Uzunca bir süredir kredi faiz oranlarındaki yükselme ile birlikte kredilerin verilmesinde çıkarılan zorluklar ve buna ek olarak para politikalarındaki sıkılaştırma süreci hali hazırda gayrimenkul sektörü üzerinde ciddi bir baskı yaratıyordu. Tüm bunların üzerine bir de yerel seçimler eklenince piyasadaki belirsizlik kendisini aşırı derece hissettirir olmuştu. Neyse ki yerel seçimlerin sonlanmasıyla birlikte psikolojik bir rahatlama içerisine girdik. Zira ne olacağı belirsiz durumlar piyasadaki tıkanıklığı daha da tetiklemekten başka bir işe yaramaz ve bu tarz durumların uzaması baskıyı arttırmakla birlikte vatandaşın kafasını daha da karıştırdığından herhangi bir konuda hamle yapma noktasında çok daha fazla seçici olmayı gerektirir. Bu seçicilik en nihayetinde hiçbir hamle yapmama fikrini güçlendirdiğinden borca girmek veya bir harcama yapma konusunda ciddi engel teşkil eder.
Bununla birlikte bu sefer özellikle farklı bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığımız da aşikardı. Normal şartlarda Ramazan ayında satışların azalması beklenirken seçim ve sonraki belirsizlik satışları gözle görülür bir şekilde arttırdı. En azından ELFİ Gayrimenkul olarak biz o şekilde hissettik çünkü satışların azalması bir yana çok ciddi oranda bir artış ile karşı karşıya kaldık. Seçim ve Ramazan ayının üst üste gelmesi bizde durağanlık beklentisi oluşturmuşken belirsizliğin beklenenin üzerinde olması tam tersi bir etki yarattı. Ne satışlar durdu ne de bir azalma ortaya çıktı; tabi bu durum sadece bize özel bir durum muydu yoksa tüm emlak ofislerinde durum böyle miydi onu bilemiyorum o yüzden sektörel bir genellemeyi şu an için yapamıyorum.
Benim şahsi fikrim seçimlerden sonra olası bir Dolar&Euro artışı fikrinin mülk sahiplerini satmaya, yine aynı korkunun da alıcı adaylarını almaya zorladığı yönünde. Basit bir hesap yaparsak ortalama 3 milyonluk mülkleri 100.000 Dolar olarak kabul edersek dolarda olası bir 50 kuruşluk artış veya düşüş mülk fiyatında 50.000 TL fark yaratmaktaydı. Haliyle mülk sahipleri ekonomik bir çalkalanmada fiyatlarını arttırsa da alıcı bulamayacağını veya istedikleri fiyatı beklerken zarar etme ihtimalini düşünerek satmayı tercih etti ve parasını dolara, vadeye veya başka bir yatırıma bağlamayı daha akıllıca bir hamle olarak kabul etti. Aynı durum alıcı adayları için de geçerli olduğundan fiyatların artabilme riski ve bu risk ile birlikte parası Dolar’da değilse istediği mülke ulaşmasının zorlaşacağı fikri sebebiyle şartlarını zorlayıp almaya yöneldi. Haliyle çift taraflı bu risk gayrimenkul ticaretinin hızlanmasına da yol açmış oldu. Özellikle ekonomik istikrarsızlık ortamlarında hızlı hareket etmenin kazanç sağladığı düşünülürse yapılması gerekeni yapan mülk sahibi ve alıcı adayları açısından güzel bir Mart ayı geçti.
Hareket etme noktasında yavaş davrananlar için ne yazık ki bir şey diyemeyeceğim çünkü gayrimenkul alımı veya satışı özünde ticari riskleri de barındırdığından herkesin kolaylıkla hamle yapabileceği bir mecra değildir. Tabi burada işinin hakkını veren ve iyi gayrimenkul danışmanları ile çalışmanın da sağladığı artıyı göz ardı etmemek gerekir ki belki de bu süreçte en çok kar elde edenlerin bu tarz danışmanlar ile çalışanlar olduğu açıktır.