Gayrimenkul sektörü enteresan bir şekilde herkesin her şeyi bildiği bir sektör olarak öne çıkmaktadır. Hoş aslına bakarsak ülkemiz genel itibari ile herkesin her şeyi bildiği bir ülke, çünkü en alakasız konularda bile hepimizin fikri mutlaka var. Hadi fikrimiz olmasını geçtim bir de bu fikrimizin kesinlikle doğru olduğuna dair çok kesin bir inanç sistemine sahibiz. Cehalet mi desek yoksa aşırı ama altı boş bir özgüven mi desek bilemiyorum ama böyle bir gerçekliğin ortasında yaşamaya çalışıyoruz. Yaşamaya çalışmak bir yana bir de birilerine bildiğini düşündükleri şeyi aslında bilmediklerini anlatmak için dil dökmek zorunda kalıyoruz.
Gayrimenkul sektöründe hizmetin iadesi olmayacağını yıllardır anlatmaktan dilimizde tüy bitti ama sürekli bu konu etrafında dönmeye o kadar alıştık ki artık şaşırtıcı bile gelmiyor. Tüketici hakları kavramının ne demek olduğunu tam olarak bilmediğimizden sanıyoruz ki tüketici hakkı dediğimiz şey istediğimiz an istediğimiz ticareti iptal edip ödediğimiz ücreti hiçbir sorun ile karşılaşmadan geri alabileceğimize inanıyoruz. Düşünmenin ötesinde bir de bu konuda üst perdeden konuşup bilgisizliğimizi dünya aleme göstermek için muazzam bir çaba sarf ediyoruz.
Örneğin basit bir kiralama işleminde bir gayrimenkul danışmanı kira kontratını nizami olarak yapıp anahtarları teslim ettiğini zabıt aldığı andan itibaren hizmet bedeline hak kazanır. Bu dakikadan itibaren isterse yarım saat sonra kiracı kiralamaktan vazgeçmiş olsun burada bir hizmet bedeli iadesi ve hatta çok net bir sebep olmadıktan sonra mülk sahibinin de aldığı kira ve depozitoyu iade etme mecburiyeti olmaz; velev ki böyle net bir sebep olsun o konunun da hukuki olarak ispatı gereklidir. Yani “Ben vazgeçtim benim hukuken 15 gün cayma hakkım var” gibi bir saçmalığın hiçbir gerçekliği yoktur. Çok basit bir mantıkla düşünüp empati yaparsak kiracılar açısından çok mantıklı gibi görünen bu talep gerçekten makul olsaydı aynı hakkın mülk sahiplerince de kullanılabiliyor olması gerekirdi. Yani mülk sahibi de kiralamayı yaptıktan 3 gün sonra gelip “Ben vazgeçtim, al paranı ver anahtarımı” diyebilmeliydi. Böyle bir durum kulağa ne kadar saçma geliyorsa kiracının da bu talepte bulunması aslında o kadar saçmadır. Ola ki kiralamalarda bu kabul edilebilir diye düşünelim bir an o zaman satış işlemlerinde de bu durumun uygulanabilir olması gerekirdi. Yani siz bir ev alıyorsunuz ve taşınma hazırlıklarına başlıyorsunuz ve fakat satın aldığınız kişi 10 gün sonra gelip tüketici haklarından bahsedip “al paranı ver evimi geri” diyebilmelidir. Düşününce çok saçma gelen bu durumu biz yer yer bu tarz taleplerle karşılaşıp anlatmak durumunda kalıyoruz. Bahsettiğim bilgisizlik de burada çıkıyor çünkü gerekli araştırma yapmayı zül gördüğümüzden ve hatta gerek duymadığımızdan yalan yanlış bilgileri gerçek sanıp talepte bulmayı hak olarak görebiliyoruz.
Hak olarak görmeyi de geçtim bir de üstüne saçma sapan söylemlerle itham dahi edilebiliyoruz. Yıllardır sektörde karşılaştığımız bir durum olan bu cehalet elbette artık beni şahsen çok rahatsız etmiyor ve hatta komik bile geliyor ama işte aklıma geldiğinden bu ay bundan bahsedeyim dedim. Hakkımızı savunmak her zaman önemlidir ama hakkımızı savunmak için bildiklerimizin gerçekten hakkımız olup olmadığını öğrenmek çok daha önemlidir.