Bursa’dan dünyaya enerji çözümleri : BEMİS

RÖPORTAJ

1994 yılında kurulan Bursa Elektrik Malzemeleri İmalat Sanayi (BEMİS), 60 metrekare alanda 3 çeşit ürünle başladığı sektördeki yolculuğunda bugün Bursa OSB’de 11 bin metrekare kapalı alanda 6 bin ürün çeşidiyle 60 ülkeye ihracat yaparak devam ediyor.

BEMİS Yönetim Kurulu Başkanı Şinasi Güneş, doğru ve istikrarlı adımlarla, sabırla, hoşgörüyle ve fedakârlıklarla firmasını bugünlere taşımış, sektörünün lider firması yapmış. Vizyonu geniş bir iş insanı olan Güneş’in hedefleri de büyük. Güneş ayrıca kendi alanında farklı sektörlere girerek de firmasını geliştirmek istiyor.

Röportaj: Nagihan GÖRKEN

Sayın Şinasi Güneş, sizi tanıyabilir miyiz?
1963 Bursa Mustafakemalpaşa Hacıali köyü doğumluyum. Ben Bursalıyım. Babam Ardahanlı. Kökümüz Ardahan ancak insanın nerenin kültürü ile yetişmişse oralı olması daha doğru geliyor bana. Ama tabii aslımızı da inkâr etmiyoruz. Elektrik teknikeriyim. 3 çocuk babasıyım. BEMİS’in yönetim kurulu başkanıyım. BTSO meclis üyesiyim.

İş hayatına nasıl atıldınız? Firmanızı ne zaman kurdunuz?
BEMİS’i 1994 yılında kurduk. Bursa Elektrik Malzemeleri İmalat Sanayi açılımıyla bu ismi oluşturduk. BEMİS, 3 çeşit ürünle 2-3 çalışanıyla 60 metrekare bir yerde üretimine başladı. Ama doğru adımlarla istikrarlı, sabırlı, hoşgörülü bir şekilde fedakârlıklar yapılarak bugünlere geldi. Bugün BEMİS, Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi olan Bursa OSB’de 11 bin metrekare kapalı alanda 6 bin ürün çeşidiyle 60 ülkeye ihracat yapan, kendi ülkemizde de sektör lideri olan bir firma.

Ürünleriniz ve hizmetleriniz hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Müşteri kitleniz kimler?
BEMİS, endüstriyel elektrik ekipmanları üretiyorken bunların ana grupları olarak dağıtım panoları, fiş, priz serisi, kablo taşıyıcılar, enerji aktarım tamburları, butonlar gibi ürün gruplarımız var. Bizim ürünlerimiz endüstriyel alanlarda; şantiyelerde, tünellerde, madenlerde, fabrikalarda kullanılan ürünler. Ürünlerimiz teknik. Teknik insanlara hitap ediyor. Bu da bizim avantajımız. Teknik insanlara kaliteyi anlatmak, iletişim kurmak daha kolay oluyor.

Sizi sektörünüzde farklı kılan özellikleriniz neler?
Farklılığınız yoksa zaten markalaşamazsınız. Markalaşmanın en önemli yolu, tercih edilen olmaktır. Tercih edilmek için de farklılıklarınızın olması gerekiyor. BEMİS’in birçok farklılığı var. Kaliteyi zaten söylemiyorum, dünyanın en kaliteli ikinci ürününü üretiyoruz öte yandan en önemli farklılıklarımızdan biri tutarlı politikalarımız, hızlı termin uygulamamız ve ürünlerimizdeki zaman kazandırıcı, son nihai kullanıcıların işini kolaylaştıran önemli detaylar diyebilirim.

Bursa dışında yurt içi ve dışı nerelere hizmet veriyorsunuz?
Türkiye’de 100’ün üzerinde bayimiz var. 81 ilin 79’unda bayilerimiz var. Bayilerimiz aracılığıyla olmadığımız illere de pazarlamacı bayilerimiz gidip mal satıyor. Dolayısıyla 81 ilde de varız. Yurt dışında son 5 yılda Avrupa ağırlıklı pazarımız oluştu. Türki Cumhuriyetlere, Afrika ülkelerine, Körfez ülkelerine iyi ürün satışımız var. Avustralya hariç birçok kıtaya mal satıyoruz. Güney Afrika Cumhuriyeti’ne, Şili’ye mal satıyoruz. En uzak satış yaptığımız ülkeler bunlar.

Geleceğe dair hedefleriniz/yatırımlarınız nelerdir?
Ben bulunduğunuz alanda uzmanlaşmanın gerekliliğine inanıyorum. Dolayısıyla kendi alanımızda yatırımlara davam etmeyi, otomasyon ve verimlilik çalışmaları yapmayı, kaliteyi ve çeşitleri daha da arttırarak, sektörde daha da uzmanlaşmayı hedefliyoruz. Bunun için de yatırımlarımız var. Maliyetlerin düşürülmesi için 3 yıllık bir projeksiyon yaptık, bu yılın sonuna kadar devam edecek. Daha iyi ürünü daha ucuza üretme politikasıyla hareket ediyoruz. Bu konuda ciddi başarı elde ettik. Müşterinin daha çok beğeneceği ürünün maliyetini yüzde 20 oranında aşağıya çekebiliyoruz. Bu teknolojinin de getirdiği imkânlar sayesinde oluyor. Mevcutta kalmaya, kendi sektörümüzde uzmanlaşmaya devam edeceğiz. Yine maliyetlerin düşürülmesi ve sürdürülebilir sektör olması için karbon ayak izini azaltmaya, kendi enerjimizi kendimiz üretmeye yönelik OSB’nin ilk GES projesini hayata geçirdik geçtiğimiz yıl. Bundan da çok memnunuz. Doğaya saygılı, geri dönüşümlü ürünler de kullanarak sıfır atık projesiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz.

İleriye dönük farklı sektörlere girme hedefiniz var mı?
Kendi alanımızla bağlantılı olarak savunma sanayi ile görüşmelerimiz var. Savunma Bakanımız ile yaptığımız SİA (Stratejik İş birliği Anlaşması) anlaşmasıyla 10 ürünün yerlileşme projesini başlattık. Ürün yine bizimle alakalı, konnektörlerle ilgili ürün çalışması. Kendi alanımızda farklı sektörlere girerek de gelişmek istiyoruz.

Sektörünüzün belli başlı sorunları (Nitelikli eleman, vs.) ve çözüm önerileriniz nelerdir? Bu sektörde çalışmak isteyen gençlere mesajınız nedir?
Biz sıkıntıları anlatırken bu sıkıntıların bizimle alakalı olduğunu düşünüyor insanlar. Bizim firma olarak sorunumuz yok çok şükür. Sektör olarak biz tecrübesiz insanları işe almayı tercih ediyoruz. Onları yetiştirebiliyoruz. Dolayısıyla dile getireceklerimin benle bir ilgisi yok. Ama benim sektörde gördüğüm şu, çok önemli bir sorun var ve bu sorun gelecekte daha da tehlikeli olacak. İran bizden geride olan bir ülke. Bakır, demir, petrol, doğalgaz onlarda. Bizde bunların hangisi var? Hiçbiri yok. Ama biz buna rağmen İran’dan daha çok gelişmişiz. Türkiye’nin en büyük kazanımı insan kaynağı. Genç, müteşebbis, dinamik, risk alabilen, milliyetçi ruha sahip insana sahip olması. Bu avantajı kullanarak Türkiye bu konuma gelmiş. Şimdi biz bu avantajımızı kaybediyoruz. Yani her şeyimizi kaybediyoruz. Bunun çok iyi anlaşılması lazım. Bunun da dinamitlerinden bir tanesi; 4+4+4 eğitim sistemi. Şiddetle kınıyorum ve bu sistemin revize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zorunlu olarak 12 yıl okuyan bir çocuğun 19 yaşından sonra meslek sahibi olmasını bekleyemezsiniz. En azından son 4’ü zorunluluktan çıkartıp, mesleğe yöneltmemiz lazım. Mesleğe yöneltirken de meslek edinmeyi itibarlı hale getirmemiz lazım. Türkiye’de bir gencin hangi üniversiteyi kazandığıyla itibar kazandığı bir ortamda yaşıyoruz. O zaman çocuk da ister istemez bir üniversite kazanma peşinde oluyor. Sonra ne olacağını kendi de bilmiyor. Dolayısıyla halkımızın da bunun farkında olması lazım. Meslek sahibi insanların hiçbir şey bilmeyen üniversite mezunu insanlardan çok daha aranan, kıymetli ve çok daha fayda üreten insan olduğunu anlatabilmemiz lazım. Elbette meslek sahibi olduktan sonra üniversite okuması, yabancı dil bilmesi daha iyi. Ama bizim önce ara elemana, kalifiye elemana ihtiyacımız var. Yani komutanlardan ibaret bir orduyla siz zafer kazanamazsınız. Askere de ihtiyacımız var.

Siz de bir girişimcisiniz. Bize girişimciliği nasıl tanımlarsınız?
Girişimcilik vizyon ile alakalı bir şey. Lider doğulmaz, lider olunur diye bir inanç vardır. Herkes lider potansiyelinde doğar. Girişimci doğulmaz, herkes girişimci potansiyelindedir. Herkes lider, herkes girişimci olabilir sadece bunun için gerekli bedelleri ödemeniz gerekli. Her türlü meziyeti kazanabilme kabiliyetine sahip geliyoruz dünyaya. Mesela benim masamın arkasında dünya haritası var. Ben 35 hatta 40 yaşını geçmiş bir insanın dünyayı kafasına koyamadıysa o insanla sohbet zul gelir diyorum. Dünyanın bir köşesindeki yangından, doğanın katledilmesinden siz rahatsız olmuyorsanız ya da oradaki güzel şeylerden umutlu olmayı bilmiyorsanız dünyalı değilsinizdir. Evrenli olmak lazım da çok abartmayalım. Bir kere insanın dünyalı olması, vizyonunun geniş olması lazım. İnsanın, mahallesindeki diğer işi yapan kişiyle kendini rakip görme vizyonsuzluğundan kurtulup, dünyalı olmaya yönelmesi, rakiplerini dünyada görmesi ve insanlığa ve dünyaya katkı sağlaması gerekir. Meselelere böyle bakarsa insanın risk almaması, iş yapmaması, azimli olmaması mümkün değil. Bunlar, insanların girişimci olmasını tetikleyen unsurlar. Bana “BEMİS nedir, soyadın Güneş, Güneş Elektrik koysaydın ya firmanın adını” dediler. Ben de dedim ki, “Ben bu firmayı Güneş Holding yapacağım.” Ben şirketimi kurduğumda kiramı zor öderken BEMİS’i büyütmeyi bırakın, Güneş Holding yapmayı hayal ediyordum. Şu anda holding yapmak beni kısıtlıyor, holdinglerim olsun diyorum. Ama ben bugün iflasa da hazırım, ölmeye de hazırım ama 150 sene de yaşamak istiyorum. Bütün planlarımı buna göre yapıyorum. Yani toleranslarım çok geniş. İnsana her şey yakışır. Neden insanlığa faydam olmasın, diye düşünüyorum. Böyle düşününce de vaktini boşa harcayamıyorsun. Fikir üretiyorsun ve sürekli çalışıyorsun. Daha çok ne kadar insana dokunabilirim diye dert ediniyorsun. Bu da seni girişimci yapıyor.

İş hayatınızda karşılaştığınız güçlükler nelerdi? Pes etmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu? Güçlükleri nasıl aştınız?
Mücadelelere, zorluklara rağmen yıprandığımı, bıktığımı düşünmüyorum. Son derece işimi seviyorum ve enerjik bir şekilde işime devam ediyorum. Bunun sebebi şu; sonuçlar bizim elimizde değil. Ben sorumluluğumu yerine getiriyorsam, üzerime düşeni yapıyorsam, sonuç benim elimde değil. Ben sonuçları yönetemiyorum. Dolayısıyla sonuçlar istediğim gibi olmadığında demoralize olmuyorum. Benim motivasyonum şu; beğenmediğim personelim yok benim. Beğenmediğim personeli tutuyorsam bu benim sorunum. Personelim hata yapıyorsa ona işi öğretememişim ve bu da benim sorunum diye bakıyorum. Ama birçok işletme sahibini görüyorum işler iyiyse kendisi başarılı. Bütün başarı kendisinin, bütün sorunlar personelden, piyasadan kaynaklı. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Başarıları da üstleniyorum hatta başarıları paylaşıyorum ekibimle ancak kesinlikle başarısızlıkları paylaşmıyorum. Başarısızlıklar tamamen bana ait. Böyle düşününce de daha çok motive oluyorsun, sorunların başkasından kaynaklandığını düşününce yönetemiyorsunuz. O zaman insanları düzeltmeye çalışıyorsunuz, bu sizi çok yoruyor. Siz kendinizi geliştirince her şey yoluna giriyor zaten.

İyi bir patron nasıl olmalı?
Çalışanın gözünde iyi bir patron olmak gerçekten çok zor. Zor kelimesini ben çok kullanmam ama kolay değil diyelim. İnsanların beklentileri çok farklı. Patronların, personelin beklentilerini doğru yönetmesi lazım. Personelinize vaatlerde bulunmamanız lazım. Vaatlerde bulunduğunuz zaman bunları yerine getiremediğinizde çok büyük riskler alırsınız bu da çok tehlikeli. Ben personelimle hemen hemen her ay sonunda helalleşiyorum. Herkesin hakkını vermeye çalışıyorum. Asla vaatlerde bulunmuyorum. Vaatte bulunursanız tahsilatı peşin yapıyorsunuz. O motivasyon sağlıyor karşı tarafa ama vaatler yerine gelmeyince de çok daha kötü sonuçlar oluyor. Fedakârlık yapmak, adil olmak zorundasınız, eşitlik ilkesinden kesinlikle uzaklaşmalısınız. Eşitliğin olduğu yerde adalet olmaz. Adil olmalısınız. Verimli ve çalışkan olana daha çok, verimli olmayana daha az ödeme yapmak zorundasınız. Bu adaletli sistemi kurmaz ve eşitlik ilkesine kapılırsanız bu adaletin yok olmasına sebep olur. Bu da içeride kargaşa ve huzursuzluğa neden olur. Dolayısıyla bunları yaparken de olabildiğince şeffaf olmak, personele yaşamınızı da, istikrarınızı da göstermeniz lazım. Lüks içinde yaşama imkanınız varsa ya bunu personelinizle paylaşacaksınız ya da siz de yaşamayacaksınız. Bunun ötesi beresi yok. Dolayısıyla adil, dürüst, tutarlı olmanız ve personelinizi insan olarak gördüğünüzü göstermeniz gerekiyor. Ruhlar her şeyi görür.

İş hayatı size neler öğretti desek ne cevap verirsiniz?
Bedeli ödenmeyen hiçbir şeyin senin olmadığını, olmayacağını öğretti. Bunu maddi olarak da düşünmeyin. Bedeli ödenmeden edinilen bilginin de sizde kalmadığını öğrendim. Yaşanmışlıklar tecrübe oluyor. Tabii bir insan öğrenme kabiliyetini geliştirmiş, yaşamadan okuyarak dinleyerek tecrübe sahibi olabiliyorsa bu çok daha avantajlı. Bedel ödemenin de kazanımları olduğunu gördüm. İş hayatı bana kendimden başka hiç kimseye çalışmadığımı gösterdi. Uzun yıllar başkalarına çalıştığımı zannettim meğerse kendime çalışmışım. Dolayısıyla bir insan hayatta sadece kendine çalışıyor. Kimle ya da kime çalışıyorsa çalışsın herkes kendine çalışıyor, bunun farkında olması lazım. İş hayatı bana sabırlı, hoşgörülü olmayı, hiçbir şeyin anlık, siyahın beyaz, beyazın siyah olmayacağını gösterdi. Kriz yönetiminin bir yöneticinin öğrenmesi gereken, kendisini geliştirmesi gereken bir süreç olduğunu öğretti. Siz sıkıntıları yönetemezseniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz.

“Geriye dönmek mümkün olsaydı şunları yapmak isterdim” dediğiniz şeyler var mı?
Bunu çok kez düşündüm. Neredeyse hiç keşkem yok. Dünyaya bir daha gelsem yine aynı hayatı yaşamayı isterim.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.