Dünya’da inşaat sektörü gerek ekonomik gerekse iş gücü açısından en büyük ve en sürükleyici sektörlerin başında gelir. Bahsetmiş olduğum bu büyüklükler yaratmış olduğu ekosistem ile alakalıdır.
Bu ekosistemde inşaat şirketleri merkezde yer alırken paydaşlar arasında Devletler, tüketiciler, tedarikçiler, arazi sahipleri, bankalar ve şirketler yer almaktadır. Temelinde taahhütlerle ilerleyen inşaat şirketleri faaliyetinde havaalanı imalatından köprüye, fabrika imalatından konuta geniş bir skalaya hizmet ve taahhüt söz konusudur. Ekosistemin merkezinde yer alan inşaat şirketleriyse finansal yönetim ve organizasyonel yönetim becerileriyle ayrışmaktadırlar.
Ülke ekonomileri açısından inşaat sektörü her zaman için bir kaldıraç görevi görmektedir. Kaldıraç görevi görmesinin iki önemli nedeni vardır. Birincisi finansman ya da finansal harcamalar tarafı ki özellikle kriz dönemlerinde kamusal yatırımları Dünya ülkelerinde yakından görüyoruz. Kaldıraç görevi görmesinin ikincisi ise sektörün sahip olduğu geniş tedarik zinciri yapılanmasıdır. Yatırımın çeşidine göre 200’e yakın sektörü yakından ilgilendiren inşaat sektöründeki kıpırdama mobilyasından zücaciyeye tüm sektörleri harekete geçirmektedir. Gerek harekete geçen sektörlerin ticari hacmi gerekse sahip olunan insan kaynağı potansiyeli düşündüğümüzde sektörün ne kadar etkin olabildiğini yakından görebiliyoruz.
Şimdi kısaca kapsam ve içeriğini açıkladığım inşaat sektöründe son dönemde yaşadığımız sıkıntılar tedarik zinciri tarafında önemli aksamalara neden olmaktadır. İmalat sanayinde kapasite düşüklükleri, emtia fiyatlarındaki artışlar ve en kötüsü mal satmak istemeyen tedarikçilerle böylesine kapsamlı bir sektör sekteye uğratılmamalıdır. Uzun zamandır sektördeki maliyet artışlarını, uluslararası ve ulusal tedarik zincirindeki bozulmaları, ihracat iştahıyla iç piyasanın ihmal edilmesini her fırsatta dile getiriyoruz. Bir çok kalem maldaki maliyet artışlarıyla birlikte termin sürelerindeki gecikmeler ciddi anlamda sıkıntı yaratmaktadır.
İhracatı tabi ki önemsiyoruz ancak unutmayalım Dünya’da üretim kapasiteleri güncellendiğinde konzervatif davranan ülkeler kendi içlerine dönerken bizler iç piyasayı kaybetmiş olabiliriz. Bu noktada her zaman için ülkemizin bir stratejisi ve stratejik yapılanması olmalıdır. Örnek vermek gerekirsen Çin’in stratejisini çok beğeniyorum. Stratejik sektörlerde dönemsel olarak ihracat kısıtlamalarına gidebiliyor. Hatta diyelim demir cevheri fiyatlarında artış beklentisi var, devlet uluslararası alımları yaparak içerideki üreticiler için fiyat sabitlemesini yapıyor ve devlet şirketlere satıyor. Böylece maliyet ve tedarik zincirinde aksamalar yaşanmıyor.
Başında söylediğim gibi tedarik zincirinin bozulması başta inşaat sektörü ve sonrasında bir çok sektörü beraberinde etkiler, etkileyecektir.