok heyecanla başladım. İlk inşaatım 45 dairelik bir yerdi. Arsa bulmaya giderken, hiç kimse arsa vermiyor, benden referans istiyorlardı. Soruyorlardı ‘Daha önce böyle bir iş yaptınız mı?’ ‘Yapmadık.’ Sonra bir aile dostumuzun bana güvenmesi ve destek vermesiyle başladık.
Ben ondan çok şeyler öğrendim. Sonra ikinci inşaatım 80 dairelik bir yerdi. Arsa sahipleri Almanya'daydı, onları çok zor bulup getirttim. 1 ay Türkiye'de kaldılar, bizim için dükkanlarını kapamış gelmişler. Ve inanın çok müteahhitler arsalarının peşinden koşmuş ama ben aldım orayı da. 4 yılda bitirdim. Daha sonra Barış Mahallesi’ndeki büromuzun da olduğu bu yer Nilüfer Belediyesi’nin oyun alanıydı ve gecekondular vardı.
Dönemin Belediye Başkanı Faruk Baykal’a ‘Burayı nasıl temizleyeceğiz? dedim. Faruk Başkan da dedi ki; ‘Gel biz Avrupa’da olduğu gibi yapıp bir ilke imza atalım. Yazışmalar oldu, 6 ay sürdü ve Belediye’nin oyun alanı, konut alanı oldu. Ben buraya 20 dairesi Belediye’ye, 20 dairesi üyelere olmak üzere 40 daire yaptım. Belediye, 17 tanesini gecekondu sahiplerine verdi.
Bir bayan hem de 47 yaşından sonra… Yaşın ve cinsiyetin hiçbir şeyi sınırlayamayacağını fazlasıyla göstermişsiniz…
Gerçekten öyle. 22 yıldır bu işi sürdürebiliyorsam bu da kanıtıdır. Ben inanıyorum ve bütün zorlukları göz önüne alarak, hiç korkmadan önüme gelen dağ gibi sorunlar da olsa ‘Bunun altından kalkacağım’ diyorum. Ve gerçekten de kalkıyorum. Temiz niyetimden, inandığımdan çok sorun çıktı karşıma ama aynı şekilde de çıkıp kayboldu hayatımdan.
Sonuçta ben çok uğraştım, çok yoruldum ama doğrular benimle beraber. Çünkü ben doğru yolda yürüyorum ve doğrular bana bir şekilde dönüyor. Ben bir kuruş kooperatifin parasını yiyemem. Zaten aldığım paraları üyeler biliyor, daha fazlasına gerek yok. Onun ben bereketini de çok görürüm.
KALICI BİR ESER BIRAKMA HASTALIĞI
Kooperatifçilik ve yap-sat arasında ne gibi fark var?
Kooperatifçilikte daha çok yoruluyorsunuz. Üyelerle, insanlarla çok muhatap oluyorsunuz. Ama yap-sat’ın da riski çok fazla. İkisi de çok farklı ama ikisi de çok zevkli. Ben bütün inşaatlardan keyif alıyorum. Kalıcı bir eser bırakıyorum çünkü. Eserimi görüyorum ve ondan müthiş bir haz alıyorum. Ben de bir hastalık. Hiç bir zaman küçük arsa istemedim.
Çok büyük bir arsa bulduğum zaman geri çevirmiyorum. Şu anda bile Bursa’da yine büyük bir arsa bulursam, yine kooperatif olarak yapacağım. Kooperatifçiliği daha çok seviyorum çünkü.
Sektöre girmek isteyen bayanlara neler önerirsiniz?
Uyanık olsunlar. Çalışmayı ve özverili olmayı bilsinler. Ben her gün şantiyeme giderim, her gün işimi takip ederim pes etmek yok. Eşim bana defalarca ‘Yapma, yapamazsın’ demesine karşın vazgeçmedim. İnandım. ‘Ben yapacağım’ dedim. Onlar da vazgeçmesinler, kendi inandıklarını yapsınlar.