2019 yılı verilerine göre Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 9. büyük üreticisi konumunda olan çimento sektörünün Bursa’daki en köklü temsilcisi Bursa Çimento, pandemide aldığı aksiyonlar ve yaptığı çalışmalarla Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi’ni Türkiye’de ilk alan firma olarak Bursa’nın gururu oldu.
Pandemide olmamıza rağmen 2021 yılı içerisinde verimlilik ve enerji anlamında yatırımları olacağını açıklayan Bursa Çimento Genel Müdürü Osman Nemli, “Teknolojik alt yapının yıpranması nedeniyle, yüksek üretim ve bakım-onarım maliyeti gerektiren mevcut üretim hattının modernize edilmesiyle herkesin gurur duyacağı bir tesis ortaya çıkacak” dedi.
Öncelikli olarak Bursa Çimento’yu tanıyabilir miyiz? Firma politikanız hakkında bilgi verir misiniz?
İlk olarak 1966 yılında yüzde yüz halka açık olarak kurulmuş bir şirket olup Türkiye’nin de ilk halka açık şirketlerinden birisidir. İlk üretim 1969 yılında başlıyor, daha sonra ihtiyaca ve pazarın durumuna göre yapılan kapasite artışlarıyla bugüne geliyor. Buradaki en önemli kriterlerden birisi hala yüzde yüzü borsada işlem gören borsanın en eski hisselerinden birisi Bursa Çimentodur. Gerek çevre olarak gerek sosyal projelerimizle her anlamda kentimizin değerini yükseltmeye çalışıyoruz.
Bursa Çimento’nun yurt içi yurt dışı pazarlama stratejileri nelerdir? Yeni pazarlara ulaşmak için neler yapıyor?
Biz öncelikle Bursa firmasıyız. Bursa’da ana pazarımızda müşterilerimizi çimentosuz bırakmıyoruz. Dolayısıyla pazarda oluşan ihtiyaca göre artan bir kapasitemiz olursa onu da ihracata yönlendiriyoruz. 2018 yılına kadar pazarda müşteri talepleri bizim kapasitemizle doğru orantılı olarak geliştiği için uzun bir süre ihracatımız çok düşük kaldı ama 2018 yılındaki kurlardaki ani artıştan sonra pazardaki daralmayla beraber bizde ihracata dönük kapasitemizi artırdık ve artırmaya devam ediyoruz.
Çimento sektörü 2019 yılı verilerine göre Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 9. büyük üreticisi konumunda. Bursa Çimento’nun yurt içi ve yurt dışı pazarındaki konumu nedir, hacmi ne durumdadır?
Çimento sektörü sadece 2019 rakamlarına göre değil uzun bir süredir Avrupa’nın birincisi, dünyada da hep yukarılarda yer alıyor. Türk çimento sektörü, son dönemde iç pazardaki daralmayla beraber önemli bir ihracatçı haline geldi. Bursa Çimento olarak yerli ve dış pazar olarak ve ihracatın toplamına baktığınızda bizim küçük bir payımız var. Ama biz Bursalıyız hep söylediğimiz gibi bursa pazarında büyük hissedarı büyük kapasitesi bizim kontrolümüzde. Bursalılara Bursa’da biz hizmet ederiz diyoruz.
Bursa Çimento için 2020 yılı nasıl geçti? 2021 yılından beklentileri nelerdir?
2020 herkes için olduğu kadar bizler için de zor geçti. Mart ayında başlayan coronavirüs pandemisinin etkilerini herkes kadar biz de hissettik fakat haziran temmuz ayından sonra hükümetin aldığı tedbirler doğrultusunda ve faizde yapılan indirimlerle bir rahatlama oldu. Kredi faizlerindeki bu düşüler önce konut stokunun tükenmesine ve önemli ölçüde azalmasına yardımcı oldu; devamında da yeni inşaatların başlamasına destek verdi. Bu da hacimsel olarak bizi belli bir yere taşısa da karlılıkta maalesef standartlarımızın çok altına gitmemize sebep oldu. 2021 yılından beklentimiz ise bunun bu şekilde devam etmesi. Ama tabi pandemiden dolayı bir belirsizlik de var. Bu belirsizliklerin önümüzü nasıl şekillendireceğini maalesef görmekte çok zorlanıyoruz. Kapasitemizi de ihracatla değerlendirerek 2021 yılında da pozisyonumuzu korumayı hedefliyoruz.
Pandemi süreci hala devam ediyor, pandemide aldığınız aksiyonlar ve yaptığınız çalışmalarla Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi aldınız? Bu süreçte yaptığınız uygulamalardan kısaca bahseder misiniz?
Pandemiyi ilk geliştiği günden itibaren çok yakından takip ettik, süreci bilim kurulunun ya da buna ilişkin uzmanların yaptığı yönlendirmeler doğrultusunda fabrikada çok hızlı tedbirler aldık. Odaları ayırdık, toplu oturulan odalardaki arkadaşlarımızı boş odalara dağıttık. Belli dönemlerde evden çalışmayı uyguladık. İlk 6 ayda satış kapasitemiz düştü, buna ilişkin olarak çalışanlarımızı izinlere gönderdik. Daha dağınık olsunlar bulaşma riski oluşmasın diye yemekhanemizde çalışma ofislerimizde tedbirlerimizi aldık. İş yeri hekimimizin öngörüleri doğrultusunda rahatsızlanan arkadaşlarımızı hemen yönlendiriyoruz, durumlarını kontrol ediyoruz. Zaman zaman taramalar yaptırıyoruz, bir dönem antikor taraması yaptırdık. Gururla söyleyebilirim ki fabrikamızda yaşanan bulaş 1-2 kişiden fazla değil, bunla ilgili aldığımız sertifikayla da gurur duyuyoruz. Çünkü Türkiye’de bunu alan ilk firmayız.
Bursa Çimento’nun yeni yatırımları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bursa Çimento hep yatırımlarda öncü bir kuruluş olmuş, kapasiteye yatırım yapmamakla beraber verimlilik ve enerji alanında devamlı yatırımlar yapmış bir kurum. Bu yıl itibariyle aldığımız karar doğrultusunda büyük bir modernizasyon yatırımına başlıyoruz. Bu modernizasyon yatırımı sadece maliyete dönük değil, yaptığımız çalışmanın neredeyse yarısı tamamen çevre yatırımlarına odaklı. Kapalı stok alanlarının artırılması yeni teknolojilerle daha az emisyon yapılması, diğer yarısı maliyet düşürmeye dönük yatırımlar. 2 yıl içerisinde biteceğini planladığımız bir proje. Bittiğinde Bursa halkı için görseli de çok daha güzel olan ve herkesin gurur duyacağı tesis ortaya çıkaracağımızı düşünüyoruz. Teknoloji olarak da çok iddialıyız, çok lider teknolojiyi tek bir fabrikada birleştiği nadir tesislerden birisi olacağız.
Çimento endüstrisi sanayi sektörleri içinde ikinci en büyük enerji tüketimini yapan sektör. Bursa Çimento enerji tüketiminde ne noktada ve atık sızı geri kazanım noktasında çalışma yapıyor musunuz?
Atık ısı geri kazanımını Türkiye’de ilk uygulayan şirketlerden birisiyiz. Fabrikanın performansına göre bu bazen 5 mv (megavat), bazen 6 ve 7 mv’a çıkan bir enerji üretimimiz var. Tamamen kendi ihtiyacımız için kullanıyoruz bunu. Enerji yoğun bir sektör olmanın gerektiği ciddi maliyet dezavantajları var. Özellikle son yıllarda Türkiye’de elektrik fiyatları da çok hızlı arttı, konutlarda bu böyle gerçekleşmese de sanayide çok ciddi değişim yaşadık. Geçmişte yaptığımız yatırımların çoğu da açıkçası enerjiye dönük yatırımlar, enerjiyi daha minimize edecek daha ucuzlatacak yatırımlar peşindeyiz.
Atıkların çimento sektöründe ek yakıt olarak kullanım miktarı Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 50’ye ulaşmış durumda. Türkiye’de ise bu oran yüzde 6 seviyelerinde. Doğaya ve ekonomiye büyük katkısı olacak bu ek yakıtların kullanılması konumunda nasıl bir politika izlenmelidir?
Aslında bunlar atık değil bunlar bizim günlük hayatımızda kullandığımız her zaman elimizde olan, arabamızda olan, evimizde olan malzemeler. Bunların bazıları üretim aşamasında bazıları toplanma aşamasında bir araya geliyorlar ve bunların bir şekilde yok edilmesi gerekiyor. Plastiği doğaya bıraktığınızda yüzlerce yıl plastik kaybolmuyor, doğayı kirletmeye devam ediyor, birçok atık diye tabir edilen ama gerçekte atık olmayan bir ürünün geri kalanı kullanıldıktan sonra artık işlevini yitirdikten sonraki halini atık diyoruz. Aslında bunların her biri bir ürün, bunları biz bu hale getirmek için enerji sarf ediyoruz, emisyon yapıyoruz dolayısıyla bunları yok etmek çok zahmetli bir iş. Bütün bunlarla ilgili yapılan çok sayıda çalışma var. Türkiye’de bu rakamın yüzde 6 olması gidecek ne kadar çok yolumuz olduğunu gösteriyor. Almanya’da bu rakam yüzde 60’ların üzerinde. Avrupa ortalaması dediğiniz gibi yüzde 50’ler civarında. Dolayısıyla bu dünyayı yeniden keşfetmek değil bu olması gereken bir şey.
Çimento sektörüyle alakalı kurlarda yaşanan artışları, enerji maliyetlerini, ham madde ve finansmanda yaşanan gelişmeleri çimento fiyatlarına yansıtabiliyor musunuz?
2018 yılından bu yana inşaat sektörüyle beraber çok ciddi bir daralmanın içerisindeyiz. 2018 ağustosunda yaşanan büyük kur atışı da dâhil olmak üzere biz bunların nerdeyse hiçbirisini fiyatlarımıza düzgün bir şekilde yansıtamadık. Serbest piyasadaki arz talep içerisinde çok ciddi bir şekilde azalan talep, önemli bir arz fazlalığından dolayı biz bunları fiyatlarımıza yansıtma şansını yakalayamadık. Peki nasıl ayakta kaldık? 2018’den bu yana çimento yatırımları çok büyük yatırımlar, sadece yatırım yapmak da yetmiyor, çimento fabrikasını da çalıştırmak da sermaye birikimi gerektiriyor. Dolayısıyla biz bu süreci cepten yiyerek harcadık. Tabi ki tasarruf etmek için bazı tedbirler aldık, bu tedbirlerin içerisinde genel giderlerimizden tutun da pazarlarımızı farklılaştırmak gibi çok değişik araçlar var ama borsaya açık olan şirketlerin incelediğinizde 2018’den bu yana borsadaki şirketlerin çimento şirketlerinin ne kadar büyük kayıp içerisinde olduğunu görüyorsunuz. Bunun da tek sebebi bu artışları fiyatlarımıza gerçekçi şekilde yansıtamamış olmamız ama maliyetlerimiz çok önemli şekilde arttı bu süre içerisinde.
Müteahhitler son dönemlerde çimento fiyatlarında artışlar yaşandığını belirtiyor ve bunun için düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguluyor? Bursa Çimento olarak fiyat endeksiniz nasıl seyrediyor? Müteahhitlerin bu serzenişlerine katılıyor musunuz?
Ekim sonu itibariyle 2019’a göre yüzde 3 ekside bizim fiyatımız. 2018-2019 karşılaştırdığınızda yüzde 10 civarında eksideyiz. Müteahhitlerin hepsi arkadaşımız aynı zamanda müşterimiz tabi ki, her türlü girdinin artışı onları da rahatsız ediyor bizi de rahatsız ediyor. Fakat dediğim gibi fiyatlarımız sabitken yada geriye giderken konut fiyatları artmaya devam ediyordu. Mesela haziran temmuz ayında faizler düştüğünde konut fiyatlarında çok büyük sıçrama meydana geldi, stoklar tükendi. Çimentodaki fiyat artışının doğrudan konut artışını tetiklemesi mümkün değil, bunu kimse yanlış anlamasın amacımız yüzde yüz fiyat artıralım değil ama sonuçta ticari bir faaliyetin elbette ki amacı para kazanabilmektir. Biz sadece bunu telafi etmeye çalışıyoruz, fahiş fiyat artışı kesinlikle yapmıyoruz ama bütün bu girdilerde artış var bunu inkâr etmek mümkün değil. Dediğim gibi bu arz talep dengesi, nasıl konutta talep arttığında fiyatlar arttı ve belli bir dengeye geldi bizde de denge oluşacak.
Ülkemizde 2020 yılında ciddi can ve mal kayıplarına yol açan deprem oldu. Yapı stokumuzun elden geçirilmesi ve kentsel dönüşüm sürekli konuşuluyor ancak yeterli seviyede ilerleme kaydedilemedi. Siz sektörün ana tedarikçisi olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda çok sayıda toplantı yapılıyor. Bizler de bazılarına katılıyoruz, söylememiz gereken şeyler varsa konuşuyoruz. Bu Türkiye’nin kanayan yarası, 99 depremiyle beraber çok önemli tedbirler alındı ve bunlar faaliyete geçti. hayatımızın içerisinde yer alıyor ve sonuçlarının da pozitif olduğuna inanıyorum ama gerçek anlamda ilerleyemediğimiz tek nokta kentsel dönüşüm. Çünkü en baştan beri kentsel dönüşüm, ada bazlı dönüşüm düşünülmesine rağmen Türkiye’de bina bazlı kentsel dönüşüme indirgenmiş durumda. Bu hem finansal yapıyı çok zorluyor hem de yeni alanlar açılmasını mümkün kılmıyor. Sadece aynı noktaya daha fazla kat, daha fazla metrekare sığdırmaya çalışan dar bir perspektifte sıkışıyor. Dolayısıyla burada kesinlikle yeni bir modelin başlatılması ve çok hızlı bir şekilde uygulanması gerekiyor. Ada bazlı dönüşümün olmadığı hiçbir kentsel dönüşüm projesinin başarılı olacağına inanmıyorum.