İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İMSİAD) Başkanı Şeref Demir, ayağının tozuyla geldiği yeni görevinin ardından yaşanan depremi, sektörün alması gereken önlemleri, sorunların çözümlerini ve bu doğrultuda İMSİAD olarak atacakları adımları Konut Yapı’ya anlattı.
Röportaj: Dilek Atlı
Türkiye’nin deprem gerçeğiyle ağır bir bilanço ile karşılaştık yine ve yeniden. Genel bir değerlendirme alabilir miyiz?
Yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen bu felaket, iki depremin üst üste gelmesiyle birlikte büyük bir faciaya neden oldu. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye, adeta tek vücut olarak kanayan yaramızı sarmak için seferber oldu. İMSİAD olarak, deprem bölgesinde enkaz altında kalanların kurtarılması için hemen iş makineleri gönderdik. Arama ve kurtarma çalışmalarında kullanılması için ekipman desteği sağladık. Bölgeye battaniye başta olmak üzere insani ihtiyaçları karşılayacak gıda ve temizlik maddeleri sevk ettik. Koordinasyonun doğru sağlanabilmesi için ayrıca İl Deprem Koordinasyonu kurduk. Komisyonumuz, yeterli konteyner temini için çalışmalarını sürdürüyor. Tüm bunların yanı sıra sektörümüze de bir çağrımız oldu. Deprem bölgesinde 3 ay OHAL ilan edildi. Sektördeki paydaşlarımızı bu süre içinde yapılan satışlarının en az yüzde 1’ini deprem yardımı olarak bağışlamaya davet ediyoruz.
Müteahhitlerin depremdeki payı gündemin konusu. Bu kapsamdaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İnşaat sektörü, uzun yıllar boyunca, kontrolsüz ve çok hızlı büyüdü. Dolayısıyla gerekli denetimlerin sağlıklı yapılmaması ve hızlı büyümenin verdiği kontrolsüzlük sonucu Avrupa’daki müteahhit sayısının neredeyse 10 katına ülkemizde ulaştık. Avrupa ülkelerinde takribi 35-40 bin müteahhit varken, bu sayı Türkiye’de 350-400 binlere varıyor. 1999 Marmara Depremi’nden sonra Deprem Yönetmeliği’nin değişmesi, beton kalitesi ve demir yoğunluğunun artmasını sağladı. Böylece 2000 yılından önceki binalar otomatik olarak riskli bina sınıfına geçmiş oldu. Bu, riskli yapı stoğunun yoğunluğunu ortaya koydu. Ayrıca kaçak yapılar ve çıkan imar afları da bu riskli yapı stoğunun tuzu biberi oldu. Diğer taraftan, büyük yıkımların tek sorumlusu müteahhitler oldu. Ancak bunu böyle ifade ettiğimiz takdirde soruna çözüm bulamayız. Birkaç müteahhittin eline kelepçe vurulup kamera karşısına çıkarılması, büyük kayıpların sorumlusunun yalnızca müteahhitler olarak kamuoyunun algısına sunulması, önümüzdeki süreci daha da olumsuz etkileyecektir. Sorunun kaynağının tespiti iyi yapılmalıdır. Sorun, yalnızca müteahhitten kaynaklanmıyor, sistemsel bir sorundan kaynaklanıyor. İnşaat yapım sürecinde denetleyici birimlerin hepsinin ihmali söz konusu olduğunu da bu kapsamda belirtmek gerekiyor.
Müteahhitlik mesleğinin herkes tarafından yapılmaması gerektiği ve bunun bir ölçülendirme ve ehliyete sahip olması gerektiğini sizler de vurguluyorsunuz. Bu konuda çözüm önerileriniz neler?
2019 yılına kadar herkesin sektöre istediği şekilde girip, istediği miktarda inşaat yapma olanağı vardı. Gerekli mevzuat düzenlemeleriyle müteahhitliğin sınıflandırılması, yapı denetim sistemindeki düzenlemeler ve şantiye şefi zorunluluğu gibi faktörler, sektörde disiplin sağladı. Böylece sektör bir elemeye tabi tutuldu. Belirli bir kalite oturdu. Denetimler neticesinde de bir müteahhittin yanlış yapma olanağı kalmadı, inisiyatif kullanma durumu ortadan kalktı. Böylece inşaata ilk başladığınız günden son güne kadar denetlemelerle süreç devam ediyor. Unutmamak lazım ki beklenen bir Marmara Depremi var. Bu gerçek doğrultusunda yaşamayı öğrenmemiz ve önlemlerimizi almamız şart.
Yapı denetimlerinde Bursa için yapılması gerekenler konusunda İMSİAD nasıl bir rol oynuyor? Özellikle genç ve yeni yapılar ile ilgili neler belirtirsiniz?
Yeni yapılarda bir çözüm üreteceğimiz zaman, insanları paniğe sevk edecek söylemlerden kaçınmak gerekiyor. Ancak bir rehavete kapılıp deprem gerçeğini de unutmamız lazım. Mühendislik ve yapı denetim hizmeti almış yeni yapıların projesi sahaya tam olarak uygulanmışsa kimsenin endişesi olmamalıdır. Yeni yapılar, hasar görebilir ama insan öldürmez. Bu konuda, kimsenin kaygısı olmasın. 2000’li yıllardan önce yapılan binaların ise teste tabii tutulup binanın riskli olup olmadığını belirlemek gerekiyor. Beklenen Marmara Depremi nedeniyle bir an evvel tedbirlerimizi almalıyız.
Bursa’nın olası deprem riski doğrultusunda yaşanacak kayıpları ve zararları önlemek için İMSİAD olarak bu tedbirlerin alınması konusunda rolünüz ne olacak?
İMSİAD olarak, özellikle riskli yapılar ile ilgili hassasiyetimiz var. Aynı zamanda Bursa’daki en çok kentsel dönüşüm projesini gerçekleştiren bir firmanın da (Akyükselen İnşaat) Yönetim Kurulu Başkanı’yım. Her firma kar amaçlı kurulsa da olayın vicdani boyutu da var. Kârımızı minimize ederek, bizim müteahhitler olarak, kentsel dönüşüme katkı koymamız gerekiyor. Yapıların sağlamlığı için de denetimlerin ve yetkin elemanların güvenilir olması için çalışmalar yapmalıyız. Üyelerimizle bu konuda hemfikiriz. 6 Şubat Depremi bir milat olarak daha da fazla hassasiyet yaratacaktır. Kamunun da gücünü kullanarak vatandaşa rağmen vatandaşı düşünen adımlar atması gerekiyor. Vatandaşın da fedakârlık göstererek sürece uyum sağlaması gerekiyor. Kamu, sınırlı kaynakları nedeniyle her yapıyı dönüştüremez sonuçta.
İMSİAD Başkanlığı süreciniz kapsamında yeni Yönetim Kurulu’nuzla birlikte gerek deprem konusunda, gerek sektörün diğer önemli konu başlıklarında plan ve programlarınız var mı?
İMSİAD, 2011 yılında kuruldu. Şu an mevcutta 151 üyemiz var. Üyelerimiz arasında konut sektöründeki müteahhitlerin ağırlıklı olmasıyla birlikte kamu müteahhitleri, sektöre ürün imalatı yapan firmalar ve proje hazırlayan paydaşlarımız da var. Sektörel sorunları çözme, üyelerimizin sıkıntılarına çözüm üretme hedefinde projelerimiz bulunuyor. Çalışmalarımızda geçmiş dönemden bugüne kadar emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sektördeki paydaşları bir araya getirerek sektörel gelişmeler konusunda bilgilendirme, eğitimler verme, gençlere yönelik çalışmalarda bulunma programımız içinde yer alıyor. Ayrıca sektördeki diğer firmaları da çatımıza katmak amacındayız. Çağdaş ve sağlıklı yaşam alanları inşa etmek için kullanılan ürünleri imalat tesislerine giderek daha da geliştirmenin yollarını arayacağız. Bunların yanı sıra sektörün kanayan yarası arsa konusuna da değinmek gerekiyor. Kaçak yapılaşmanın yanında arsa kıtlığından dolayı oluşan yoğun yapılaşma ve arsa maliyetinin yüzde 50’nin üzerine varan oranla inşaat maliyetine binmesi gibi sorunlar sektörümüzü daralttı. Vatandaşlar da barınma ihtiyacına ulaşamaz oldu. Bu bakımdan arsanın bir rant aracı olmaktan çıkarılması gerekiyor.
İmar Affı (İmar Barışı) konusundaki değerlendirmenizi de alabilir miyiz o halde?
Yaşadığımız son depremde de görüldü ki, bundan sonra gerek İmar Affı, gerek İmar Barışı gibi sözcüklerin telaffuz bile edilmesinin suç sayılması gerekiyor.
İMSİAD Başkanı Şeref Demir’i yakından tanımak istesek neler söylersiniz?
İşletme Fakültesi mezunuyum. 30 yılı aşkındır inşaat sektöründeyim. Sektörümüz son derece yorucu bir sektör. Ancak bir proje hayata geçince yorgunluğumuza değiyor. Kendime zaman ayırmak o nedenle zor. Satranç oynamayı ve doğada yalnız kalıp kendimi dinlemeyi severim. Kalabalık bir aileyiz, 5 çocuğumla birlikte zaman geçirmeyi seviyorum. Sorumluluklarım fazla, aynı zamanda BTSO’da Meclis üyesiyim. Ancak sektörün sorunlarını çözmek ve topluma katkı sağlamak için çabam devam ediyor.